Bir Rapor ve Bir Araştırmadan Türkiye Yansımaları * Prof Dr. Kemal Kocabaş

20 Ocak 2012 Cuma günü okulöncesi, ilköğretim ve orta öğretim kurumları yarıyıl tatiline girdi. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) ?2011-2012 eğitim-öğretim yılının ilk yarısı? ile ilgili hazırladığı değerlendirme raporunu topluma sundu . Yine 17 Ocak 2012 tarihinde Kadir Has Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Aydın üniversitenin yaptığı ?Sosyal/Siyasal Eğilimler Araştırması-2011? sonuçlarını düzenlediği basın toplantısıyla açıkladı . Bu yazımda ülkenin eğitim sorunlarını ve sosyal-siyasal eğilimlerini yansıtan raporu ve araştırmayı özetleyerek okurlarla paylaşmayı ve kendi düşün dünyamdan irdelemeyi amaçladım.
Eğitim-Sen?in yaklaşık 17 milyon öğrenci ve 700 bin öğretmenin yarıyıl tatiline girdiği bir dönemde yayımladığı ilk yarıyıl değerlendirme raporu çarpıcı saptamalar içermektedir. Rapor, 9 yıllık siyasal iktidarın son dönemlerinde eğitimde ticarileştirme ve dinselleştirme uygulamalarının en yüksek seviyesine çıktığını, siyasal iktidarın eğitim hakkını bir kamu hizmeti olmaktan çıkardığı ve piyasa ilişkileri içine çekip ticarileştirildiği gerçeğini ağırlıklı bir şekilde vurgulamaktadır. Rapor, siyasal iktidarın yoğun siyasi kadrolaşma çabalarıyla, her tür demokratik talebi görmezlikten geldiğini altını çizerken Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer?in, ataması yapılmayan 300 bin öğretmen için ifade ettiği ?Atanamıyorlarsa başka iş yapsınlar? sözünü değerlendirerek eğitime ?şaşı? baktığı saptamasını yapmaktadır. Eğitim müfredatının değiştirilmesi sürecinde önerilen ?100 Temel Eser? içinde yer alan pek çok hikâye de kısaltma ve düzeltmeler yapılarak bu kitapların İslami söylemler eşliğinde yeniden düzenlendiği ifade edilmektedir. Raporda ayrıca, zorunlu eğitimin kendi içinde kademelendirilerek 1+4+4+4 şeklinde 12 yıla çıkarılması için çalışmalar yapılmasının arka planında, 4+4 haliyle imam hatip okullarının orta bölümlerinin yeniden canlandırılması tartışmalarını gündeme getirdiğinin altı çizildi.
Öğrencilerin büyük kentlerde, 40-50 kişiye varan kalabalık sınıflarda, kırsal kesimde ise birleştirilmiş sınıflarda öğrenim görmeye çalıştığının vurgulandığı raporda, OECD ortalaması olan 22 kişilik sınıflarda sağlıklı bir biçimde tekli eğitim görebilmeleri için gerekli olan derslik sayısının 163 bin 309 olduğu saptamasını yapmaktadır. Raporda, yatılı ilköğretim bölge okullarına (YİBO) ilişkin 2002-2003 eğitim öğretim yılında 546 YİBO?da okuyan öğrenci sayısı 166 bin 543 iken, 2011 yılında YİBO sayısı 539?a düşmüş, ancak YİBO?da okuyan öğrenci sayısı 247 bin 563?e yükselmiştir saptaması yapmaktadır. Eğitim-Sen, siyasal iktidarın okullaşma sorununa temel çözümün bu kurumlar eliyle gerçekleştirileceğini düşündüğünü ifade ederek YİBO?ların kapatılmasını önermektedir. Eğitim-Sen?li dostlarımızla bu noktada farklı düşünüyorum. Eğer siyasal iktidar, ideal olan çocukların kendi sosyal çevrelerinde eğitim almaları için okul yapmıyorsa YİBO?ların kapatılması yerine, yatılı, parasız, karma, laik, bilimsel eğitim doğrultusunda YİBO?ların niteliksel gelişimlerinin talep edilmesinin doğru olacağına inanıyorum. Raporda YİBO?larla beraber kırsal bölgelerdeki taşımalı eğitim ile öngörülerin de yer alması beklenirdi.
Raporda, Milli Eğitim Bakanlığının Kasım 2011 verilerine göre, Türkiye genelinde 661 bin 571 öğretmenin görev yaptığını, bunlardan 661 bin 411?inin kadrolu, 160 bininin sözleşmeli olduğu belirtilerek 2011-2012 eğitim öğretim yılının ilk yarısında ek ders karşılığı çalıştırılan ücretli öğretmen sayısının 60 bin 94 olduğu saptaması yapılarak atanamayan öğretmen sayısının her yıl en az 73 bin 142 kişi arttığının vurgulanmakta olduğu raporda, önlem alınmazsa birkaç yıl içinde bu sayının 500 bine çıkacağı ifade edilmektedir. Rakamlar öğretmenlik meslek onurunun son dokuz yılda ücretli-sözleşmeli öğretmenlik statüleriyle yara aldığını net bir şekilde ifade etmektedir. Raporda, eğitimin temel bir insan hakkı olması nedeniyle devletin herhangi bir ayrım gözetmeden herkese, eşit ve nitelikli eğitimi parasız olarak sunmasını gerektirdiği vurgulanarak, ücretli öğretmen görevlendirmelerinin, yoğunluklu olarak yoksul olan ve bakanlığın beklediği kadar ?katkı payı? verilmeyen bölgelerde olmasının dikkat çekici olduğu belirtilmektedir. ?Gelir düzeyi yüksek olan semtlerde kadrolu öğretmenler görevlendirilirken, yoksul semtlerdeki okullarda ücretli öğretmenler görevlendirilmekte, bu anlamda bizzat MEB tarafından yurttaşlar arasında ?resmi ayrımcılık? yapılmaktadır.? tespiti raporun can alıcı noktasını oluşturmaktadır. Bu durum hem öğretmenlere hem de yöre halkına karşı yapılan ayrımcılıktır. Yine Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre 81 ilde 4 bin 93 dershanenin bulunduğu gerçeğinin altı çizilerek dershanelerin kamu okullarına alternatif haline getirildiği ifade edilmektedir.
