İki Dilli ve Çok Kültürlü Ortamlarda Yetişen Çocuklar* için Anadilinin Gerekliliği

Prof.Dr. Z. Fulya TEMEL Öğr.Görv. Zeliha YAZICI Gazi Üniversitesi Akdeniz Üniversitesi Mesleki Eğitim Fak. Eğitim Fak
Çocuk gelişimi ve Okul Öncesi Eğitimi İlköğretim Bölümü/ Antalya.
Anabilim Dalı Beşevler/ Ankara
Özet
Yurt dışında yaşayan göçmen Türk çocukları, ana dili ve toplum dili birbirinden farklı olan bir ortamda yaşamaktadırlar. Bir yandan ulusal kimliklerini kazanmak için anadilini, bir yandan da yaşadıkları ortama uyum sağlamak ve öğretimlerini sürdürmek için toplum dilini öğrenmek zorundadırlar. Göçmen Türk çocukları eğitim-öğretime başladıklarında, toplum dilindeki yetersizlikleri nedeniyle yarım dillilik ortaya çıkmaktadır. Bu durumda göçmen çocuklarının ileriki eğitim başarılarını olumsuz yönde etkileyebilmektedir. İki dilli çocukların her iki dili de en iyi şekilde nasıl öğrenebilecekleri günümüz sorunları arasındadır. Bu çalışmada iki dilli ve iki kültürlü ortamda yer alan çocuklar için anadili eğitiminin gerekliliği, anadili kazanımı için neler yapılabileceği üzerinde durulmuştur.
Anahtar Kelimeler; iki dilli eğitim, iki dilli çocukların dil kazanımı, anadili eğitimi.
Bütün çocukların ilk öğrendiği dil anadilleridir. Çocuklar dili çevrelerindeki insanları model olarak öğrendikleri için, ilk öğrendikleri dilde içinde doğup büyüdüğü ailesinin dili olan anadilleridir. Dolayısı ile çocuklar, ilk konuşmalarını içinde doğup büyüdükleri aile ortamında öğrenmektedirler (Özdemir,1988:90; Sağlam,1992:26; Piyade, 1990:9). Dünyadaki bütün çocukların konuştuğu dil farklı olsa da, hepsinin dil öğrenme süreçleri evrenseldir. Çocuklarda dil öğrenme doğuştan vardır ancak, her çocuk kendi çevresinde konuşulan dili, aile ortamındaki yaşantıları yoluyla doğal olarak öğrenmektedir (Yazıcı,1999:7-8). Çocuklar dünyaya geldiğinde onların en yakınındaki kişi annesidir ve ilk kez annesinin konuştuğu dilin sembolleri ile karşılaşır. Özellikle erken çocukluk döneminde çocuklar dili model alarak öğrendiği için anne-babanın çocukla arasındaki olumlu etkileşim onların dil öğrenme hızlarını arttırmaktadır. (Clark, 2002:181). Başlangıçta anne – babadan ve yakın akrabalardan öğrenilen anadili, zamanla çevresinde iletişim içinde olduğu kişilerden öğrenilmektedir. Böylece çocuklar kendi kültürüne ait ilk birikimlerini elde etmeye başlamaktadır.
Erken çocukluk döneminde, çocukların gelişmesinde, kişiliklerinin oluşmasında bilgi ve becerilerinin atmasında, içinde yaşadıkları topluma daha kolay uyum sağlamasında anadili önemli bir araçtır.
Çocukların nesneleri ve olayları, ilk adlandırmaları, tanımaları ve algılamaları anadilinde oluşmaktadır. Çocukların anadilini bilmesi, onların algılama, muhakeme etme, problem çözme gibi zihinsel süreçlerinin şekillenmesinde önemli roller üstlenmektedir (Aytemiz, 2000:87). Çocukların duygu, düşünce, ilgi ve ihtiyaçlarını ifade etmelerine uygun fırsatlar yaratılarak teşvik edilmesi onların her iki dilde de dil ve bilişsel gelişimlerini olumlu yönde etkilemektedir (Clark, 2002:182). Anadil, çocukların konuşma yeteneğinin gelişmesinde de önemli bir yer tutar (Aytemiz, 2000:87). İnsanlar duygu ve düşüncelerini en iyi bildikleri dilde ifade edebilirler. Çocuklar da kendi duygu ve düşüncelerini en iyi şekilde anadilleri ile ifade edebilirler.
