” Öteki ” Ece Vahapoğlu * Işıl Soğukpınar

Tatilin bu son haftasında yine bir kitap paylaşmak istiyorum.
Magazin haberlerinde adını duydum önce Ece Vahapoğlu'nun. Kadınları pek meraka sokan “nasıl zayıf kalınır” haberleriyle; sonra beş dil bilen bir sunucu olması ve Öteki adlı kitabının kapak fotoğrafı ile ilgimi çekti. Kapakta, bir yanda parlak kırmızı türbanlı, gözleri kapalı bol makyajlı bir kız, tam arkasında başı açık, gözleri yarı kapalı, alımlı bir kız fotoğrafı…
Gazeteci Ece Vahapoğlu, Fransa'da uluslararası ilişkiler yüksek lisansı yapmış. Köşe yazarlığı,TV ve etkinlik sunuculuğu yapıyor. Beş dil biliyor.
Gazetecilikten biriktirdiklerini romana aktarmış. Amerika'da eğitim gördükleri üniversitede tanışan, yıllar sonra İstanbul'da karşılaştıklarında hemen telefon numarasını alır Esin'in.Hayli parlak bir kariyere sahip, başarılı ve modern sunucu Esin ile babasının şirketinde yöneticilik yapan, İslami değerlere sıkı sıkıya bağlı türbanlı kız Kübra'nın öyküsü.
Birbirlerinin dünyalarını merak eden iki arkadaş arasında giderek, sıra dışı duygusal bir bağ kurulur.
Önce karşılıklı olarak öteki'ni sonra da kendi benliklerini anlamaya, tanımaya başlarlar..
Öteki bu iki karakter üzerinden, “modern” ile “muhafazakâr” kesimdeki iş ilişkilerini, erotizmi, evlilikleri, sosyal yaşamın ayrıntılarını, aldatmayı, kaçamakları ve Türkiye'nin saklı gerçeklerini aktarıyor..
Ece Vahapoğlu'ndan aşk, ihanet, önyargılar, din, cinsellik, tabular ve bastırılmış duygular üzerine kolay okunan bir roman.
100. sayfada
“Bugün 60'lı yaşlarına yaklaşmış bu ünlü modacı 35 yıllık meslek hayatının daha ilk yıllarında şalvar modelleri yapmaya başlamıştı. .. Cinsel tercihini açıkça dile getiren, erkek arkadaşını açıklayan bu eşcinsel modacıya son yıllarda bir şeyler olmuştu. Bu kadar uçlarda yaşayan birisi iktidardaki muhafazakâr partiye yakın duruyor, onların sempatizanı olduğunu vurgulayan demeçler veriyordu… Politikayla yakından ilgiliydi. Kendisini özgürlükçü-demokrat olarak tanımlıyor… Başbakanı babacan, cumhurbaşkanını sıcacık bulduğunu açıklıyordu.
Hatta türban hakkındaki düşüncelerini söyleyince herkes şaşkına dönmüştü. Başı örtülü kadınları desteklemeye başlamış,” Kadın olsam türban takardım.” demişti…
Nasıl böyle değişmişti, ne olmuştu? Acaba bu dönemde iş yapabilmek, devlet kurumlarının ihalelerini alabilmek için mi böyle konuşuyor, iktidardakilere bir selam mı çakıyordu?”
Dili edebi değil, kolay okunur, anlaşılır. Çabuk ilerliyor bu yüzden.
Dinde, müzikte, sermayede, eğitimde, evlilikte “öteki”leri karşılaştırıyor romanda. Öteki olmayan, ortak paydada birleştiren tek gerçek ise aşk.
Roman bir trafik kazasıyla bitiyor, son cümle: “Türbanı çıkararak Kübra'nın hayatını kurtarmıştı.”
Sorular çok romanda,sorular için kendini otorite görmektedir yazar; ancak yanıtlar üzerine düşünce, duygu üretmede ürkek durmuş