“lanetlenmiş Ağustosböcekleri” * Ahmet Çınar

İyi çevirmen, iyi yazar, iyi insan Ahmet Cemal'in denemelerini topladığı yeni kitabının adı bu: Lanetlenmiş Ağustosböcekleri*.
Yıllardır 'Ahmet Cemal' imzasını gördüğüm her çalışmayı ilgiyle takip ettiğim, okumaya çalıştığım için, Alsancak'taki haftalık kitapçı turumda kitabı görür görmez edindim.
Franz Kafka, Ingeborg Bachmann, Elias Canetti, Robert Musil, Stefan Zweig ciltlerini eşsiz üslubuyla Türkçeleştiren, yıllarca her hafta İstanbul-Eskişehir trenleriyle mekik dokuyup Sanat Tarihi, Estetik, Tiyatro Estetiği dersleri veren üstat, kim bilir hayatından süzüp rafine ettiği bu denemelerinde neler neler katacaktı okurlarına.
Gündoğdu'nun deniz gören sokaklarından birinde bir kahve molası.
Ve kitaba göz atış.
Önsöz yerine kaleme aldığı denemesini okumaya başladım üstadın. Denemenin başlığı, 'Kendi Hayatının Seyircisi Olabilmek.'
Bildiğimiz Ahmet Cemal üslubu. Akıp giden. Bir sonraki satırı merak ettiren. İnce alayın dozunda kullanıldığı.
Denemenin sonuna doğru, şu cümleler: “Yıllar sonra, yetmiş bir yaşını geride bıraktığım gün, internetimin 'Gelenler' kutusunda şu mesajı buldum.”
Ve italik harflerle dizilmiş, hayli tanıdık satırlar.
Giderek şaşkınlık, heyecan ve italik bölümün sonunda mektubu gönderenin imzası: Ahmet Çınar / Okurunuz.
71. doğum gününde, birden bire, içimden gelerek yazdığım üç beş satır mektubun, üstadı bunca etkileyeceğini, bunca sevindireceğini nereden bilebilirdim ki…
Kitaba da aldığına göre, özel olmaktan çıkan, artık herkesle paylaşabileceğim o mektupta şunları kaleme getirmiştim:

“Merhaba,
Yeni yaşınızı kutluyorum.
Yaşanmaya değer bir ömür sürmenizi diliyorum. 'İyi ki yaşadım, iyi ki yazdım, iyi ki çevirdim' diyebileceğiniz bir ömür.
Hani sıklıkla hatırlatırsınız ya, 'Üzerinde düşünülmeyen bir hayat, yaşanmaya değer bir hayat değildir' diye. Sizin, yaşanmaya değer bir ömür yaşadığınızı düşünüyorum.
Nereden mi biliyorum? Şu anda size bu mektubu yazarken, masamda duran Zweig'in Montaigne denemesi, karşımdaki rafta duran Niteliksiz Adam ciltleri, bırakın size, asıl bize, 'İyi ki yaşadın Ahmet Cemal' dedirtiyor. Daha ne ki…
Hep 'Kıyıda', hep 'Giderayak' yaşadığınızı düşündünüz, biliyorum, belki de öyleydi.
Ama nasıl yaşarsanız yaşayın, bir taşra kentinde / minicik bir evdeki kütüphanede Zweig'lar, Kafka'lar, Canetti'ler, Bachmann'larla bir dünya sunulduysa eğer bana…
Bu Ahmet Cemal sayesindedir.
O halde, iyi ki doğdunuz…
Şeref Bey'i bilmem ama Ahmet Bey hep burada olacak, kitaplığımda, kütüphanemde…
Ahmet Çınar / Okurunuz.”

***
Bu mektubu göndermiştim Ahmet Cemal'e.
Ve üstadın bu kısacık mesaja dair düşündükleri, hissettikleri:
“Bu mesajı okuduğumdan beri, hayatımda belki de ilk kez, geride kalan yetmiş bir yıl boyunca çektiğim tüm sıkıntılara, sırtıma yüklenmiş onca ezikliğe rağmen, aslında ne kadar varlıklı yaşamış olduğumun bilincine böylesine güçlü bir biçimde vardım.
Ve artık kendim hakkında çok iyi bildiğim, çok emin olduğum bir şey var: Bir defa daha yaşamak elimde olsaydı eğer, noktasına virgülüne dokunmadan yine bu hayatı yaşamayı, böyle yaşamayı seçerdim!”
Bir kutlama mesajının, Ahmet Cemal'e “hayatında belki de ilk kez”, yukarıdaki duyguları yaşattığını bilmek.
Onur duydum.

***
Sevgili Ahmet Cemal…
Yarım asır süren çabalarınızdan sonra, üniversiteden istenen mal beyanı formunu bomboş bırakıp, boş kağıdın altına tarih koyup imza atarak vermek zorunda kalan usta.
Mektubum, bunları hissettirdiyse eğer size, ne mutlu bize…
Ödenemeyecek büyüklükteki gönül borcumuzu bir parça da olsa böyle ödemiş olalım.
İyi ki yaşadınız, yaşıyorsunuz, yaşayacaksınız…
Sizin mal beyanınız, benim, bizlerin, sizi sevenlerin, öğrencilerinizin, okurlarınızın kitaplıklarında duruyor boylu boyunca, baksanıza…

(*) Lanetlenmiş Ağustosböcekleri, Ahmet Cemal, Denemeler, Can Yayınları, Eylül 2012, İstanbul
Yorum Yaz
YAZARIN DİĞER KÖŞE YAZILA