——————————————————————————————
* Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi.TDK Yayınları. Sayı.622: 495-505. Yayınlanmıştır.

Çocuklar ilk toplumsal kurallarını, kültürel ve toplumsal değerlerini dil aracılığı ile kazanmaktadırlar (Piyade,1990:11). Anadil, çocukların toplumsal yaşantısının ve davranışlarının şekillenmesinde, aile ve aile çevresiyle ilgili kültürel değerlerini kazanılmasında da önemlidir (Aytemiz, 2000:87). Çünkü, çocukların kendilerini ifade edebilmelerinde, sosyal kültürel değerlerini kazanabilmelerinde, sosyal iletişim ihtiyaçlarını giderebilmelerinde dile ihtiyaçları vardır (Mussen ve diğerleri,1990:249). Kültürel değerler kuşaktan kuşağa dil aracılığı ile aktarılmaktadır. Bu aktarım ancak sosyal bir etkileşin ortamında gerçekleşebilir. Sosyal etkileşim ortamının oluşması ve kültürel değerlerin aktarılması dil ile gerçekleşebilir. Çocuklar, içinde doğduğu kültürel uyarıcılarla sürekli etkileşim halindedir. Örneğin; her ailenin kendi kültürel birikimlerine ve değer yargılarına göre belirlediği kuralları, alışkanlıkları vardır. Bunlar evin kuralları, yemek alışkanlıkları , giyim kuşam alışkanlıkları olabilir. Çocuklar, aile ortamındaki bu sosyal etkileşimlerle kendi toplumsal değerlerini öğrenecektir ve o ailenin dolayısı ile de toplumun bir üyesi olduğunu hissedecektir. Böylece çocuklar ailede ilk sosyalleşme sürecini gerçekleştirecektir. Çocuğun diğer toplumsal çevresinde öğreneceği her şey bu temelin üzerine kurulacaktır ve gelişecektir.
Erken çocukluk dönemindeki sosyalleşme, çocuğun kişilik ve benlik gelişimi acısından son derece önemlidir. Çünkü ilk çocukluk döneminde çocukla kurulan sağlıklı etkileşim, onun sağlıklı bir benlik kazanmasının temelini oluşturacaktır. Sağlıklı bir kişilik ve benlik geliştiren çocuklar yaşadığı topluma uyum sağlamada zorluk yaşamayacaktır. Eğer, çocuklar kendi kültürel değerlerini takdir eden bir değer yargısı ve bakış acısı geliştirirse benlik saygısı zedelenmeyecektir (Whriter ve Acar,1998). Sağlıklı bir kişilik ve benlik geliştirmede de anadili önemli bir etken olmaktadır.
İki dilli ve çok kültürlü ortamda yetişen çocuklar için benlik saygısının gelişimi son derece önemlidir. Çünkü kendi kültürel benliğini kazanan bireyler, yaşadıkları toplumun değerlerine de saygı duyarlar ve yaşadıkları toplumun değerleri ile uyum içinde yaşarlar. Sağlıklı gelişmiş bir kültürel benlik, farklı kültürel değerlere sahip olan ortamlara uyum sağlamayı kolaylaştırır. Eğer çocuklarda sağlıklı bir kültürel benlik yerleşmezse, kendilerine güvenleri azalır, kendi kültürel değerlerini kaybedeceği korkusuna kapılırlar ve kendi bazı değerlerine sıkı sıkıya sarılarak, yaşadıkları toplumdan uzaklaşıp içlerine kapanabilirler. İki kültür arasında cinsiyet rolleri, disiplin anlayışı, kendine güven gibi değerlerin farklılığı aile ve okulda verilen değerlerin çatışmasına yol açabilir (Bott ve diğerleri 1990:37-42). İki kültür arasında bir bütünlük içinde olmayan çocuklarda kişilik ve uyum sorunları yaşanabilir. Bu durum, çok kültürlü ortamda yetişen çocukların diğer kültürlerden gelen çocuklarla iletişim kurmalarına engel teşkil edebilir ve problemli çocuk sayısının artmasına neden olabilir.
