Hekimin Hukuki Sorumluluğu

Hepinize iyi haftalar sevgili okurlarımız. Bu haftaki köşemizde, hekimin hukuki sorumluluğu ile ilgili bilgilere yer vereceğiz.
Hasta hakları, insan hakları kapsamındadır ve sosyal haklar kapsamında yer almaktadır. Anayasamızın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek 2. maddesi ?Sosyal Devlet? ilkesi ile sosyal hakları, dolayısıyla hasta haklarını da güvence altına almıştır.
Anayasamızın 17. maddesi;
?MADDE 17. ? Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbî zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbî deneylere tâbi tutulamaz? hükmetmektedir.
Hasta ile hekim arasında kurulan sözleşme, genel kabul gören görüşe göre bir tedavi sözleşmesidir ve hukuki niteliği itibariyle vekalet sözleşmesi kapsamına girmektedir.
Hekim bu sözleşme kurulduktan sonra;
?Teşhis (tanı) koyma yükümlülüğü,
?Tanıya uygun tedavi seçme ve sürdürme yükümlülüğü,
?Hastanın rızasını alma yükümlülüğü,?Sır saklama yükümlülüğü,?Dosya tutma yükümlülüğü altına girmiş olacaktır.Hekimin kusuru hukuki açıdan ?ihmal? niteliğinde değerlendirilir. Hekimin davranışı hayat tecrübelerine göre kusurlu ve zararı meydana getirmeye elverişliyse kusur ve zarar arasında nedensellik bağı olduğu kabul edilecek, cezai ve hukuki zararlardan sorumlu tutulabilecektir.
Kamu hastanelerinde yapılan hizmet bir kamu hizmeti niteliğindedir. Bu nedenle açılacak davalar İdare?ye karşı açılacak, daha sonra İdare hekime rücu edebilecektir. Yerleşik Yargıtay içtihatları gereği hekimin görevinden ayrılabilir salt kişisel kusurunun söz konusu olduğu durumlarda açılacak dava yalnızca hekime yönlendirilebilecek ve hukuk mahkemelerinde görülecektir.
Üniversite hastaneleri de bir kamu kuruluşu olduklarından dolayı yerleşik Yargıtay içtihatları gereği yine davalar İdare?ye yöneltilecek ve İdare Mahkemeleri görevli olacaktır.
Özel hastanelerde çalışan hekimler ile hasta arasında bir sözleşme kurulmadığı kabul edilir. Bu durumda sözleşme hasta ile özel hastane idaresi arasında kurulmuş kabul edilir. Dolayısıyla hekimin sözleşmeden doğan sorumluluğu bulunmamaktadır. Burada hekim hastane işleticisinin bir çalışanıdır ve Borçlar Kanunumuzun 100. maddesinin tatbiki söz konusu olacaktır. Hekimin de haksız fiilinden dolayı sorumluluğuna gidilebilecektir.
Hekim gereken müdahaleyi yapmadığı, acil durumlarda ise hangi dalda uzman olduğu önem taşımaksızın hastaya tıbbi müdahalede bulunmazsa, sonucundan dolayı Türk Ceza Kanunu kapsamında ?ihmali davranışla işlenilmiş yaralama veya öldürme? suçlarından dolayı sorumlu tutulacaktır. Nitekim, Türk Ceza Kanununun ?kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenilmesi? suçunu düzenleyen 83. maddesinin gerekçesi şöyle hükmeder:
?İhmâl, kişiye belli bir icraî davranışta bulunma yükümlülüğünün yüklendiği hâllerde, bu yükümlülüğe uygun davranılmamasıdır. Belli bir icraî davranışta bulunma yükümlülüğüne aykırı olarak bu davranışın gerçekleştirilmemesi sonucunda, bir insan ölmüş olabilir. Örneğin, bir sağlık kuruluşunda görev yapan tabip, durumu acil olan bir hastaya müdahale etmez ve sonuçta hasta ölür.
Bu itibarla, bir sağlık kuruluşunda görev yapan tabibin, durumu acil olan bir hastaya müdahale etmemesi sonucunda hastanın ölmesi hâlinde; ihmalî davranışla öldürme suçunun işlendiğini kabul etmek gerekir.?
Bu haftalık da köşemizin sonuna geldik sevgili okurlarımız. Her zaman söylediğimiz gibi her somut olay birbirinden farklılık gösterebileceğinden, hekimin hukuki sorumluluğu konusunda da herhangi bir ihtilafınız olması durumunda da bir hukuki yardım almanızı ve bu şekilde yola çıkmanızı tavsiye ederim. Önümüzdeki hafta yine bu köşeden yeniden görüşebilmek ümidiyle, esen kalın?