Dil Bayramını Kutluyoruz

En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Ana avrat dümdüz gideceksin
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde düşünüp rüya göreceksin
En azından üç dil
Birisi ana dilin
Elin ayağın kadar senin
Ana sütü gibi tatlı
Ana sütü gibi bedava
Nenniler, masallar, küfürler de caba
Ötekiler yedi kat yabancı
Her kelime arslan ağzında
Her kelimeyi bir bir dişinle tırnağınla
Kök sökercesine söküp çıkartacaksın
Her kelimede bir tuğla boyu yükselecek
Her kelime bir kat daha artacaksın
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Canımın içi demesini
Canım ağzıma geldi demesini
Kırmızı gülün alı var demesini
Nerden ince ise ordan kopsun demesini
Atın ölümü arpadan olsun demesini
Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur demesini
İnsanın insanı sömürmesi
Rezilliğin dik alası demesini
Ne demesi be
Gümbür gümbür gümbürdemesini becereceksin
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Ana avrat dümdüz gideceksin
En azından üç dil
Çünkü sen ne tarih ne coğrafya
Ne şu ne busun
Oğlum Mernuş
Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun.
**************************
Geçtiğimiz hafta İzmir?de ünlü yazar şair ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu 100 yaşında etkinliğine katılmıştım. Şairi anmaya ünlü yazar ve sanatçılardan Hidayet Karakuş, Cengiz Bektaş ve gelini Hughette Eyüboğlu katılmıştı. Şairlerimizden Tuğrul Keskin de güzel yorumuyla yukarıdaki şiirini okumuştu. Şiiri dinlerken güzel dilimiz ne kadar hoyratça kullandığımızı, nasıl ele ele verip yok etmeye çalıştığımızı bir kez daha üzülerek içim acıyarak düşündüm.
İnsanı farklı kılan becerisi düşüncesini anlatabilmesidir. Anlatımın ve anlamanın ana öğesi dildir. Beynimize bilginin girişi, yerleştirilmesi ve kullanılması ancak dil becerisi ile olmaktadır. İnsanın beynini kullanabilmesi için, dilini başarılı bir biçimde kullanabileceği becerileri edinmiş olması gerekir. Bilginin edinilmesi, kullanılması, öğrenilmesi, aktarılması, doğru anlaşılması ve doğru iletişim kurulabilmesi yalnız dil ile olanaklıdır.
?Konfüçyüs?e sormuşlar;
-Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsanız yapacağınız ilk iş ne olurdu?
Büyük düşünür şöyle yanıtlamış:
-Dili gözden geçirmekle işe başlarım. Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılamazsa, yapılması gerekenler doğru yapılmaz. Görevler doğru yapılmazsa, töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, halk şaşırır. Şaşıran halk ne yapacağını, nereye gideceğini bilemez. Her şey bozulur. Demiş. Bunun için hem birey, hem aile, hem toplum, hem de ülke ve devlet için dil çok önemlidir.
Bunun için dil öğretiminin, yani anadilimiz Türkçenin çok iyi öğretilmesi gerekmektedir. Türkçenin iyi öğretilmesinin temelinde ise, bilimsel, çağdaş, doğru, kalıcı, akıcı ve geliştirilebilen başarılı bir ilk okuma-yazma öğretimi vardır. Bu anlamda öğretmenlere çok fazla iş düşmektedir. Başarılı ilkokuma -yazma öğretimi demek, dilini başarılı biçimde kullanabilme becerilerini edinmiş olmak demektir. Dil demek beynini kullanabilmek demektir.
Bir arkadaşımın belirttiği gibi televizyonlardaki Türkçe sanki Türkiye Türkçesinden farklı bir dil. Nerdeyse dizi Türkçesi diye bir dil oluştu ne yazık ki. Bu; yaşayan Türkçeden Türkiye Türkçesinden farklı bir dil oldu çıktı. Her kentin ana caddelerinde gezinin nerdeyse Türkçe bir tabela bulmakta çok zorlanırsınız. Yılda bir kez bu konuyu konuşup tartışıp 364 gün sessiz ve tepkisiz kalmayı çok samimi bulmuyorum.
Dil Bayramı için gelen bir iletiyi paylaşarak yazımı bitirmek istiyorum. Türkçe, 1000 yıl boyunca devleti ve aydınları tarafından kullanılmayan bir dil. Selçukluların devlet dili Farsça, öğretim dili Arapça idi. Mevlana, 26.000 beyitlik Mesnevi'sini Farsça yazdı. Kuruluş dönemini saymazsak Osmanlı Devleti, Türkçeyi hiç kullanmadı. Osmanlı aydınları da, bir ikisinin dışında, Arapça-Farsçayı bir matah sandılar. Bu yazgıyı yaşayan bir dilin, ölü diller arasına girmesi gerek. Ama Türkçe, nasıl bir dilmiş ki hâlâ dimdik ayakta.
Türkçe bayramınız kutlu olsun.