Hüseyin Alemdar * Zambak Vakti

Azizim, güzel atlar güzel şiirler gibidirler
Öldükten sonra da tersine yarışırlar, vesselam!*

üç masa ötede cigarasını yeni söndürmüş bir tanrı oturuyor
zambağı düşmüş bir tanrı, yanlı bir tanrı zanlı bir tanrı
çocuklar sınıflarında sivilleşsin, tanrılara iki çift laf
edeceğim yalınkara: tanrılar zayiattır, ölüm tanrı zayıflığı!
ölmüşse ölüm ölmüş ne umurumda–bak, ayakta bira içiyor Ecebaba!
tanrı ve ölüm, korkutsa korkutsa bir tek çocukları korkutur o kadar
adı Ece olan beş yaşındaki kızımın mor sevap sesi geliyor uzaktan
?baba lütfen? diyor, ?tanrılarla ve babalarla böyle konuşulmaz!?
baba şâirden baba bir mısrâ dökülüyor mor cevap orta yere:
?Her çocuğun kalbinde kendinden daha büyük bir çocuk vardır?**
gel benim ağzı Hera çocuğum, gel dudaklarıma şiiri öğretirken
şiir dediğin günah düetidir, saçların uzadığı yerde öğrenilir
merhaba benim melankolya yüzlü uzun dudaklı kötülüğüm merhaba
öğrene öğrete eprimiş bir zambaklı cehennemim nasıl da
cennet yitim, cehennem yetim, cehennet yeniyetmedir aslında
demem o ki, her kişi loş bir karaşınlıktır künhünde vesselâm
insan nesnesi üç şeydir velhasıl, yaşadığı üç şeyden anlaşılır
/bir: hayat açık atlastır, ömrün yarısı ilkokuldur abiler
/iki: insanoğlu babasızdır, ölür de öldürür de bilemez
/üç: üçte ikisi kan bir gökyüzüdür dünya, ölür her dik bakan–
bak kızım, dikdehâ Datçalı bir bakmalar ustasıdır burda yatan!

Gitme, tüm ölümler öldüğünde Sana uzun heceli bir kent vereceğim***

*, **, ***) Ece Ayhan

Yaratım, Mayıs – Haziran 2005