Hürriyet Düğünü * Kemal Kocabaş

Aksu Köy Enstitüsü çıkışlı eğitimci, yazar Pakize Türkoğlu?nun ?Kızlar da Yanmaz-Kısa Süren Hasat? kitaplarını okuyorum. Antalya-Gazipaşa Toros yaylalarının Yörükleri 1940?lı yıllarda Cumhuriyet Bayramına ?Hürriyet Düğünü? adını vermişler. Ne güzel yakışmış. Doğa, çiçekler, ağaçlar, gökyüzü, hayvanlar, börtü-böceler göçerlerin, Yörüklerin yaşamlarının en önemli paydaşlarıdır. O nedenle özgürlüklerine düşkün insanlardır. Cumhuriyet ile ilgili algılamaları da o anlamda anlamlı ve değerli.
İki haftadır Cumhuriyet ve Mustafa Kemal ile ilgili yazı yazmayı planlıyordum. Olayların durulmasını, daha akli selim bir ortamda yazmayı tasarladım. 29 Ekim 2012 günü Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına katılan halka ?gaz sıkan-coplayan ? görüntüler, aynı gün ülkenin çoğu köşesinde Atatürk Anıtına çelenk koymak isteyen kuruluşların engellenmesi fotoğrafları korkunçtu. Bu görüntüler kabul edilemez. Neden böyle oluyor? Cumhuriyetin 89. Yılında Cumhuriyet ve Mustafa Kemal ile ilgili siyasal iktidarın bir perdeleme yaptığı, bu kutlamalardan rahatsız olduğu çok açık? Bilinçaltı bilinç üstüne mi çıkıyor? Doğru mu? rasyonel mi? Kesinlikle hayır. Bir ülkenin kurucusu ve Cumhuriyet yasaklanabilir mi? Asla?
Cumhuriyet nedir? Ben nasıl algılıyorum? diye kendime tekrar sordum: ?Cumhuriyet; Akıl ve bilimdir. Özgür, demokratik, bağımsız bir Türkiye?nin adıdır. Kadın haklarıdır. Aydınlanma düşüncesidir. Yurttaş, birey olma kavgasıdır. Laik, demokratik, bilimsel eğitimin adıdır. Eğitim hakkıdır. Öğretim Birliği Yasasıdır? Laikliktir, din ve vicdan özgürlüğüdür. Tam bağımsızlıktır. Cumhuriyet Köy Enstitüleridir? Cumhuriyet özgür insan olmak, anti-emperyalizm demektir. Cumhuriyet, Ulusal Kurtuluş Savaşıdır, Mustafa Kemal?dir? ? Bu saptamalar daha da çoğaltılabilir. Bunlar Cumhuriyetin temel değerleridir, kazanımlarıdır. Tüm bunlar daha demokratik bir topluma giden yol hazırlıkları değil midir? Çok açıktır ki ?Mustafa Kemal Türkiye?dir?. Cumhuriyet ve Mustafa Kemal?i birbirinden ayrı düşünmek olası değildir.
Bu değerler üzerinden 2012 fotoğraflarıyla sorular soralım. 2012 Türkiye?sinde tüm kurumlarda akıl ve bilim egemen mi? Eğitim hakkını devlet sağlıyor mu? Öğretim Birliği Yasası uygulanıyor mu? Özgür ve nitelikli bir eğitim var mı? Yargı siyasal iktidardan bağımsız mı? Üniversiteler özerk mi? Özgür basın var mı? Laiklik ilkesi geçerli mi? Kadın hakları tam anlamıyla var mı? Bilimsel ve laik bir eğitim var mı? Kamucu mu? Piyasacı mı? Ülkede özgür bir tartışma ortamı var mı? Bu soruların yanıtlarını 2012 yılının son aylarında hepimizin düşünmesi gerekli.
