BAHATTİN UYAR * 17 Nisan'a Çakılıp Kalanlar Kimlerdir?

Gazetemizin 17 Nisan 2009 tarihli sayısında Sayın Ramiz Şencan’ın “17 Nisan’ a saplanıp kalmak” başlıklı bir yazısı yayımlandı. Mantıksal olmaktan çok duygusal bir yazı olması bakımından ilgimi çeken bu yazıyı okuyunca başlığıyla içeriğinin aynı olmadığını gördüm. Çünkü yazar, yazının başlığında Köy Enstitülerinin kuruluş günü olan 17 Nisan’lara saplanıp durmaktan söz ediyor, içerisinde de Köy Enstitülerinin Cumhuriyet’in hedefi, rotası gereği kurulmuş olduğunu vurgulamaya çalışıyordu. Yazara göre köy enstitülerini kuranların amacı “Cumhuriyet’in savunucularım ve destekçilerini yetiştirmekti.” Daha sonra bu desteğe gerek kalmadı; köy enstitüleri de kapatıldı.

Yazarın belirttiğine göre köy enstitüleri salt siyasal amaçla, yani Cumhuriyet’i güçlendirmek amacıyla(!) kurulmuş. 16 Milyon Türk insanının bilisiz ve bilinçsiz olduğu, 40.000 köyün 32.000’inde okul ve öğretmenin bulunmadığı, halkın % 14’nün 1935’lerde bile okumaz yazmaz olduğu yazarın dikkatinden kaçmaktadır. Ülkenin iktisadi kalkınması için önce okuma yarma oranının arttırılması gerektiği, bunun da 10-15 yılda çözülmesinin zorunlu olduğu yazarımızın umurunda bile değildir.

Yazara göre Cumhuriyet, siyasal amaçla bu okulları kurmuştur. Yani Atatürk ilkelerini desteklemek, yaymak, güçlendirmek, cumhuriyeti rotasına oturtmak amacıyla.

Sonra ne olmuş? Cumhuriyetin desteğe ihtiyacı mı kalmamış, yoksa devlet rotasında gitmekten var nu geçmiş? Yani devlet ilerici hedeflerden vazgeçip geri dönme kan mı almış da köy enstitülerine gerek kalmamış? Ülke muskadan, üfürükten, tekkelerden, şeyhlerden mi kurtulmuş? Öğretimde birlik sağlanmış, çağdaş okullar açılmış, köyler okutulmuş, ülkenin her yanı bilim ve aydınlığın şavkından ışıl ışıl mı olmuş.? Yooo… Yazarın görüşüne göre artık rota değişmiş.. .Nasıl bir rota bu? Üzerinde durulması gereken nokta bu? Rota doğru mu eğri mi? Yarar bu rotayı onaylıyor mu, onaylanıyor mu? Kendisi rotanın neresinde duruyor? Bize göre bu rota yanlıştır. Yazar da bu rotanın yanlış bir yerinde duruyor.

İnançlı bir cumhuriyet kuşağı olarak yetişen bizler, Cumhuriyetin çizdiği yolun, seçtiği hedefin yanlış olduğu kanısında DEĞİLİZ. Köy enstitülüler ve aydınlık Türkiye’den yana olanlar, köy enstitülerinin kapatılışını yersiz, gereksiz bulmaktayız. 17 Nisanlar’daki anma törenlerini yapış nedenimiz budur. Köy Enstitülerinin arkasından yas tutmak değil, 17 Nisan ülküsünü canlı tutmak amacıyla bu anma günleri düzenleniyor. Öte yandan, üretme amaçlı çağdaş bir eğitimden yana tavır koyuyoruz. Bu konuda ısrarlıyız, direniyoruz.

Ne yazık ki sayın yazar ve onun gibiler bu toplantılara her zaman ilgisiz kalmışlardır. Hatta karşı da durmuşlardır. Bu tip kişileri iki bölümde ele almak gerekiyor.

1- Öğretmenlik mesleğini seçmiş olanlar, Bunların içinde entel solcular da vardır, sömürücü sağcıların saflarında yer alan yandaşlar da.

2- Bu gruptakiler, öğretmen değildir. Köy enstitülerini yaratan gerekçeleri kendi çıkarlarına aykırı gören çıkarcı feodal kalıntılar ve politikacılardır..

Birinciler bizim meslektaşımızdır. Onları severiz ve her zaman onlarla düşünsel ortamda konuşmak, tartışmak isteriz. Onların karşı duruşlarının temel nedeni, bir kişilik sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır: Sözü edilenlerin, kendilerini dışlanmış saymalarından kaynaklanmaktadır. Aslında böyle bir olgu yoktur. Kendileri her zaman aramızda yer bulmuştur. Her zaman da aramızda yer bulacaklarından emin olabilirler. Ne var ki onlar,”Köy Enstitüsü” olayının dışında kalmak eğilimindedirler. Kendilerini dışarı atmakta yarar görmüşlerdir. Bunu bir ayrıcalık olarak göstermek zaafıyla malüldürler. Bizim gibi köy çocuklarına tepeden bakmayı kişiliklerinin markası haline getirmişlerdir. Burjuva alışkınlıklarını yenememişlerdir. Köy Enstitüleriyle ilgili hiçbir etkinlikte bulunmadıkları gibi, bu etkinliklere teğet bile geçmemeye özen göstermişlerdir. Bunlar başka okulların pilav günlerine, mantı yeme törenlerine karşı değildirler de köy enstitülerini anma günlerine karşıdırlar.

Bana öyle geliyor ki 17 Nisanlara saplanıp kalanlar asıl bunlardır. Onlara şu şiiri armağan ediyorum:

KÖY ENSTİTÜLÜLER
Yalın ayakları
Ve yırtık mintanlarıyla geldiler
Siz
Her gece
Mehtaba çıkarken Heybeli’de
Onlar duvar ördüler
Çatı çattılar
Yıldızlara bakarak yaz geceleri
Harman yerlerinde yattılar
Kazma salladılar yorulmadan
Kerpiç döktüler
Kerpiç
Sızlanmadılar hiç
Yakıştı nasırlı ellerine
Kitap ve çekiç
Başladı yurt harmanında imece
Bir gece
Brütüsler çıktı ansızın
Karanlık inlerinden, gizlice
Çektiler zehirli hançerlerini
Vurdular sırtlarından haince
Aydınlık bir Türkiye gelir aklıma
Kalkınmış bir Türkiye gelir
Köy Enstitüsü denince.

Özbek İncebayraktar