Cümle Yaradılmışa Bir Göz ile Bakmayan…

Cümle yaradılmışa bir göz ile bakmayan
Halka müderris ise hakîkatde âsıdur.
Yunus Emre

Öldürmenin, bilinçli yok etmenin mazereti nedir? Olur mu? Olursa nedir? Haklı neden, olsa olsa kendi yaşam alanına saldırıya karşı koymadır denebilir. Yani ben öleceğime sen öl, ya da kendi yaşamımı korudum. Hani hukuk dilinde buna nefsi müdafaa derler ya, işte o kabilden bir şeydir.
Peki, bu işlemi ağzı var dili yok, kendini asla koruyamayacak bir cana karşı yaparsan? Mesela İstanbul´da Hasdal belediye barınağında geçtiğimiz yıl 50´nin üzerindeki yavru köpeğin öldürülmesi, daha eski yıllarda Bandırma barınağında 200´ün üzerinde köpeğin öldürülmesi gibi. Üstüne üstlük, bu köpekler bir resmi kurumun koruması altında görünüyorsa mazereti ne olur? "Kuduz şüphesi vardı, insan hayatının tehlikeye girmemesi için öldürdük." Dikkat edilecek olursa sadece şüphe! Kesinlik kazanmış bir durum değil, artı kuduz olduğundan şüphelenilen köpek yanında diğerlerini de işi sağlama bağlama amaçlı toptan öldürme
Veteriner fakültelerinde bize "önce insan hayatını garanti altına alın" diye öğrettiler demişti geçmiş tarihte bir barınak sorumlusu veteriner hekim. Şimdi bu eğitimin üzerine yapılan işleme çok da fazla şaşmamak gerek.
Ama düşünmeden de edemiyorum doğrusu, mademki bu kuduz bu kadar tehlike arz ediyor neden pek çok gelişmiş ülkede adı sanı duyulmaz da bizde hala tehdit unsuru oluşturmakta? Ya da bu şekilde algılanmakta? Buna bir çare üretilse de ne öldürsek, ne ölmeye aday olsak olmaz mı? İşin kolayını seçip "üç beş it, ne olacak öldür git" demesek olmaz mı?
Şiddet şiddeti doğurur, bu gün hayvana yapılan mezalim yarın insan eliyle insana bulaşır. "Hayvanı seven insanı da sever" diye neden denmiştir? Bir masum, çaresiz cana kıyamayan yürek, bunu kendi cinsine, yalvaran, yalvarışını dillendiren canlıya yapabilir mi?
Neden psikologlar sürekli "çocuklarınızı hayvanlarla büyütün, onlara hayvan sevgisini aşılayın" çağrısını yineler?
Kaç senedir hayvanlara yapılan tecavüz olaylarını anlatır, bunu yapan sapık zihniyetlerin yarın öbür gün insana da aynısını yapabileceğini söyleriz. Siirt´teki akıl, vicdan almaz, kamuoyunda infial yaratan tecavüz vakalarının bir derinine inilse, incelense, o küçücük çocuklara yapılanların nedenlerinin özünde sevgisizlik, ilgisizlik, merhamet duygularının aşılanmaması gibi ortak noktaların çıkacağı aşikar değil midir? Ya da, o genç çocukların hayvan sevgisiyle büyütülmeleri sağlanmış olsaydı, yine aynı sapkınlık, acımasızlık içinde olabilirler miydi acaba?
Öldürmeye mazeret olmaz! Bir kere alışmaya görün; kurdun, kuşun, kedinin, köpeğin canını acıtmaya görün, artık her şey daha kolay görünür gözünüze. Can almak, can yakmak daha basitleşir, daha olağan karşılarsınız, bugün hayvana yarın insana. Oysa sevmekten, acımaktan, insaftan yana yüreğiniz çarpsa, kıyamasanız hiçbir yaratılana, büyük ozan Yunus Emre´nin sözüne uysanız; "yaratılanı yaratandan ötürü hoş görseniz".
Şair Hasan Hüseyin´in dediği gibi "hor bakmasanız karıncaya, incitmeseniz kanadını serçenin, ya nasıl kıyarsınız insana".
Sevgili Ece Bilgin’in yazdıklarına Nobel Barış Ödülü sahibi Alman humaniter doktor, filozof, müzisyen, teolog, hayvansever, anti-nükleer aktivist Alber Schweitzer’in sözleriyle katılalım.Şöyle demiş Schweitzer ; “ Herhangi bir canlının acı çekmesine seyirci kalan kişi öyle bir noktaya,gelir ki, içinde hiçbir acıma duygusu kalmaz ve artık o insan değildir.”

Son günlerde içlerinde bebeklikten beri bakılan yaşlı köpeklerinde olduğu köpeklerimizin yok oldukları görüyor, değişik mahallelerden benzer haberleri alıyoruz. Barınakta da olmayan sokağımızın sakinleri köpeklerin akıbetlerinden endişe duymaktayız. Kısa yolu seçip yok ederek çözüm bulduğunu sananlar ne kadar yanıldıklarını kısa zamanda anlayacaklar.
Onlar; bir canlının acı çekmesine sadece seyirci kalmayıp bizzat acıyı yaratanlar olarak geleceğin sevgisiz,acıma duygusundan yoksun yaratıkların yaratıcıları olacaktır.
Sevgi ve saygılarımızla,