Brezilya / Carlos Drummond de Andrade * Dünyayı Taşıyor Omuzların

Bir gün gelir, “Tanrım!” diyemezsin artık.Toptan bir temizlik zamanıdır.Artık “Sevgilim!” diyemeyeceğin bir gün.Çünkü boşunalığı kanıtlanmıştır aşkın.Ve gözlerden yaş akmaz.Ve ancak kaba işlere yarar eller.Ve kuruyup kalır yürek. Kadınlar boşuna çalarlar kapını, açmazsın.Tek başınasındır, ışıklar söndürülmüşve karanlıkta parlar kocaman gözlerin.Belli ki acı çekmeyi bilmiyorsundur artık.Ve hiçbir…

Brezilya / CARLOS DRUMMOND DE ANDRADE * Jose'

N'olacak şimdi, José? Parti bitti,ışıklar, söndü, kalabalık dağıldı gitti,gecenin ayazı artıyor, n'olacak şimdi, José?n'olacak, sana?sen adı sanı olmayan birisin, başkalarıyla alay eden, şiirler yazan, âşık olan, baş kaldıran,n'olacak şimdi,José? Ne kadının var, ne söyleyecek sözün, âşık da değilsin,içki içemezsin,cigara tüttüremezsin, tüküremezsin bile,gecenin ayazı artıyor,seher gelmedi,sevinç…

Brezilya / Carlos Drummond de Andrade * Şafak

Sarhoştu şair, tramvaya binmişti.Bahçeler arkasından söküyordu şafak.Neşeli pansiyonlar huzurla uyuyordu.Geçen evler de sarhoştu, ne olacak! Ne varsa ortalıkta, onarılmazdı.Kimseler bilmiyordu ama yıkılacaktı dünya(bir tek çocuk biliyordu bunu, söylemiyordu),yıkılacaktı dünya sekize çeyrek kala. Son düşünceler! Son telgraflar!Zamirleri ustalıkla kullanan José,erkeklere bayılan Helena,iflas bayrağını çeken Sebastiao,ağzını bile…

Peru / CÉsar Vallejo * Kara Taş Ak Taş Üstüne

Paris'te öleceğim boşanan yağmurlarla,anısını şimdiden yaşadığım bir günde.Paris'te öleceğim – bu da koymuyor bana –belki de bugün gibi, bir güz perşembesinde. Bir perşembe olacak, çünkü bugün, perşembe,yazarken bu dizeleri durmadan sızlıyor kolum,ve hiçbir gün, geçtiğim yollarında yaşamın,yalnızlığı içimde bugün gibi duymadım. César Vallejo öldü, dayak…

Peru / CÉsar Vallejo * Kitle

Sona ermişti savaş,asker ölmüştü, bir adam geldi yanına,“Seviyorum seni; ölme!” dedi.Ama asker dirilmedi. İki kişi geldi sonra, yalvardılar:“Bırakma bizi! Yürekli ol! N'olur diril!”Ama asker dirilmedi. Yirmi kişi, yüz kişi, ben, beş yüz bin kişi,bağırarak geldiler: “Bunca sevgimiz var ölüme karşı!”Ama asker dirilmedi. Milyonlar toplandı başına,hep…

Peru / CÉsar Vallejo * Gökyüzü ve Toz

Kimin mavi bir giysisi yok ki dolabında?Kim yapmaz ki kahvaltı, binmez ki tramvaya,yok ki ağzında tükenmez cıgarası, cüzdanında tasası?Ben doğmuşum bir kez, başka bir şey değil!Ben doğmuşum bir kez, başka bir şey değil! Kim yazmaz ki arasıra bir beti?Kim ki kafasında birşey olmasınve ölmesin alışkanlıktan,…

İtalya / Casere Pavese * Ölüm Gelecek ve Senin Gözlerinle Bakacak

Ölüm gelecek ve senin gözlerinle bakacak – sabahtan akşama dek, uykusuz,sağır, eski bir pişmanlıkya da anlamsız bir ayıp gibiardını bırakmayan bu ölüm.Bir boş söz, bir kesik çığlık,bir sessizlik olacak gözlerin:Böyle görünür her sabahyalnız senin üzerinde kıvrımlar yansıtırken aynada.Hangi gün, ey sevgili umut,bizler de öğreneceğiz seninyaşam…

