Olgusallık

Düzanlamı bir olgu olmanın ayırdedici niteliği ya da koşulu olan terim, varoluşçu felsefede, özellikle de Heidegger ile Sartre?da, insan yaşamının olumsal koşullarının, varoluşun insanın özgür seçimine olumsal yönünü dile getirmek için kullanılır.
Olgusallık Heidegger ile Sartre?ın insan varoluşunun kendisini içinde bulduğu koşullar ya da karşı karşıya bırakıldığı olgular tarafından belirlenip tanımlanan boyutuna verdikleri addır.
Olgusallık, bir yandan üzerinde hiçbir denetimimizin bulunmadığı olgusal ayrıntıları?doğum tarihi ve yeri, ebeveynlerimizin kimler olduğu, yeteneklerimiz vb? içerirken bir yandan da insan olmanın doğasını ve sınırlılığını, Heidegger?in dramatik bir biçimde ?ölüm-için-Varlık? (?ölüme doğru Varlık?/Sein zum Tode) diye adlandırdığı şeyi, yani bütün insanların bir gün ölecekleri olgusunu içerir.
Olgusallığın Sartre ile Heidegger?de önemli bir yeri vardır çünkü onlara göre olgusallık bütün eylemlerimizin zorunlu zeminini oluşturur. Sartre yalnızca durumlar içerisinde özgür olabileceğimizi söyler. Eylem özgürlüğümüz, koşullarımızı aşma yeteneğimiz -aşkınlığımız- olgulardan oluşan bir ardyöreye karşı verilen bir savaşımdır. Başka bir anlatımla, olgusallık Sartre?da ?kendisi için-varlık?ın (être pour-soi) dünya ve kendi geçmişiyle, yani bir anlamda ?kendinde-varlık?la (être en-soi) kurduğu zorunlu bağıntıdır. Heidegger ise varoluşumuzu tanımlayan kişisel çözümümüzü, bir kimlik ve bir değerler dizgesi aracılığıyla, kendi seçimimiz olmayan toplumsal olgusallığın içinde uygulamaya koyduğumuzu ileri sürer.

Felsefe Sözlüğü- A.Baki Güçlü; Erkan Uzun; Serkan Uzun; Ü.Hüsrev Yoksal-Bilim ve Sanat Yayınları