Eğitimde Devrim ve Köy Enstitüleri * Prof.dr.coşkun Özdemir

Çökmüş bir devlet ve ümmet toplumundan bir ulus yaratılmıştır. Artık yeni bir toplum ve yeni bir insan amaçlanmaktadır. Bir eğitim seferberliği başlamıştır ve büyük önder kurtuluş savaşının ardından öğretmenlere şöyle seslenir:
?Ordularımızın kazandığı zafer sadece eğitim ordusunun zaferi için zemin hazırlamıştır. Gerçek zaferi bilgisizliği yenerek siz kazanacaksınız.? Ölümünden önce mirasını açıklamıştır Atatürk…
?Ben size hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş fikir değil, aklı ve bilimi miras bırakıyorum? diyerek öncelik verdiği şeyin altını çizmiştir.
Evet, akla ve bilime öncelik veren bir kalkınmaya ve eğitime ihtiyaç vardır. Eğitim seferberliği; düşünen, soran, öğrenen, eleştiren, seven, sevilen özgür bilinçli bireyler yetiştirmelidir. Köy çocukları yoksulluk ve yoksunluklar içinde yaşamaktan kurtulmalı, dünyaya, bilime, sanata, edebiyata açılmalıdır. Yaşam güzelliklerle ve çok çeşitli olanaklarla doludur. Tüm insanlarımız için bu olanaklara kavuşma fırsatı yaratılmalıdır.
Yıl 1939, Hasan Âli Yücel Milli Eğitim Bakanı olmuştur. Hakkı tonguç?la birlikte Köy
birlikte Köy Enstitülerinin kuruluşuna öncülük ederler, İsmet İnönü onları desteklemektedir. Sevgili Başaran?ın deyimiyle bir değil bin gül açmaktadır Anadolu?da. 21 Köy Enstitüsü kurulmuştur. Toplumun özlemini çektiği insanı, özgür bireyi yetiştirecektir bu okullar, orada öğrencilikle işçilik birleştirilmiştir. Üreten, halk kaynaklarına açılan topraktan, doğadan öğrenilen bir okul yaratılmıştır. Orada türküler söylenir, halay çekilir, tiyatro yapılır yurt ve insan sevgisi taşıyan girişimci, akılcı, yaratıcı, laik, çağdaş, bağımsız, özgür insanlar, gençler yetişecektir. Büyük eğitimci Hasan Âli Yücel bu yıllarda Türk toplumuna 500 klasik eser kazandırmış, tercüme büroları kurmuştur. Melih Cevdet Anday, Nurullah Ataç, Orhan Veli, Erol Güney bu bürolarda, konservatuvar ve Köy Enstitülerinde görev alırlar. Meslek okulları açılmıştır. Enstitülerde öğrenciler yılda 20-25 kitap okumakta ve en geniş hümanist kültürle yoğrulmaktadırlar. Okulların çalışkan, idealist müdürleri ve öğretmenleri vardır: Sabahattin Eyüboğlu, Vedat Günyol, Azra Erhat, Cavit Orhan Tütengil de öğreticiler arasındadır. Âşık Veysel halk müziği öğretmenidir.
Saldırılar başlıyor
Bu, tüm dünyada örnek alınan ve övgüyle anılan ama bazı çevrelerde kaygı uyandıran okullarla ilgili söylentiler ve iftiralar gecikmemiştir. Seçimler yaklaşmaktadır, partiler köy ağalarına el atmakta ve onları Meclis?e taşımakta yarar ve çıkar görmektedirler. Aşiretler, şeyhler, ağalar, sömürücü güçler kaygılanmakta haklıdırlar. Köleliğe, ağa baskısına başkaldıracak pırıl pırıl gençler yetişmektedir burada. Tehlike büyüktür, ağalar ağası Kinyas Kartal, İnönü?ye gelip ?Paşam, bu okulları kapat yoksa Doğu?dan oy alamazsın? demiştir. Eğitim yoksunu halkımızın oyunu almak artık gündemdedir ve bu her şeyin önündedir. Bunun için her çareye başvurulabilir ve Köy Enstitüleri yok edilebilir. Nitekim öyle olmuştur. Enstitüler için soruşturmalar başlatılmış, Meclis?ten heyetler gelip sorgulamalar yapmıştır:
?Hep birlikte ne marşı okuyordunuz?? (Ziraat Marşı?nı kastediyorlar.)
?Orhan Veli niçin geldi??
?Sabahattin Ali niçin ziyaret etti??
?Hangi Rus yazarlarını okuyordunuz??
?Kız erkek birlikte eğitim olur mu??
Bu sorulara okul müdürlerinin verdikleri cevapları, onları saygıyla anarak okumalıdır her çağdaş insan. Adeta bir uygarlık dersi niteliğindedir bu cevaplar. Her şeyden önce kurucuları yok etmek gerekiyordu. Hasan Âli Yücel?in karşısına onu suçlayan bir avukat çıkarıldı. Eski kuşaklar ibretle izlemiştir bu davaları. Büyük eğitimci bakanlıktan ayrılma zorunda bırakıldı. Hakkı Tonguç etkisiz hale getirildi. Milli Eğitim Bakanlığı?na getirilen bu tutucu zatın enstitülere hiç sempatisi yoktu. İnönü ile enstitüleri ziyaretten dönerken ?Paşam, bunlar böyle eğitim görürlerse onları idare edemeyiz? deyişi yaygın bir söylentidir.
1948?de yüksekokul Hasanoğlan kapandı. 1950?de Demokrat Parti?nin iktidara gelişi her şeyin sonu olmuştur. Halkevleri ile birlikte Köy Enstitüleri, daima özlemle anacağımız, yok edilişine aralıksız esef edeceğimiz, onları yok eden karanlık güçleri lanetle anacağımız benzersiz aydınlanma odakları olarak yakın tarihimizdeki yerlerini almışlardır. Bu okullarla bir kurtuluş ve aydınlanma savaşı verilmişti ama karşıdevrimciler onu yarıda bıraktılar. Çok yineledim, onları yıkmayı başaramasaydılar bugün Türkiye bambaşka bir yerde olacaktı. Yurtseverler böyle derin kaygılar içinde olmayacaktı.

Not: Bu yazı 17 Nisan 2011 tarihinde CUMHURİYET gazetesinde yayımlanmıştır.