İtalya / Casere Pavese * Gelecek Ölüm-gözleri Gözlerin Olacak

Gelecek ölüm – gözleri gözlerin olacaksabahtan akşama dek, gözünü kırpmadan,sağırcasına, eski bir vicdan acısı gibisaçma bir alışkanlık gibiardımızdan kovalayan bu ölümgelecek bir günBoş bir sözden ayrımsız olacak gözlerinaynada kendini gördüğünden ayrımsız her sabah,suskun bir çığlık, bir sessizlik olacak.Ey sevgili umut, o gün biz de bileceğizhem…

İtalya / Casera Pavese * Çalışmak Yorar

Evden kaçmak için yolu geçmeyiyapsa yapsa bir çocuk yapar.çocuk değil ki artıkbütün gün sokaklarda sürten bu adamüstelik evden de kaçmıyor. Hani yaz ikindileri vardırmeydanlar bomboş uzanır batan güneş altında,geçip gereksiz bitkilerle bir bulvardandurur yalnız adam.Değer mi bunca yalnızlık, gittikçe daha yalnız olmak için?Boştur yollar meydanlar…

Amerika / Czeslaw Mılosz * Mutlu Bir Hayat

Bereketli hasatların olduğu yıllara rastladı yaşlılığı.Ne depremler vardı, ne kuraklık, ne de sel baskınları.Sanki bir düzene girmişti mevsimlerin değişmesi,Yıldızlar daha parlak, güneş daha güçlüydü.En uzak illerde bile savaşlar sürmüyordu artık.Birbirleriyle dost geçinen kuşaklar yetişmişti.Alay konusu olmaktan çıkmıştı insanın akılcı yanı. Acı geliyordu ona böyle yenilenmiş…

Amerika / Czeslaw Mılosz * Karşılaşma

Donmuş tarlalardan geçiyorduk bir vagonla şafakta.Kızıl bir kanat havalandı karanlığın içinde. Ve birden koşarak bir tavşan geçti yoldan.İçimizden biri eliyle gösterdi bize. Aradan çok zaman geçti. Artık ikisi de sağ değil,Ne tavşan, ne de tavşanı eliyle gösteren adam. Ah sevgilim, nerdeler, nereye gidiyorlarElin çakıp sönüşü,…

Amerika / Czeslaw Mılosz * Düşüş

Bir insanın ölümü, güçlü bir ulusun düşmesi gibidir:Geçmişte kalmıştır yiğit orduları, kaptanları, yalvaçları,Görkemli limanları, denizlerde egemen gemileri,Ama artık o ulus, kuşatılmış kentleri kurtaramaz,Antlaşma yapamaz başka uluslarla;Kentleri boşalmıştır, halkı darmadağın,Devedikeni kaplamıştır eskiden ekin dolu topraklarını,Ülküsü unutulmuş, dili yitip gitmiştir:Bir köy ağzı kalmıştır ta yükseklerde, dağ başlarında….

Amerika / Denıse Levertov * Neye Benziyorlardı?

1)Vietnamlılar taştan fenerler kullanıyorlar mıydı?2)Törenlerle kutluyorlar mıydı tomurcukların açışını?3)Sessizce gülme eğilimleri var mıydı?4)Süs olarak kemik ve fildişi, yeşim taşı ve gümüş takınıyorlar mıydı?5)Destanları var mıydı?6)Konuşmakla türkü söylemek arasında bir ayırım yapıyorlar mıydı? 1)Efendim, yumuşak yürekleri taşa dönüşmüştü. Taş fenerlerin bahçelerde güzel yolları aydınlatıp aydınlatmadığı hatırlanmıyor.2)Belki…

Küçük Antiller / Derek Walcott * Övgü Mektubu

Sallanır beşiğimiz iki büyük uçtaAmerika kuzeyde, güneyde AmerikaBüyüttüğümüz özlem sendin özgürlükUzanır delik-deşik orada Che GueveraÖlümler bitip-tükenmiştir şimdiBeyaz düşlerden beliren yığıntıSaklanmaz yüzü acının gördünüzHep anıtlarda biçimlenen gömütler O delişmen kızgınlık çoğalır gözlerindeHangi sözcüklerdir anımsatır geceyiBir karaduyguda özgülerden oluşanUnutmuş açılmayı bahçelerde leylaklar Çeviren : Engin AŞKIN

