Özdemir İnce * Demokrasinin Önündeki İki Engel

‘ESKİ solcu' denen zevat, “solun din düşmanı” ve “darbeci” olduğunu söyler, “Sol hep din düşmanı oldu” der.
Bunlar 12 Mart ve 12 Eylül mağluplarıdır, kılıç artıklarıdır. 1920'lerin 30 ve 40'ların eski tüfekleri gibi mağrur olacaklarına, dönerek süflileşmişlerdir. Kendi yeteneksizliklerini itiraf edip özeleştiri yapacaklarına sola çirkef sıçratırlar.
İspanyol iç savaşı mağlubu olan cumhuriyetçiler, anarşist ve komünistler daha sonra alkolik, yazar ve sanatçı oldular; dünyaya yayıldılar ya da bir köşeye çekilip çile çektiler.
CIA, KGB ve MOSSAD'ın dolduruşuyla acilci olan bizim zevat bir kenarda kafa çekeceğine, esrar içip mutlu olacağına, gene birilerinin dolduruşuna gelip solu suçlamaktalar.
Bir de sola kurtuluş reçetesi yazan siyasal İslamcılar; “Sol dalağını patlatsa bu halktan oy alamaz” diyen memur gazete yazıcıları vardır!
Bu zevzekliklerin hepsinin cevabı, Cumhuriyet Kitap tarafından birkaç ay önce yayınlanan “Cumhuriyetsiz Demokrasi” ve “Demokrasisiz Demokrasi” adlı kitaplarımda yer almaktadır. Bu vesile ile durum bilginize sunulur!
* * *
Devlet, hükümet ve siyasi geleneğin baskılarını bir yana bırakırsak, Türkiye demokrasinin gelişmesinin önünde her zaman iki engel olmuştur: Din ve etnisite!
Berlin Duvarı'nın yıkılmasından, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra siyaset alanına da giren postmodern düşünce ve çoğulculuk, toplumları bir arada tutan tutkalları kuruttu. Ulus ve sınıf bilincinin yerini din ve etnisite aldı. Dinin siyasete girmesi Türkiye için yeni bir şey değil, ama etnisite ve dilin siyasal etkinliğinin epeyce yeni olduğunu söyleyebiliriz.
Sol ve CHP özellikle doğuda başarılı olamıyorsa, bir zamanlar oy aldıkları yerlerden oy alamıyorlarsa, bu bölgede güçlü bir dinci parti (AKP) ile PKK güdümlü, orta boy bir etnik ve dilci partinin (DTP) halkı hipnotize etmesinden kaynaklanmaktadır.
Sol ve CHP bu iki partiyle nasıl mücadele edecek; AKP'den fazla dincileşerek mi yoksa DTP'den fazla PKK yörüngesine girerek mi, Kürtçülük yaparak mı?
Başta doğu ve güneydoğu halkı olmak üzere Türkiye seçmen nüfusu artık özgür seçmen değil; tarikat ve cemaatlerin, siyasal İslam'ın yobaz müridi ve etnik Kürtçülük'ün hacir altına alınmış militanı.
* * *
Böyle bir ortamda demokrasinin yaşıyor olması bile mucize. Düşünsenize doğu ve güneydoğunun fatihi iki partiden biri (AKP) Anayasa Mahkemesi tarafından mahkûm edilmiş bir sabıkalı; öteki (DTP) Anayasa Mahkemesi'nde sırasını bekleyen bir “şüpheli” parti. Bir de komisyonda bekleyen yüzlerce dokunulmazlık dosyası.
AKP ve DTP'nin yürüttükleri politikalar, Siyasal Partiler Kanunu'nun 4, 78, 79, 80, 81, 83, 84, 86, 87 ve 96 maddeleri ile her gün, adım başı çelişmektedir. Başka bir yazıda bu maddelerin metinlerini de yayınlayıp irdeleyeceğim.
Hiçbir siyasi parti uyguladığı yöntemle bir başka partinin siyasal alanını daraltıp yok edemez. Ama bunu dinci ve etnikçi partiler bulundukları her ülkede kolayca başarmaktadırlar. AKP ile mücadele etmek İslam ile mücadele anlamına geliyorsa; DTP'nin politikasını eleştirmek Kürt düşmanlığı olarak algılanıyorsa, artık siyasetin önü kapanmış, demokrasi kan kaybetmeye başlamıştır. Enflasyonun, eşitsizliğin, işsizliğin, açlık ve sefaletin, sömürünün hiçbir siyasal etkinlik değeri kalmamışsa demokrasi artık demokrasisiz bir sözde demokrasidir!