Küçük yaşlarda bile çift dilli ve çift kültürlü çocuklar, ikinci dilden başka bir dille konuşmanın onları yaşadıkları toplumdaki bireylerden ayıran bir yönlerinin olduğunun farkına varırlar. Yalnızca aile içerisinde ve kendilerini güvende hissettikleri ortamda anadili ile konuşmayı tercih ederler. Ancak, çocukların sosyal çevresini oluşturan bireyler, televizyon, işyerleri ve anne babalarının çalışma ortamındaki bireylerin hepsi ikinci dille konuşmaktadır. Bu tür bir ortamda yaşayan çocuklar, kendi anadillerinin tercih edilmediği kanısına varırlar. Okul çevresinde ise, eğitimciler çocuklara, okulda başarılı olmak için ikinci dili yani eğitim dilini öğrenmek zorunda oldukları düşüncesini kabul ettirmeye çalışırlar (Saracho, 1983:99). Ancak yapılan bütün çalışmalar göstermektedir ki, iki dilli çocukların sağlıklı bir benlik gelişimi için yalnızca tek bir dili değil, her iki dili de çok iyi geliştirmeleri gerekmektedir. Bu nedenle çocuğun yaşadığı toplumda olumlu bir benlik kazanması, iki kültür arasında olumlu bir geçiş yapabilmesi ve kendi kökeni ile ruhsal sorunlar yaşamaması için iyi bir eğitim dilinin yanında iyi bir anadili eğitimine ihtiyaç duyulmaktadır.
Her iki dilin de en iyi şekilde kazanılmasında anadil önemli bir etken olmaktadır. Erken çocukluk döneminde çocuklar anadillerini öğrenirken, dilin yapısını ve kurallarını birlikte öğrenmektedirler. Çevresinde gördüğü her nesnenin bir adı olduğunu, duygu ve düşüncelerin dil ile anlatıldığını öğrenmektedirler (İleri,2000:29). Çocukların anadili gelişim düzeyleri, ikinci dilin kazanımına da yardımcı olmaktadır. Anadilinde zengin bir kelime hazinesine sahip olarak okula başlayan çocuklar, eğitim dilini daha kolay öğrenmektedirler ve buna bağlı olarak okuma yazma becerilerini kazanmada da daha başarılı olmaktadırlar. Yazıcı (1999:74), Almanya’da ve Türkiye’de yaşayan 5-6 yaş Türk çocuklarının okuma olgunluğu ile dil gelişimi arasındaki ilişkinin incelenmesi üzerine yaptığı çalışmaya göre, Almanya ve Türkiye’ de yaşayan bir Türk çocuğunun dil ve okuma olgunluğu puanları karşılaştırılmış ve dil puanı yüksek olan bir çocuğun okuma olgunluğu düzeyinin de yüksek olduğu saptanmıştır. Ayrıca, Almanya’daki iki dilli Türk çocuklarının okuma olgunluğu düzeyinin Türkiye’deki tek dilli Türk çocukların okuma olgunluğu düzeyinden daha düşük olduğu görülmüştür Dolayısı ile dil gelişimi ile okuma olgunluğu arasında pozitif yönlü bir ilişki olduğunu bulunmuştur. Temel (1993), Danimarka’daki iki dilli ve çok dilli altı-yedi yaş Türk göçmen çocuklarının sözcük ve dili kavrayışını incelemiştir. İki dilli çocukların kelimeleri hazineleri, çok dilli çocuklara göre daha yüksek olduğu sonucunu elde etmiştir. Dili kavrayışlarında ise, iki grubun anadil gelişim düzeyinin düşük olduğu saptanmıştır (Temel;1993:531). İki dilli çocuklar, anadilinde öğrendiği kelime hazinesini, kavramsal becerilerini, okuma yazma bilgi ve becerilerini, ikinci dile aktardıkları için eğitimlerinde daha başarılı olmaktadırlar. Çocukta anadilinin gelişmesi, yalnızca anadilinim gelişmesine değil, aynı zamanda çocuğun ikinci dildeki yeteneklerinin gelişmesine de yardımcı olmaktadır. Çocukların kavram gelişimi ve düşünme becerileri iki dilde de birbirine bağlıdır. Çocuklar anadilinde öğrendiklerini ikinci dile, ikinci dilde öğrendiklerini anadiline transfer edebilirler. Çocukların anadilini öğrenmesi, onların dil becerilerinin yanında, zihinsel becerilerinin gelişmesini destekleyerek ikinci dilin fonksiyonlarını da amacına uygun olarak kullanmalarını sağlayacaktır. Çocuklar, zihinsel gelişimleri sırasında kavramları öğrenmektedirler. Bu kavramların şemaları zihinlerinde oluşmaktadır. Örneğin, anadilinde bir nesnenin fonksiyonlarını kavradıktan