İnsan Hakları * Bedriye Aksakal

10 Aralık günü, İnsan Hakları Bildirgesinin kabul edilişinin 63. yılıydı. Bu günün önemini , daha doğrusu “İnsan Haklarını” bilen kimler dedim kendimce.
Televizyonlarda izliyor, gazetelerde okuyoruz. “Başkasına zarar vermeyen özgürlükler birileri tarafından kısıtlanıyor. Güç kimdeyse o istediği her şeyi yapıyor. Düşünüyorum, diyenlerin ne olduğunu görüyoruz.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi hazırlanırken , daha önceden hazırlanmış bildirgeler esas alındı. Aradan geçen yüz altmış yıllık dönemin gelişmeleri dikkate alınarak önceki beyannamelerdeki haklara bazı ulamalar yapıldı.
İşkence yasaklandı. Toplantı ve dernek kurma hürriyeti vurgulandı. Konut dokunulmazlığı, seyahat hürriyeti, kadın- erkek eşitliği, işçi hakları, eğitim kültür ve demokrasi kavramlarına beyannamede yer verildi.
İnsan Hakları diyoruz. Bizler bu haklara uyuyor muyuz? Savaşlar da insan hakları korunuyor mu? Savaşlar sorunlarıyla birlikte açlığı, silahlara harcanan onca paranın yok olmasına, beraberinde getirmiyor mu? Katrilyonlar silah tüccarlarına su gibi akıp giderken, Afganistan'da, Afrika'da… açlıktan ve hastalıktan ölen insanları düşündünüz mü?
Dünya kuruldu kuralı toplumlar sürekli ve çeşitli anlaşmazlıklar sonucu birbirlerini yok etti, ülkeler yok oldu. Milyonlarca insan öksüz ve sakat kaldı.
Irak'ın, Libya'nın, Mısır'ın, Süriye'nin durumu içler acısı. Oysa bildirgenin dördüncü maddesi şöyle:
“Özgürlük, başkasına zarar vermeyen her şeyi yapabilmektir.”
Bildirgede yer alan İnsan Hakları ile ilgili düşünceleri, İ.Ö. 2002 yılında Sümer Kralı İşme Dogan'da şöyle diyordu:
“İnsanın insana işkence etmediği,
Ülkeyi alçakgönüllülüğünün kuşattığı,
Küçük kardeşin büyükten sonra geldiği
Gençlerin, bilginlerin söznün dinlendiği,
Güçlülerle, güçsüzlerin arasında sürtüşme olmadığı,
Nezaketin egemen olduğu,
İstenilen yolda gidildiği, zararlı otların yok edildiği,
İnsanın istediği yere gidebildiği, kırlarda bile incinmediği,
Ülkede bütün sıkıntıların yok olduğu,
Ülkede kapkaranlığın kavulduğu gün…
İşte o gün, bütün canlılar
neşe ve sevinç içinde yaşayacaktır.
Dört bin beş yıl geçmiş, biz hala ormanları yok ediyoruz. Sıkıntılarımızın üzerine sıkıntıların ulandığını görüyoruz. En kötüsü hala kapkaranlıkların kavulacağı günü bekliyoruz. Medeniyet bendedir diyen Amerikalılar, kirli postallarıyla Irak'ta camilere ellerindeki makinalı tüfeklerle girerek, masum Irak halkını ve Mezepotamya uygarlığını yok ederken ,İnsan Hakları düşünceleri neredeydi?
Franklin Roosevelt'in 1942 yılında açıkladığı dört temelden birisi şöyle:
Endişeden, korkudan kurtulma… Dünyanın her yerinde her devletin komşusunu silah zoruyla istila etmeyecek duruma gelene kadar sürdürülecek etkin ve genel silahsızlanma..”
21. yüzyılın getireceği mutluluk, silahlar ve savaşlarla gölgeliyken, barış nerede, sorusunu Amerika ve AB'ye sormamız gerekmez mi?

GÜNÜN SÖZLERİ

İYİ OLMAK KOLAYDIR, ZOR OLAN ADİL OLMAKTIR.
V.HUGO

ADALET KADAR BÜYÜK VE TANRISAL BİR ERDEM YOKTUR.
J. ADDİSON

ADALETİN GECİKMESİ, ADALETSİZLİKTİR.
W. S. LANDOR

İNSANCIL OLMADIKÇA ADİL OLAMAZSIN.
V. NARGUES