MANİSA'NIN KURTULUŞU – ÇALBATUR'UN ANILARI – 4

Salihli Muharebesi'nin ve aziz topraklarına gömdüğümüz kıymetli şehitlerimizin acılarını; Manisa ve İzmir'in kurtarılması görevi ve aşkı hafifletmişti. 5 Eylül 1922 gecesini Taytan Köyü ve civarında yorgun ve üzgün geçirerek, 6 Eylül 1922 öğleye doğru henüz yangınların dumanları yükselen güzel Salihli kuzeyinde, Adalar Köyü istikametinde yürüyüşe geçtik.
Düşmanın henüz tutunduğu Bintepeler hattına ilerleyen Tümen; Sart-Bintepeler hattında bulunan topçu ile, takviyeli düşmanla muharebeye tutuştu. Gruba kadar devam eden muharebeden sonra, geceyi Salhanlı Köyü civarında geçirdik. Bugünün en mühim olayı; (Tarihi Milen Hattını) geçerken bir an için subay arkadaşlarla İzmir'in ilhakı hatıralarının yüz karası bu hat üzerinde durmak oldu. Türk hamaset ve azminin parçaladığı bu mel'un hattın üzerinden zafer geçişimizi kutlamak<için hiçbir içkimiz olmadığından mataralarımızı kaldırarak, büyük kurtarıcı, eşsiz kumandanımız, dahi Mustafa Kemal Paşa'nın ve yeniden kurduğu kahraman ordumuzun şerefine üçer yudum su içip, Ankara Marşını okuyarak geçmek oldu…
Geceyi Sinirli Köyü'nde geçiren Tümen, saat 05.00'de Manisa'ya doğru yürüyüşe geçti. Not defterimde bugün için yazılmış yazıları aynen buraya naklediyorum: “Bağlar, bahçeler ve bu güzel ovaya serpilmiş zarif köylerle renkli bir tablo halinde ufuklara kadar uzanan bu yemyeşil ovanın her tarafından silah sesleri geliyor.. Yanmakta olan Türk köylerinden, büyük duman sütunları sabahın durgun semasına yükseliyor.. İslam köyleri kamilen yakmışlar, fakat boşalttıkları hıristiyan köyleri, evleri ve eşyaları ile olduğu gibi duruyor…” Türklük namına canlı ve cansız her şeyi tamamen yok etmek için hususi olarak: a) Yangın müfrezeleri b) Yıkma ve yok etme (tahrip) müfrezeleri c) Öldürme müfrezeleri, giderayak köy, kasaba ve şehirlerimizi, içindeki insanları ile beraber yok ediyordu… İşte, şahidi olduğumuz bu cinayetler ve işlenen facialar karşısında tümenimiz kumandan, subay, astsubay ve bütün kahraman erlerinin biricik arzuları, bir an evvel önlerindeki düşman kuvvetlerini tepeleyerek Manisa'ya ulaşmak; şehri daha fazla yanmadan ve halkımız da daha fazla öldürülmeden kurtarılması idi…
“Yürüyüş kolumuzun öncü alayı, Manisa bağlıkları arasından düşmanın makineli tüfekler ve piyade ateşleri ile karşılandılar. Yapılan keşifler, düşmanın bağlar ve tel örgülerle çevrilmiş bahçeliklerinde geniş bir cephe üzerinde mevzilenmiş piyade birlikleri olduğu anlaşıldı. Salihli Muharebesi'nden alınan dersle, bu düşmanın atılması ve Manisa'nın süratle işgali için Liva (Tugay) kumandanı görevlendirildi. Taarruza memur kuvvetlerimizin açılıp, yayılması ve ağaçlar, bağ bahçelerle örtülü arazide gayet ustaca gizlenmiş, tel çiftlerden de faydalanan düşmanla, piyade muharebesine tutuşması bir hayli zaman aldı…
Bu önleme ve muharebeden faydalanan düşman; şehrin ayakta kalan binalarını da yakıyordu. Saatler ilerledikçe semaya yükselen yangın dumanları, büyük alev sütunları, sanki kalplerimizi kavuruyordu.
Düşmanın inatçı mukavemeti ve muharebenin sürüp gitmesi üzerine, Tümen Kumandanından (Tümgeneral merhum Mürsel Bakü) aldığım emirle, Liva kumandanı Miralay Cemil Bey'e (Tugay K.Albay Cemil) taarruzunu şiddetlendirerek bir an evvel Manisa'yı işgal etmesi emrini götürmek görevini aldım.