sonra bu bilgiyi ikinci dile transfer eder ve ikinci dilde bu nesnenin yalnızca adlandırmasını öğrenir. İki dilli çocuklar, anadilinde gramer olarak zamanları nasıl kullanacağını, kavramları anlamsal olarak nerede nasıl söyleyeceğini bildiği zaman, ikinci dilde bunları yeniden öğrenmeye ihtiyaç duymadan yalnızca bunların ikinci dilde adlandırılmasını, yüzeysel yapılarını oluşturacaktır (Cummins, 2001:3). Eğer çocuklar anadilini tam olarak kazanmadan ikinci dili kazanmaya yönlendirilirse anadili kazanımı gerileyebilir. Bu durumda, çocukların her iki dilde de yarım dilli olmalarına neden olabilir
Gelişimsel olarak iki dilli çocuklarla tek dilli çocuklar arasında özellikle dil gelişimi ve sosyal gelişim acısından bazı farklılıklar vardır. Tek dilli çocuklar anadilinde kelime hazinesi, cümle kurma, dili doğru olarak kullanma, kavram geliştirme, dili soyut düşünme aracı olarak kullanma, düşündüklerini anadilinde ifade edebilme ve anadilinde anlatılanları anlama gibi açılardan iki dilli çocuklara göre daha başarılır. Çünkü bu süreçlerini tek dilli bir ortamda tamamlama şansına sahiptirler. İki dilli çocuklar ise bu süreçleri yalnızca aile ortamlarında kazanma şansına sahiptir. Çünkü toplumsal yaşamlarında ikinci dille iletişime geçmek durumundadırlar. İki dilli çocuklar, bu süreçleri anadilinde tam olarak kazanmadan ikinci dil edinimine geçildiği için her iki dilde de yarım dillilik meydana gelebilmektedir.
Erken çocukluk döneminde her iki dilin de en iyi şekilde nasıl kazandırılacağı tartışılmaktadır.
Erken çocukluk döneminde iki dilliğin kazanımı aynı anda ve sırayla öğrenme şeklinde iki farklı yolla gerçekleşmektedir. Çocukların her iki dili de aynı anda öğrenmesi; çocuk doğduğu andan itibaren anne yada babadan birinin çocukla birinci dille, diğerinin ikinci dille konuşması, çocuğun her iki dili de aynı anda öğrenmesini sağlamaktadır. Sırayla öğrenme ise, çocukla doğduğu andan itibaren hem annenin hem de babanın çocukla konuşurken aynı dili (örneğin anadilini) kullanması, hayatının ilerleyen döneminde ikinci bir dili öğrenmesidir (Baker,1993:67-68).
İki dilli ortam yer alan göçmen çocuklarında iki dilliliğin gelişimi ile ilgili yapılan çalışmalarda iki dilliliğin gelişiminde üç aşama olduğu belirtilmektedir. Bu aşamalar,
1.Aşama, (En alt aşamadır) Hem anadili hem de ikinci dil tam olarak bilinmemektedir. Bu durumda çocuk her iki dilde yarım dillidir. Her iki dildeki yetersizlik, çocuklarda, hem düşünme yeteneğinin hem de zeka gelişiminin olumsuz etkilenmektedir.
2. Aşama, (Orta aşamadır). Her iki dil iyi bilinmektedir, ancak dillerden birinin anadili gibi iyi bilinmesi çocuğun düşünme yeteneğini ve zekasının gelişimini olumsuz yönde etkilememektedir.
3. Aşama, (En üst aşamadır). Her iki dil de anadili gibi çok iyi bilinmektedir.Bu durumda çocuğun hem düşünme hem de zeka yeteneklerinin arttırmaktadır (İleri,2000).
İki dilli ve iki kültürlü ortamda yetişen çocuklarla yapılan araştırmalara göre, bu çocukların her iki dili de yalnızca okulda öğretildiği takdirde 12 yaşına kadar sürmektedir. (İleri,2000). Ancak erken çocukluk döneminde her iki dilin kazanımı da informal olarak gerçekleşmektedir (Baker,1995). İki dilli ortamda yer alan çocuklar okula başladığı zaman, eğitim dili olan ikinci dil desteklenme imkanı bulurken, ilk dil yalnızca ev ortamında desteklenme imkanı bulmaktadır. Eğer ilk dil tam olarak kazanılmazsa bu durum, çocukların anadili gerilemekte ve akademik başarılarını olumsuz yönde etkilenmektedir (Cummins,2001:3; İleri,2000:30). İki dilli ortamda yer alan çocuklar, okula başladığı zaman özellikle erken çocukluk döneminde ilk dille eğitim imkanlarına sahip olmadığı için anadilini öğretme sorumluluğu doğal olarak anne babalara düşmektedir.
