Eğitim Sistemi ve Talim Terbiye * Mehmet Hekim

Geçtiğimiz hafta içinde Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu Başkanı Prof. Emin Karip: ?Matematik, fen, kimya derslerindeki kazanımların üçte birini verebilsek ilköğretim çağındaki çocuk YGS?deki soruların üçte birini çözer.? şeklindeki açıklamasını okuduk. Eğitim sisteminin politikalarını belirleyen ve ?Milli Eğitim?in beyni? olarak adlandırılan Talim Terbiye Kurulu?nun Başkanlığı?nın bu gerçeğin farkında ve bilincinde olması gerçekten güzel bir durum tespitidir. Prof. Emin Karip, üniversite çağına kadar geçen eğitim sürecinde bir derste yüzlerce kazanımın öğrencilere aktarılmasının hedeflendiğini, ancak bunun üçte birinin bile zor aktarıldığını söylüyor. Sonuna kadar haklı ve destekliyorum. Talim Terbiye olarak bilgileri sadeleştirmek günlük hayata yönelik olarak hazırlanmasını sağlamak sanırım görev olmalıdır. Öğretmenlerimiz de en büyük çaresizlik olarak işte bu kazanımların hepsini verememek, zaman sorunu kaynak araç sorunu olduğunu söylüyorlar.
Başkent Öğretmenevi?nde yapılan ?Ders Kitapları ve Öğretim Materyalleri İnceleme ve Değerlendirme Sürecinin Yeniden Tasarımı? konulu toplantıda, ders kitabı hazırlayan yayıncılarla bir araya gelen Karip, kitap incelemeye ilişkin yeni süreci anlattı. YGS?de çıkan konuların üçte birinin dahi öğrencilere öğretilemediği, Bakanlığın ? 2 numaralı? ismi tarafından itiraf edilmiş oldu. Yayıncılara seslenirken, kitaplardaki bilgi yoğunluğundan şikâyet eden Karip, matematikten Türkçe ?ye, kimyadan felsefeye kadar tüm derslerde öğrencilerin ?temel bilgilerden? yoksun mezun edildiğini de söyledi.
Okullarda öğretilen bilgilerin günlük hayatla ilişkilendirilmesi kalıcı öğrenmeyi sağlar. Hayat boyu başarıyı getirir. Bilgi beceri katkısı yapar. Yıllar önce öğretilen anlaşmaların sözleşmelerin bize sadece ansiklopedik bilgi katkısı olur. Edindiğimiz bilgileri geçmişten günümüze oradan geleceğe taşımalıyız.
Cumhuriyetin büyük eğitimcisi İsmail Hakkı Tonguç ?Eğitim Yolu İle Canlandırılacak Köy ? adlı kitabında ; ? Öğretmeni çok konuşan, öğrencileri hep dinleyen, öğretmeni emir veren öğrencileri verilen emirlere boyun eğerek kendi kendine hareket edemeyen, öğretmeni yönetmelik maddelerine esir olan, öğrencilerde şahsi teşebbüs bulunmayan okul, eski okuldur.?
?Öğrencileri okuldan korkan, sınıf geçince veya okulu bitirince kitapları yırtıp atan, onlara serbest okuma zevki aşılamayan,önemli vatandaşlık bilgilerini öğretmeyen ; çocuklara , vücutlarının sağlığını koruyucu işlerin alışkanlığını kazandırmayan , hem öğrencileri hem de çevresindeki insanlar tarafından sevilmeyen okul,eski okuldur.
?Çalışmaları sadece okuma yazmadan ibaret olduğu için,öğrencileri edilgin durumda bırakan………..öğrencilerin oyun oynamalarına yüz vermeyen veya engel olan , bunlara fırsat ve imkan tanımayan okul , eski okuldur .
Aradan altmış yıl yakın geçmesine karşın sanırım İsmail Hakkı Tonguç?un eğitim anlayışı konusunda çok fazla ilerleme kaydedemedik.? Japon Eğitimi ?kitabının yazarı? Okul, yalnız bilgi aktarmakla yetinmemeli, düşünmeyi, yaratıcılığı ve gelişmeyi de öğretmenlidir, diyor. Okullarımızın fiziki görünümleri, donatıları, kullanım mekânları değiştiği gibi artık ondan beklenen işlevlerde değişmeye başlamıştır. Teknoloji gelişiminin eğitimcilerce iyiden iyiye kullanılmaya başlandığı günümüzde eğitimde değişim anlayışı da hız kazanmak üzeredir. Bu hız öğrencilere yansımadığı takdirde yıllar önce İsmail Hakkı Tonguç?un dediği gibi ? Eski Okul – Yeni Okul davası, amacına ulaşmayacaktır.
Yenilikleri izlemeyen, teknolojiden yeterince yararlanmayan, toplumun isteklerine göre çıktı üretmeyen okullar, yöneticiler ve görevliler, artık eskimiştir.