Son yıllarda neler oluyor? Birtakım iktidar yanlısı basın, küresel desteklerle Mustafa Kemal?i ve Cumhuriyeti ?Otoriter, darbeci, insan hakları karşıtı, tek tipçi vb.?olarak niteleyerek ülkenin kuruluş felsefesinin içini boşaltmayı çalışıyor. Özellikle medya aracılığıyla Mustafa Kemal?i ve Cumhuriyeti değersizleştirmek için yoğun, sistematik gayretler olduğu çok açık. Yukarıdaki haksız Cumhuriyet tanımlamaları doğru mu? Kesinlikle hayır? 29 Ekim günü Ankara Ulus?ta ve ülkenin her bir köşesindeki demokratik halk tepkisi ?Artık yeter!? diyen ortak vicdanın sesidir. Ülke insanı iktidar aracılığıyla Mustafa Kemal ve Cumhuriyet değerleri üzerine yapılan bu saldırılara artık itiraz etmektedir. Ülkede uygulanan politikalarla yaratılan tek tip toplum, parti devleti, iktidara bağlı medya, yargı, üniversiteler ve yaşanan kadrolaşmayı, ülkenin dönüştürülmesine demokratik yollarla hayır demektedirler. O anlamda bu kutlamalar meşru ve demokratiktir.
1920?li yıllar? Bitmiş, tükenmiş bir Osmanlı?dan ve haklı bir Ulusal Kurtuluş Savaşından sonra saltanatı ve halifeliği kaldıran genç Cumhuriyetin hedefi şüphesiz ki daha demokratik bir toplumdur. Avrupa?da faşizmin egemen olduğu bir dönemde yapılan tüm devrimler ?yurttaş-özgür insan ? kimliğini öne çıkarmayı hedefleyen atılımlardı. Genç Cumhuriyet, kadınlara seçme ve seçilme hakkını Avrupa ülkelerinden önce veren bir ülkedir. Ulusal Kurtuluş Savaşı gibi çok haklı bir savaştan çıkan bir ülke kazandığı özgüven ile devrimci atılımlarla 1946 yılına kadar çağdaşlaşma adına eğitimde, yargıda, sanatta, kültürde çok önemli çalışmalara imza attı. O nedenle 2012 yılından 1920-1930?lu yıllara bugünün değerleriyle bakmak aldatıcı ve yanıltıcı. Çok kullanılan ?Zamanın Ruhu? tanımı burada çok önemli.
1946 sonrası ne oldu? Cumhuriyetin temel değerlerinden ödünlerin verilmeye başlandığı bir dönemin adıdır. 1946 sonrası genelde ülke sağ politik kadrolar tarafından yönetildi. Türkiye sağ politik hareketi Cumhuriyeti içselleştiremedi. Dini araçsallaştırmak gibi kolaycı bir yolu seçti hep. Din gibi tüm yurttaşları, hepimizi hayatın her alanında, bayramlarda birleştiren bir kurum siyasetin malzemesi oldu ve özellikle Öğretim Birliği Yasası örselene örselene 2012 yılına geldik.
10 Kasım 2012 günü Ankara?da bu kez sağduyu egemen oldu. Yüz binler Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal?i Anıt Kabir?de özgürce ziyaret edebildiler. Yurttaşlar bu konuda ne denli sağduyulu olduklarını bir kez daha gösterdiler?Son günlerde yaşadıklarımız herkesin yeniden düşünme zamanıdır. Ülkede bizleri birleştiren değerler üzerinden ?barış diline? duyulan acil gereksinmedir. Ülkeyi yönetenler bu ülkede 89 yıllık bir Cumhuriyet kuşağının olduğunu unutmamalıdır. ?Cumhuriyet ve Mustafa Kemal? bu ülkenin onurudur, belleğidir, vazgeçilmezidir. Bunu anlamalıdırlar? Bundan böyle halkın anıtlara çelenk koymasını yasaklayan tüm anti-demokratik genelgeler de iptal edilmelidir.
Benim yaşamımdaki Cumhuriyet, parasız-yatılı okuldur. İnsanlaşma ve özgürleşme yolculuğudur. Benim yaşamımdaki Cumhuriyet, dedemin onurla yakasına taktığı Ulusal Kurtuluş Savaşı madalyasıdır. Şimdi görev 2023, Cumhuriyetin 100. Yılına ?Cumhuriyeti ve Mustafa Kemal?i daha iyi anlayarak ve de demokrasiyle taçlandırarak? yürümektir. Tüm yurttaşların ?Hürriyet Düğünlerini? kutluyorum?Mustafa Kemal?in aziz hatırasına saygıyla?