Çocuklara dili öğretmek için zengin ve uyarıcı çevre koşullarının düzenlenmesi ve çocuklara dil becerilerini kullanabileceği fırsatların sağlanması gerekmektedir. Ancak bu çevrenin hazırlanması da dil becerilerinin geliştirilmesi için tek başına yeterli değildir.
Anne baba olarak çocuğunun söylediği ilk kelimeyi duymak tartışmasız en heyecan verici dönüm noktalarından birisidir. Çocuklarla doğumdan itibaren sürekli konuşmak dil öğretiminde önemli bir noktadır. Çocuklar, anne babalarıyla konuşma, onlara sorular sorma ve yanıtlarını alma yollarıyla dille ilgili bir çok deneyim elde etmektedirler. Bebeklik döneminde bebekler, kollarını sallayarak ve bacaklarını açarak, ya da gözlerini geniş geniş açarak veya gülerek heyecanlı bir şekilde anne babalarıyla fiziki yollarla iletişim kurmaktadırlar. Dilin bu aşaması çocuklar için çok anlamlıdır ve bu hareketler çocukların anne babalarıyla ilk konuşma isteği çabalarıdır. Bu fiziksel dil, çocukların sözel dili oluşana ve yerleşene kadar onun anne babası ile tek iletişim kurma aracıdır. (Parent Centres New Zealand, 2001:2-3). Anne babalar kendi konuşmalarıyla çocuklarına örnek olmalıdır. Çocukla konuşurken özellikle erken çocukluk döneminde bir cümle içerisinde iki dile ait olan kelimeler kullanılmadan konuşulması gerekir.. Yani, iki dili karıştırılmadan yalnızca tek dille konuşarak çocuklara örnek olunmalıdır. Örnek, Anne çocuğuna seslenirken, “Come Ayşe” yerine “Ayşe gel.”ifadesi kullanılabilir.
Her dilin kendine özgü yapıları vardır. Bu nedenle dil yapıları kullanılırken de çocuğa iyi bir model olunması gerekmektedir. Özellikle yetişkinler dili kullanırken bu yapılara dikkat etmeli ve kendi dillerini geliştirmek için, düzenli olarak kitap, gazete, dergi gibi basılı yayınları ve görsel yayınları takip etmelidir.Örneğin, genel de yetişkinler dili kullanırken, “ehliyet yaptım” veya “diploma yaptım”gibi bir ifade kullanmaktadırlar. Ancak bu ifadenin doğrusu “ehliyet aldım” veya “diploma aldım” demektir. Yetişkin bu ifadeyi hatalı kullandığı için kendisini model olarak alan çocukta “ehliyet almak” ifadesini “ ehliyet yapmak” olarak kullanacak ve bu şekilde öğrenecektir. Bu nedenle anne babalar kullandıkları dilin yapısına da dikkat etmelidirler.
İki dilli ortamda yetişen çocuklarda sık sık iki dilin karışık olarak kullanıldığı veya aynı cümle içerisinde her iki dilden kelimeler kullanıldığı görülmektedir (Houver,1999).Özellikle erken çocukluk döneminde çocuklar dili yetişkinleri model olarak öğrendikleri için yetişkinlerden duydukları şekilde dili öğrenirler. Örneğin, “Mama, milk ver” veya, “Anne, give milk” gibi cümleler kullanırlar. Bu nedenle, anne-babalar çocukla konuşurken yalnızca bir dile ait kelimelerden oluşan cümleler kullanmalıdır.
Erken çocukluk dönemindeki çocuklar tek kelimeli cümlelerle konuşabilirler, konuşmalarında hatalar yapabilirler. Odasındaki bir oyuncağını ve nesneyi işaret ederek yalnızca nesnenin adını söyleyebilir. Örneğin “bebek” diyebilir. Anne-baba “evet orada bebek var” şeklinde cevap verebilir. Anne baba bunun gibi çocuğun kullandığı kelimeleri bir cümle içerisinde kullanabilir yada başka bir kelime ile cümleyi tamamlayarak çocuğun kullandığı cümleyi genişletmiş olur. Örneğin, çocuk, “araba dur”gibi bir cümle kullandığında anne baba, “evet araba duruyor” şeklinde çocuğun söylediğini tamamlayabilir. Bu genişletmeler çocuğun eksik olarak, karışık olarak yada hatalı olarak söylediklerinin farkına varmalarını sağlar. Bu yöntemle yetişkin çocuğun hem telaffuzunu hem de dil kazanımını kolaylaştırmış olur.