Küçük Antiller / Derek Walcott * Negatifler

Bir haber filmi: Biafra'nın işgalisiyahların güneş ışığına sarılı cesetleriyayılmış o göz açılan beyaz aydınlığa, giren neydi adı?ülkenin o en büyük şehrine işte. Beyaz birisiaçıklıyor haberlerin ardında yatanları,gözlerinde bir şeyler, acıma belki de:“İbolar Yahudiler gibi algılanmalı,Hitler Almanya'sındakine çok benziyor durum,Hausalar'ın çekememezliği yani.” Anlamaya çalışıyorum. Tanışmıyorduk seninle….

Küçük Antiller / Derek Walcott * Aşk Üstüne Aşk

Zaman gelecek.coşkuyla.kutlayacaksın kendini varıncakendi kapına, kendi aynanda.her biri gülümseyecek ötekinin hoş karşılayışına. diyeceksin ki, şuraya otur. Ye.Kendin olan yabancıyı seveceksin yine.Şarap sun. Ekmek sun. Yüreğini sunyüreğine, yaşadığın sürece seni seven yabancıya, başkası içinihmal ettiğin kendine, seni ezbere bilene.İndir kitaplığın rafından aşk mektuplarını, fotoğrafları, umutsuz notları,soy…

Küçük Antiller / Derek Walcott * Ağıt

Hamağımız sallandı durdu iki Amerika arasında,Özgürlük, özledik seni. Che'ninyıkılıyor kurşun bilmecesi bedeni,öldüler, Cumhuriyet yeniden doğması içinönce ölmeli, diye bağıranlar,kafadan oy veriyor özgür doğan yurttaşlar.Yine de istiyorlar Amerika Güzeliyle yatmayı. Hem, insanlar,ekmek yoksa, vişneli pasta yesin. Ama örterken kar gibi beyaz kâğıtlarsoykırımı,kalmadı artık ormanlarında kurt derinliğinde…

Amerika / Donald Hall * Bazı Gariplikler

Sevecen örümcek dalış yapıp kapıdanbeni öpmeye varıyor, ama orda değilim ki,eğiliverdim ve boşluğukucaklamasını dinliyorum şimdi;çömdüğüm yerden, gülümseyerek.O ağlayıp küfrediyor;neyse ki bakıcılar geliyor şekerleriyle,hileye ihtiyacı yok bundan böyle.Bu duygusal hayvanların hepsi aynı,aptal ve sevecenler, ağlamaya hazır, öpmeye hemen;geçen haftaki o ejderha, neydi o oyunu?Yakıcı aşk sözleri…

Amerika / Donald Hall * Oğlum, Celladım

Oğlum, celladım, Kollarıma alıyorum seni,Ve ısıtıyorum sessiz, küçük,Yataktan henüz çıkmış gövdeni. Sevgili ölüm, küçük oğlum, Ölümsüzlük gerecimiz,Ağlama ve acıkmaların kaydını tutuyor Çürüyüp giderken biz. Yaş yirmi beş, yaş yirmi iki,Sanki sonsuzca yaşayacaktık.Hayatın gayretini gördük de sendeBirlikte ölmeye başladık. (Çeviren: Nazmi AĞIL)

Amerika / Donald Hall * Renksiz Adam

Renksiz yaşadım.Gri bir odadakırpık fısıltılarlakendisine baktığımda solan bir kadınla konuştum.Seslerimiz istiridye beyazıydı, canavarlarımıztoz topakları gibi soluk.Ağaçlarımdaki yapraklar kirlendi.solgun çimenler biçtim.Arkadaşlar dev ölü sıçanlara benzeyensteyşınlarını park ettilernerdeyse görünmeyen evimin yanına.Cüzdanımda banknotlar renklerini yitirdi.Okyanuslar gibi gri dağlar gördüm rüyamda,üstlerinde hiçbir evin ışığı yanmıyordu,tabutlar vardı sadece; yürürken konuşanve…