Kadir Has Üniversitesinin araştırması 18 yaş üzeri, 26 ilde 1000 kişiye yüz yüze sorulan anket sorularıyla yapılmış. Çalışma, ülkenin şu andaki siyasal, sosyal, ekonomik fotoğrafının, algısının ne olduğu noktasında önemli. Yapılan araştırma Eylül 2009-Aralık 2011 arasında ülkede siyasal kutuplaşmanın arttığını, kendini muhafazakar, sosyal demokrat ve milliyetçi olarak tanımlayanların oranlarının göreceli arttığını belirtirken, açık uçlu bir soruda kendisini etnik olarak ?Türk? olarak tanımlayanların oranı %67.7 iken, ?Kürt? olarak tanımlayanlar oranının %9.2 olduğu, çoğu kişinin soruyu algılayamadığını, tüm bölgelerde son 3 yılda ülkenin en önemli sorununun ?terör ve işsizlik? olduğunu ortaya çıkmaktadır. Ankete katılanlar, siyasal iktidarın ekonomi politikalarındaki performansını %34 başarılı görürken, %40.7 başarısız görmekte. Daha önceki dönemlerde terör ile mücadelede siyasal yöntemler öne çıkmalı derken son dönemlerde askeri yöntemler öne çıkmalıdır görüşü öne çıkmakta ve hükümetin Kürt politikasını olumsuz bulmaktadır. Bu sonuç çarpıcıdır. Eğitim seviyesi arttıkça siyasal iktidarı başarısız bulanların oranı artmaktadır. Ankete katılan Türk kökenli yurttaşlarımızın %62.7 ?si Kürtlerin ayrı bir devlet kurmak istediğini ifade ederken, ankete katılan Kürt kökenli yurttaşlarımızda bu oran %38?te kalmıştır. Bu sonuç da çalışmanın çarpıcı sonuçlarındandır. Eğitim seviyesi yükseldikçe hükümetin genel olarak başarı derecesinin azaldığı algısı görülmektedir. Türkiye?nin AB üyeliğine destek oranı Aralık 2011 itibari ile %58.1 oranında, kadınların erkeklere göre daha yüksek oranda AB üyeliği talebinde bulundukları çalışmada öne çıkmaktadır. Çalışmaya katılan örneklem grubunun %61.5 oranla Türkiye?nin NATO üyeliğinin devamı görüşünde olduğu, Türkiye için sırayla İsrail, ABD, Ermenistan ve İran?ın tehdit oluşturduğu algısını ifade etmektedir. Yapılan çalışmada güncel tartışma olan yargı bağımsızlığı ve siyasallaşması ile ilgili araştırma sonucu önemlidir. Ülkede yargının siyasallaştığını düşünenlerin oranı %49 iken, hayır diyenlerin ise %30?da kaldığı görülmektedir. Çalışmada, Türkiye?de basın ve düşünce özgürlüğünde sorunların olduğu sonuçları görülmektedir. ?Tüm ülkede ve okullarda Türkçe eğitim yapılması gerekir.? diyenlerin oranı %62.8 iken, ?Türkçe dışında bir dilde de eğitim yapılmalıdır.? diyenlerin oranı %33.8?de kalmaktadır. Bu oran Güneydoğu ve Doğu Anadolu?da daha yüksek rakamlara çıkmaktadır.
Ülke üzerine yapılan her tür bilimsel çalışma ve araştırma değerlidir ve önemlidir. Yeter ki siyasal iktidar olanlar ve iktidar olmaya çalışan muhalefet bu çalışmalardan ders çıkarsın, yapılanların dönütleri alınsın ve değerlendirilsin. Değerli dostum Prof. Dr. Yakup Kepenek?in 23 Ocak 2012 günü Cumhuriyet?teki yazısında ??ABD?nin, buluşta, yenilikte, ustalıkta, beceride ve bunların temeli olan bilimsel gelişmede Çin?in gerisine düşme korkusu, öyle görülüyor ki, önümüzdeki dönemde küresel ekonomik gelişmelerin en önemli belirleyicisi olacaktır. Türkiye, AKP iktidarının elinde, eğitim, bilim ve teknolojik yenilik alanındaki bu gelişmelerden her gün biraz daha uzaklaşıyor!? değerlendirmesi de yukarıdaki rapor ve araştırma sonuçları üzerine önemli bir saptama olarak yerini almaktadır.