Çocuklar bazen, dil bilgisi kurallarına uygun olarak konuşamayabilirler. Bu durumda anne-baba, çocuğun söylediği ifadenin anlamını bozmadan cümleyi dil bilgisi kurallarına uygun olarak yeniden söyleyebilir.Örn, çocuk alış veriş merkezinden dönerken, “biz şimdi eve gidiyor” ifadesini kullandığında, anne- baba, “evet doğru söylüyorsun, biz eve gidiyoruz.” Şeklinde yanıtlarsa, cümlenin anlamını bozmadan, gramer kurallarına uygun olarak cümle yeniden düzenlemiş olur. Bu yöntem çocuğun orijinal ifadesine çok yakındır. Böylece çocuğun dikkati yeni yapılara ve kelimelere çekilmiş olur.
Erken çocukluk döneminde dil kazanımında anne baba çocuk etkileşimi son derece önemlidir. Çocuklarla her şey hakkında konuşmak çok önemlidir. Çünkü, bu konuşmalar çocuğa öğreneceği dil hakkında bilgi verir, kelime dağarcığını geliştirir, çocuğun konuşulan dilin gramerini kullanabilmesinde bir model oluşturur. Ayrıca, çocuğun bir başkası tarafından anlaşıldığını hissetmesini sağlayarak olumlu bir etkileşim içine girmesini sağlar ki; bunlar çocukların anadilini öğrenmesi için ilk sağlıklı adımlardır.
Erken çocukluk döneminde anne baba ile etkileşim, dil kazanımında önemli bir aşamadır. Bu etkileşim sürecinde anne babaların, çocuğun konuşmak istediği konuyu seçmesine fırsat vermeleri, çocuğun anlatmak istediği konuyu anlamaya çalışmaları, çocuğun söylediklerinin doğru olup olmadığından çok, ne söylemek istediği üzerinde durmaları, çocukların yaptıkları üzerinde konuşmaları, çocukların dil öğrenimi için olumlu çevre koşulları oluşturmalarını sağlar. Böylece anne babalar çocukları ile işbirliği yapan anne baba rolünü alırlar. Ancak çocukların yalnızca ilgi ve isteklerini karşılamak onların ileri düzeyde dil öğrenim tek başına desteklemekte yeterli olmayacaktır.
Anne babaların çok çeşitli konularda çocuklarıyla konuşmaları, çocukların kelime dağarcığını geliştirmede olumlu model olmaları, anlaşılabilirlik açısından kelimeler üzerinde tartışmaları, 4-6 yaşlarındaki çocukların dil gelişimini zenginleştirme açısından yarar sağlayacaktır. Örneğin; çocuk yaptığı bir resmi anne-babasına gösterdiğinde, anne-baba çocuğa “Bana resmini anlatabilir misin? Resminde neler var? gibi sorular yönelttiğinde, çocuk resmi ile ilgili bir çok kelime üretebilir. Bu yolla anne babalar çocuklarını, birden fazla sözel ifade kullanarak cevap vermeye teşvik etmiş olur. Ayrıca, çocuklara kitap okumak, okunan kitaplar üzerinde çocukla konuşmak, birlikte kitapları incelemek, kağıt ve kalemle oynamalarına fırsatlar vermek, yaptıkları resimleri ifade etmelerini sağlamak gibi olanaklar sunularak çocukların anadilinde deneyim kazanmaları sağlayabilir ve anadil becerilerini geliştirebilirler.
Hikaye okuma dil gelişimi için oldukça önemlidir. Çünkü, çocuklara hikaye okuma, çocuğun okunan metne karşı ifadeler üzerinde genişletme yapmalarına olanak sunarak onların yeni bilgiler öğrenmelerini sağlamaktadır. Hikaye okuma, çocukların kelimeler arasındaki ayrıntıları açıkça görmesini ve alternatif kelime dağarcığının oluşmasını da sağlamaktadır. Ayrıca, çocuğun okunan metinle ilgili sorduğu soruları açık hale getirmek; onların soru sorma ve sorulan soruları uygun bir şekilde cevaplama gibi tekniklerini öğrenmesini sağlamaktadır (Parent Centres New Zealand, 2001:2-3).
