İngilizce Nasıl Öğretilir ? Haluk Şahin

Gazetelerden, televizyon haberlerinden, internet sitelerinden kopuk bir 10 gün geçirdim. Doğanın seslerine ve sıradan hayatın kendi gündemine kulak vermeye çalıştım.
Bu gündemde dar anlamıyla siyasetin bulunmadığını bir kez daha gördüm. Parti kavgaları, seçim hesapları, diplomasi manevraları gibi şeylere ilgisizlik ileri aşamalarda…
Üniversite sınav sonuçlarının belli olduğu döneme denk geldiğinden olsa gerek, eğitim konusu fazlasıyla dillerdeydi. Üniversite sınavlarında kim ne puan almış, tercih olarak nereleri hangi sırayla yazacakmış gibi şeyler…
Heyhat! Çocuklarımız geleceğe korkuyla bakıyorlar. Onlar için inşa ettiğimiz dehşet verici labirentte kendilerine çıkış yolları arıyorlar. Çaresizlik söylemi egemen.
Onlarla gelecekleri konusunda konuşurken utançtan yüzüm kızarıyor…
Belli ki, eğitim konusunda çok farklı biçimlerde düşünmek, radikal adımlar atmak zorundayız. Hayır, beylik şeylerden, imam-hatiplilerin puanlarından, türbandan, YÖK'ten söz etmiyorum. Çok daha büyük bir soru var kafamda:
Çocuklarımızı içinde yaşayacakları yeni dünyaya nasıl hazırlayacağız? Onları mutlaka sahip olmaları gereken becerilerle nasıl donatacağız?
Örneğin, onlara İngilizceyi nasıl öğreteceğiz?
Kimse kendisini kandırmasın: Yarının dünyasında birazcık ağırlık taşımak isteyen herhangi bir kimsenin İngilizce bilmemek gibi bir lüksü yok, olamaz. İngilizce küreseleşşen dünyanın ortak dili haline geldi, ulusal dillerden bir kısım varlığını sürdürse de, İngilizceye ihtiyaç gittikçe artacak, çünkü kullananları çoğaldıkça İngilizcenin açtığı kapılar da çoğalmaya devam edecek.
Ne zamana kadar mı? En azından 2050'li yıllarda Çin dünyanın dominant gücü haline gelinceye kadar… Belki onlar da Çinceyi ikinci dil olarak tutmayı tercih ederler. Çin halkının hummaya tutulmuş gibi İngilizce öğrenmeye çalışması boşuna mı?
Ya biz? Ne yazık ki, normal eğitim süreçlerimizde çocuklarımıza doğru dürüst İngilizce öğretemiyoruz. Yöntemler deneniyor, özel okullar açılıyor, trilyonlar harcanıyor… Sonuç parlak değil. Sözümona sekiz yıl İngilizce öğrenim görmüş çocuk, İngiliz'in bulvar gazetesini okuyamadığı gibi, lokantaya girip yemek bile ısmarlayamıyor.
Uzun yıllardır durum böyle. Belli ki, bir şey yanlış ve o yanlışta diretmekteyiz.
Bence bu konuda çok farklı şeyler deneyebiliriz, nasıl olsa kaybedecek bir şey yok. Üstelik, örneğin benim önereceğim 'öğrenme istasyonu' formülü şimdikinden çok daha ucuza çıkar.
Öneri şu: Her okulda İngilizce öğretmeye çalışmak (ve başarısızlığa uğramak) yerine, okullardan İngilizceyi kaldıralım, belirli merkezlere İngilizce öğrenme istasyonları kuralım: Laboratuvarı, anadili İngilizce olan öğretmenleri, tüm diğer donanımlarıyla… Öğrenciler (ve hatta isteyen tüm yurttaşlar) bu istasyonlardan yararlanabilsinler. Kurslara yazılsınlar, pratik çalışsınlar. Bunu ister yazın, ister geceleyin, ister hafta sonları yapsınlar…
Amaçları, tıpkı lisan okullarında olduğu gibi belirli yeterlilik düzeylerine çıkarmak şeklinde tanımlansın: Örneğin TOEFL'da 500 puan gibi…
O noktaya ister iki yılda ister beş yılda ulaşan herkes dil sorununu çözmüş sayılsın.
Böyle bir uygulamayla okulların sırtından ne kadar büyük bir yükün kalkacağını düşünebiliyor musunuz? Okullar arasındaki olanak ve öğretmen eşitsizliğinin ortadan kalkması da cabası. Kolejlisi de, liselisi de, imam-hatiplisi de aynı istasyondan İngilizce dersi alıyor!
İstasyon sistemi sonucunda İngilizceyi şakır şakır konuşanların sayısının hızla artacağına iddiaya girerim.
Pilot olarak da olsa bir yerlerde denemeye değmez mi? O zaman belki sıra okul dışı başka bilgi ve beceri istasyonlarına da gelir. Haluk Şahin