Sağlıklı bir iletişimin oluşabilmesi, iletişime ilişkin "gerçekçi" düşünce alışkanlıkları geliştirmeye bağlıdır.
Öncelikle burada sözü edilen"Gerçekçilik" kavramından neyin kasdedildiği üzerinde durmakta yarar vardır.Çevre ile ilişkilerimizde, en somut anlamda bağlantılarımızı, duyularımız aracılığıyala yaparız .
Çevreyi, ilk elde
dokunarak,
görerek,
koklayarak ve
tadarak algılarız.
Bu ilk algı temaslarından alınan veriler beynimize iletilir ve daha önceki yaşantılarla kıyaslanarak bir anlama oturtulur.
Bu aşamadaki süreç son derece önemlidir; çünkü, zihin gözümüzün resim dili, yani hayâl gücümüz bu aşamada devreye girer. Hayâl gücümüzün de duyuları vardır. Orada da, çevreyle ilgili canlandırdığımız resimlerde koklar, dokunur, görür, tadar ve işitiriz.
İşte "gerçekçiliğin" tanımı buradadır :
Dış çevrenin, hayal gücümüzde algılanışıyla, gerçekte, duyularımızla algılanışı birbirine nekadar benzer yada örtüşük ise, o oranda gerçekçi değerlendirme yapılabilecektir.
İletişimle ilgili davranışlarımızı 4 başlık altında inceleyebiliriz.
Bunlar ;
Düşündüğümüz Gibi Davranırız
Açı Farklılıkları
İhtimalli Düşünme
"Yapanı" değil, "Yapılanı" Değerlendirme