Çocuklar bağlamların ve dili geliştirici oyunların tekrarlanması yoluyla dili daha kolay öğrenirler. Erken çocukluk döneminde çocuklara kitap okuma, şarkı söyleme- dinleme, şiirler ve bilmeceler en ideal tekrarlardır. Çünkü, hikayede, şarkıda vs aynı durumlar tekrarlanır, çocuklar orijinal durumu tanıyabilir, çocuğun hafızası o andaki durumla daha önceki durumlar arasında bağlantılar kurar. (Parent Centres New Zealand, 2001:3-4). Ayrıca özellikle iki dilli ve iki kültürlü ortamda yer alan anne babaların çocuklarına ilk dillerinde hikayeler okunması, masallar anlatılması, anlatılan hikaye ve masalların kendi ülkesi, nereden geldikleri, aile ve insanlarının söylediği yada yaptığı komik şeylerin içermesi, çocukların kendi dillerini, kültürlerini ve değerlerini tanımalarına yardımcı olacaktır (Houston, 1995:3-4). Çocuklar sıklıkla aynı şarkıyı, aynı hikayeyi tekrar tekrar dinlemek isteyebilirler. Bu, durumun yada olayın tekrarlanması anlamına gelir. Birbirinden farklı çok sayıda hikaye kitaplarının okunması çocukların dil gelişiminin ilerlemesini sağlayacaktır.
Buraya kadarki yapılan açıklamalarda özellikle erken çocukluk döneminde ikinci dilin nasıl kazandırılacağı ile ilgili olarak genelde ev ortamında desteklenmesi üzerinde durulmuştur. Ancak iki dilli çocukların her iki dili de en iyi şekilde kazanabilmesi için yalnızca ev ortamında desteklenmesi yeterli değildir. Bu nedenle eğitim ortamlarında da özellikle erken çocukluk döneminde iki dilli eğitim programları geliştirilmelidir. Lambert (1983)’ ın bu konudaki görüşü ise, “Geliştirilen iki dilli eğitim programlarının anaokulları ve ilköğretim birinci sınıfta anadili ile yapılmalıdır. Anadil iki dilli eğitim programlarıyla kendi başına gelişebilecek duruma getirilmelidir. Bu yöntem göçmen grupların kendi kimliklerinin bilincine varmalarını sağlayacaktır. Böylece kültürünün kaybolacağını düşünen göçmen grupların da ikinci dil öğrenimi için olumsuz motivasyonları önleyecektir (Lambert, 1983; 102-103).
İki dilli eğitimine erken çocukluk döneminde önem verilerek iki dilli eğitim programları uygulanabilir ve bu programlarla anadil gelişimi desteklenebilir. Ancak anadilinin desteklenmesi için verilen eğitimi ilkokul döneminden değil, okulöncesi eğitim döneminden itibaren programlara dahil edilebilir.
Ana – baba – çocuk ve okulun katılımı ile gerçekleştirilen okulöncesi eğitim programlarıyla, çocukları erken dönemde çeşitli modellerde dil eğitim programları uygulanabilir. Çocukların dil eğitimi programlarına katılımları sağlanarak, onların dil gelişimi, bilişsel gelişimi üzerinde olumlu gelişmeler gerçekleştirilebilir. Dil eğitim programlarından olan Okulöncesi Çocukları için Evde Öğretme Programları uygulanarak çocukların dil gelişimleri desteklenebilir. Bir başka dil eğitim programı da Anne-Çocuk Ev Programıdır. Bu programın da anne-çocuk ilişkisi üzerinde yoğunlaşan bir program olması, anne-çocuğu kapsaması ve öğretimin evde yapılması nedeniyle, çocuğun dil gelişiminde annelerin dil yeteneklerinin, çocuklarının dil gelişiminde etkileri konusunda bilinçlendirmeyi amaçlayan programlar uygulamalara başlanılarak dezavantajlı çocukların dil ve diğer gelişim alanları desteklenebilir.
Temel eğitime başlangıçta çocuklara her iki dilde de dil gelişimi testleri uygulanarak, çocukların hangi dilde yetersiz oldukları tespit edilmeli ve onların düzeylerine uygun iki dilli eğitim programlarına alınması sağlanmalıdır.
