İletişim

Dr. Aynur YILMAZ
Birçoğumuz bir yakınımızın sorunu olduğunda, ona sorular sorarak, sorunu hakkında konuşmasını sağlamaya çalışırız. Soru sormanın iletişim engeli olmadığına inanırız. Hatta "doktorlar, öğretmenler, avukatlar sorular sorarak insanları konuşturmaya çalışmıyorlar mı?" deriz. Cevap tabii ki "evet"tir. Ancak onların ilişkileriyle ana-baba-çocuk arasındaki ilişki çok farklıdır.
Örneğin:
Çocuk: Fatma'ya çok kızgınım. Onunla oynamak istemiyorum. Hep ağlıyor, eve gitmek istiyor.
Baba: Onu ağlatacak ne yapıyorsun?
Çocuk: Hiçbir şey yapmıyorum. (Susar)
Babanın sorusuna dikkat edersek, çocuğun hatalı olduğunu düşünüyor. Baba, onun arkadaşını ağlatacak "bir şey yapmış olduğuna" inanıyor. Kuşkusuz çocuk suçlamayı reddeder ve kızarak savunmaya geçer. Soru sormanın iletişim üzerinde bir diğer engelleyici etkisi, çocuğun bir sonraki iletisini engellemektir. Anneyle kızı arasındaki şu konuşmayı ele alalım:
Çocuk: Okulda çok sıkılıyorum. Herkes birbiriyle konuşuyor, ama ben konuşacak bir şey bulamıyorum. Orada aptal gibi duruyorum.
Anne: Öteki kızlar neler konuşuyor?
Anne zararsız gibi görünen bu soruyla, farkında olmadan kızıyla iletişimi büyük ölçüde kısıtladı. Kızının bir sonraki iletisini programladı. Bu soru kızına, "Diğer kızlar neler konuşuyorsa, o konularda konuşabilirsin" iletisini verir. Çocuk annesinin sorusuna cevap vermek için sorununun başka başka yönlerini konuşmaktan vazgeçebilir. O belki de yetersizliğinden, kıskançlığından, değerlendirilme korkusundan, sivilceli yüzünden söz etmek istiyordu.
"Açık uçlu" sorular, iletişimi asla engellemez ve tehdit etmez; "Bu konuda konuşmak ister misin?", "Duyguların ne?", "Bu konuda ne düşünüyorsun?".
Çocuklar sorun ve duygularını dile getirmekte zorlanırlar. Konuşmak için yüreklendirilmek isterler. "Kapı aralayıcılar" yada "Daha çok konuşmaya davet", çocuğun duygu, yargı ve görüşlerini paylaşmaya çağırır.
"Anlıyorum", "Öyle mi?"
"Hımm", "Yaa."
"İlginç", "Doğru mu?"
"Anlatacaklarını dinlemek istiyorum."
"Bu senin için önemli görünüyor."
"Bana ondan söz et."
Bu tür konuşmaya çağrı cümleleri, karşımızdaki kişinin bizimle kolayca iletişim kurmasını sağlayabilir. İnsanların konuşmaya başlayıp, sürdürmesine olanak verir. Topu hep onlarda bırakır. Çocuklar yakınlaşmak için yüreklenip, duygu ve düşüncelerini anlatırlar. Ayrıca kabul edildiklerini ve kişi olarak kendilerine saygı duyulduğunu hissederler. Bu cümleler onlara;
"Senin görüşünü gerçekten öğrenmek istiyorum."
"Seni daha iyi tanımak istiyorum."
"Düşüncelerini dinlemeye değer."
"Senden öğreneceğim şeyler olabilir." gibi mesajlar iletir.
Böyle bir davranışa kim olumlu tepki göstermez? Değerli olduğu, sayıldığı, önemli olduğu, kabul edildiği, ilgilenildiği hissettirilen kişi mutlu olmaz mı?