Bir Eğitim Devrimcisi: İsmail Hakkı Tonguç

“Köylüye bir şey öğretebilmek için, ondan birçok şey öğrenmeli.”der İsmail Hakkı Tonguç, Mustafa Kemal Atatürk ?ün ?Köylü ülkenin efendisidir.?özdeyişindeki aynı duygu ve düşünceyle örtüşerek.
Kimdir İsmail Hakkı Tonguç?
1893?te Bulgaristan?da doğmuştur.24 Haziran 1960?da yitirdik köy enstitülerinin mimarı ve dönemin İlköğretim Genel Müdürünü.
Kendinden küçük bir kız altı erkek kardeşi vardır. Kendi köyünde dört yıllık ilkokulu ve üç yıllık rüştiyeyi bitirmiştir. Oradaki öğrenimi sırasında aynı zamanda köyün değişik işlerinde çalışmış ve tarımla uğraşmıştır.
1914 yılında öğrenimine devam etmek üzere tek başına İstanbul'a gitmiş, sıkıntı çekmiş, ardından Eğitim Bakanı Şükrü Bey tarafından parasız yatılı öğrenci olarak Kastamonu Muallim Mektebine gönderilmiştir. 1916'da naklen İstanbul Muallim Mektebine gelerek öğrenciliğine orada devam etmiştir. Muallim Mektebinde öğrenciliği, Birinci Dünya Savaşı'nın güç yaşam koşullarını dayattığı yıllara rastlamaktadır.
Okulu bitirdikten sonra 1918'de Almanya'ya daha üst öğrenim için gönderilmiştir. 1918-1919 yıllarında Almanya'nın Karlsruhe kentindeki Ettlingen Öğretmen Okulunda sekiz aylık bir programa devam etmiştir.
1919'da Anadolu'ya dönerek, Eskişehir Muallim Mektebinde Resim ve Elişi ile Beden Eğitimi öğretmeni olarak göreve başlamıştır. 1921'de Yunan işgalinden hemen önce Ankara'ya atanmış, 1922'de yeniden öğrenim görmek üzere Almanya'ya gönderilmiştir.
1922 sonundan başlayarak 1924 Nisan'ına kadar Konya Muallim Mektebinde, aynı yılın güzüne değin ise Ankara Muallim Mektebinde öğretmenlik ve yöneticilik yapmıştır. Daha sonra kısa bir süre Adana Muallim Mektebinde öğretmenlik yaptıktan sonra, 1925'te beş aylığına mesleki eğitim kurumlarında incelemeler yapmak üzere yeniden Almanya'ya gitmiştir. 1925'te Ankara Muallim Mektebinde öğretmenlik yapmış, 11 Mart 1926'da Maarif Vekaleti Levazım ve Alatı Dersiye Müzesi Müdürlüğüne atanarak artık merkezdeki yöneticilerden biri olmuştur.
10 Temmuz 1926 ile 26 Ağustos 1926 tarihleri arasında, ilköğretim müfettişleri ve ilkokul öğretmenleri için Ankara'da açılan “İş İlkesine Dayalı Öğretim Kursu”nda, yabancı öğretim üyeleri ile birlikte çalışarak, daha sonra Köy Enstitülerinin temel ilkesi, sloganı durumuna gelecek “iş için iş içinde işle eğitim” anlayışını geliştirmiştir.
Atatürk'ün desteği ile o dönem Türkiye'deki okuryazar oranı %10'dan az olduğundan, okuryazar sayısını artırmak için eğitmen kurslarında altı aylık bir eğitimle, askerliğini okuma yazma bilen çavuş olarak yapmış gençler eğitmen olarak yetiştirildi ve köylerine eğitmen olarak gönderildi.
1937'de Köy Eğitmenleri Yasası çıktıktan sonra, İzmir'de Kızılçullu'da (bugünkü Şirinyer), Eskişehir Çifteler'de ilk köy öğretmen okulları açıldı. 1938'de ilköğretim kurumlarını incelemek üzere Bulgaristan'da, Macaristan'da ve Almanya'da bulundu. 28 Aralık 1938'de Hasan Âli Yücel Milli Eğitim Bakanı olduktan sonra, vekâleten yürüttüğü İlköğretim Genel Müdürlüğü görevine asaleten atandı.
17 Nisan 1940'ta Köy Enstitüleri Kanunu çıktıktan sonra açılmaya başlayan enstitülerle çok yakından ilgilendi. 1946'da görevden alınışına kadar, enstitüler için canla başla çalıştı.
1938?de ülkedeki sorunun çözümünü şöyle açıklar:
Kanımızı ve iliklerimizi isteyerek köyün içine akıtmadıkça, kırk bin köyün kenarına münevver (aydın) insanın mezar taşı dikilmedikçe, bu köyün sırlarını anlayamayız. Köyü anlayabilmek, duyabilmek için onunla kucak kucağa, nefes nefese gelmek lazımdır. Onun içtiği suyu içmek, yediği bulguru yemek, yaktığı tezeğin ifade ettiği sırları sezebilmek ve yaptığı işleri yapabilmek gerekir. Bizim köyün ne olduğunu evvela büyük âlimler, artistler değil kahramanlar anlayacaklar, sonra âlimlere ve sanatkârlara anlatacaklardır.
Türk köyü, daha belki yirmi beş yıl âlim değil, kahraman isteyecektir.
Bataklığı kurutmak, sıtmalıya kinin rejimi yaptırmak, trahomlunun gözüne ilaç damlatmak, okul binasını yapmak, yaralının yarasını sarmak, gebeye çocuğunu doğurtmak, pulluğun nasıl kullanılacağını veya tamir edileceğini öğretmek, bozuk köprüyü yapmak, ıslah edilmiş tohumu tarlaya saçmak, fidan dikerek onu büyütmek ve step köylüsünün ?dal? diye adlandırdığı ağacı hakikaten ağaç haline getirmek; ulemanın (âlimlerin) işi değil, kahraman teknisyenler ordusunun işidir.
O (köylü), bu kahramanları kendi içinden yetiştirmeğe mahkûm. Bütün felaketlere katlanarak, ıstırabı zehir gibi yutarak çalışan ve başlarının üstünde şereflerle örülü birer taç taşıyan bu kahramanlar köyü dile getirecekler. O zaman yeni sesler duyacağız. Bu seslerden ürkmeden onları dinlemek lazımdır. Köyden yeni renk ve seda getirenleri saygı ile karşılamak gerekir.
Eğitimde devrimin hangi koşullarda gerçekleşebileceğini bilen Tonguç, İsviçre Pedagoji Ansiklopedisinde adı geçen tek Türk eğitimcidir. Tonguç, köy enstitülerine gelen 17 bin yoksul köy çocuğunun ?Tonguç Babası?dır. Tonguç, Türk halkının büyük bir çoğunluğunun yaşadığı köyleri içeriden canlandırmak; çağdaş, özgür ve aydınlık bir Türkiye yaratma ideali için gecesini gündüzüne katıp çalışan büyük bir eğitimcidir.