Göçmen çocuklarının anadil eğitimi ihtiyaçları bazı bağımsız dernek ve kuruluşlar yerine, her iki ülkenin Milli Eğitimi denetimli daha resmi ve prensip sahibi çağdaş kuruluşlarca yapılmalı veya bu kuruluşlar teşvik edilmelidir.

Almanya’daki Türk çocuklarının sağlıklı bir kimlik geliştirebilmeleri için Türkiye’de eğitim araştırma geliştirme çalışmaları düzenli olarak yapılarak, orada yaşayan Türk çocuklarının ilgi ve ihtiyaçları doğrultusunda çok dilli ve çok kültürlü eğitim programları geliştirilerek uygulama yollarına gidilmesi önerilebilir.
İki dilli eğitim programlarında görev olacak olan eğitimcilerin hem anadillerini hem de görevlendirildikleri ülkenin dilini çok iyi kullanabilen eğitimciler tarafından yapılması sağlanmalıdır.

KAYNAKLAR
Abalı, Ünal (1987), “Almanya’daki Türk Gençlerinin Kültürel Benliği” Türkoloji Çalışmaları Ve Almanya’daki Türk Çocuklarının Eğitim-Kültür Problemleri Sempozyumu. Ankara. Hacettepe Üniversitesi Yayınları: 67-77.
Aytemiz, Aydın (2000). “Almanya’da Türkçe” Avrupa’da Yaşayan Türk Çocuklarının Anadil Sorunları Toplantısı. Atatürk Kültür, Dil Ve Tarih Yüksek Kurumu TDK Yayınları, sayı: 734, s:29
Baker, Colin (1993), Foundations Of Bilingual Educational Bilingualısm. New York. Multilingual Matters Ltd.
Bott, P. Merkens, H. And Schmind, F. (1990), Turkache Yugendliche und Aussiedler Kinder in Familie und Schule. The aretsche und Emprische Beitrapeder Padoggischen Farshung. Hohengelinen. Schneider Verlog
Cummins, Jim (2001). Bilingual Children’s Mother Tongue: Why is it Important for education? Sprog Forum (February,; Denmark)
İleri, Esin (2000). "Avrupa Topluluğu’nun Dil Politikası Ve Almanya’da Okula Giden Türk Asıllı Öğrencilerin Dil Ve Eğitim Sorunları.” Avrupa’da Yaşayan Türk Çocuklarının Anadil Sorunları Toplantısı. Atatürk Kültür, Dil Ve Tarih Yüksek Kurumu TDK Yayınları,, sayı: 734, s:29
Lambert, W. E.1(983). “Deciding On Language Of Instructıon Psyshological And Social Considretions” Multicultural And Multilingual Educaiton İn Immıgrant Countrres. Wenner Gren Symposium Series
Mussen, P.N, Conger, J.J. and Kagan, J. (1990), Child Development And Personality. Sevenfhedit. London Harper Collins Publishers
Özdemir, Çağatay, M. (1988), Federal Almanya’daki Türk İşçi Çocuklarının Eğitim Sorunları Açısından İki dillilik ve İki kültürlülük ile İlgili Eğitim Modelleri. Gazi Üniversitesi: Basılmamış Yüksek Lisans Tezi.
Piyade, Zeynep G. (1990), The Bilingual Fist Language Acquisition of A Turkish Child. A Comprative Case Study. Middle East Technical Universty: Basılmamış Yüksek Lisans Tezi
Sağlam, Mustafa (1990), F.Almanya İlkokullarında Türkçe ve Türk Kültürü Programının Etkinliği Kuzey Ren Festfalya Örneği, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Yayınları.
Saracho, Olivia. N. (1983). “Essential Requirements for Teacher in Early Childhood Bilingual/ Bicultural Programs.” Chilhood Education, November- December: p. 96-101
Temel, Fulya Z. (1993). “Vocabulary And Languege Comprehension of 6-7 Year Old Bilingual And Multilingual Turkish Immigrant Children” Internatıonal School Psychology Collquim Matej Bel Universty Banska Bystrica, Slovakia.
Yazıcı, Zeliha (1999). Almanya Ve Türkiye’de Anaokuluna Devam Eden 60-76 Aylar Arasındaki Türk Çocuklarının Dil Gelişimi ile Okuma Olgunluğu Arasındaki İlişkinin İncelenmesi. Gazi Üniversitesi: Basılmamış Yüksek Lisans Tezi