Mihail Şolohov * Durgun Don

Durgun Don (4 Cilt / Tk.)

Mihail Şolohov; Tercüme: Gani Yener, Mete Ergin; Çeviri Editörü: Hasan Ali Ediz
Engin Yayıncılık;
Türkçe (Orijinal Dili: Rusça) ; ISBN: 975-379-054-6; 13.5 x 19.5 cm; 1961 s.; İstanbul 1991

'…. Şolohov henüz gencecik bir delikanlı. Edebiyat ufkunda mini mini bir kara nokta gibi görünmeye başlayalı şunun şurasında iki üç yıl oluyor. İçimizde en ileri görüşlü olanlarımız bile onun gücünü bu kadar kısa zamanda, böylesine sağlam bir biçimde gösterebileceğini asla kestiremezdik. Hayır, onun kendi halkını anlatmakla kaldığın, onları kağıt üzerine geçirmekle yetindiğini kabul edemeyeceğim. Her birinin yüzünde kendine özgü kırışıklar bulunan, her birinin kendine özgü burnu, kenarları kırışmış kendi gözleri, kendine özgü konuşma biçimi olan bu soluk alıp veren, bu renkli insan kalabalığı gözlerimizin önünde canlanmıştır bizim. Bunların her biri, kendine göre nefret eder. Her birinin sevgisi başka biçimdedir, her birinin yüreği başka bir biçimde tutuşur bunların ve her birinin mutsuzluğu kendine göredir. İşte her insan tipine o kendine özgü karakteri, bir başkasında rastlanmayan kendine özgü nitelikleri verebilmek; başkasında rastlanmayan kendine özgü nitelikleri verebilmek; başkasında rastlanmayan bir iç dünyası yaratabilme yeteneği – bu muazzam yetenektir ki, Şolohov'un, şimdi bizim onu gördüğümüz yükseklere çıkarabilmiştir…'

Alexander Serafimoviç-

Birinci Cildin Arka Kapağından)

Durgun Don', gerek dili, gerek duygu derinliği bakımından tam anlamıyla Rus işi, tam anlamıyla ulusal, dolayısıyla da tam anlamıyla halkın malıdır…

Bu eserde duygular – Gregor'un karısı Natalya'nın sevgisiyle kıskançlığı, Gregor'la Aksinya arasındaki aşk – son derece güçlü bir biçimde verilmiştir. Bu tür duyguları işlemekte sanatçılar büyük güçlük çekerler genellikle. Aşkı, yüzyıllardan beri deha sahibi sanatçılar eserlerinde anlatagelmişlerdir; bu romanda yer alan aşk sahnelerini, böylesine güçlü bir biçimde verebildiğine bakılırsa, Şolohov'un yüreğinin de aynı duyguların taze izlerini taşıyor olması gerekir.'

Aleksey Tolstoy-

Şolohov gibi Sovyet yazarlarının ortaya koyduğu mükemmel eserlerle, Lev Tolstoy'un ustalığında ölümsüzlüğüne kavuşan Rus sanatının ruhunu bize aktaran geçen yüzyılın büyük gerçekçi geleneği arasında sıkı sıkıya bir bağlılık vardır.

Ama ben bu iki çığır arasındaki ayrılığı Şolohov'un eserinde açıkça görebiliyorum… Yeni çığır nereye yöneldiğini biliyor ve bu yolda karşı konulmaz bir biçimde ilerliyor.'

Romain Rolland-

İkinci Cildin Arka Kapağından)

Durgun Don', kendisi de bir Don kazağı olan ve hem Birinci Dünya Savaşında, hem de İç Savaşta çarpışan Şolohov'un, Don Kazakları üzerine bir romanıdır. Roman kesin bir biçimde ayrılan dört dönemi işler – Barış, Savaş, Devrim ve İç Savaş; Şolohov'un romanına o senfonik yapıyı kazandıran da işte bu tarih, ya da, daha doğru bir deyimle söylemek gerekirse, bu tarihin Marksist açıdan yorumu olsa gerektirir. Zira böyle bir yorumun yardımı olmaksızın, her biri bir tufan niteliğindeki tarihsel ve toplumsal olayları, o olaylarla iç içe yaşamış bir yazarın o kadar mantıksal ve gerçekçi bir biçimde canlandırabilmesi mümkün olamaz, o olayları yansız bir gözle görebilmek için yazarın kuşaklar boyu beklemesi gerekirdi… 'Durgun Don'u, Tolstoy'un 'Savaş ve Barış'ı ile karşılaştırmakta haklıydı Gorki. Görkemli doğa tasvirleri yanısıra, romandaki kahramanların çokluğu ile de, tarihsel gerçekçiliği ve Don Kazakları'nın o ilkel, neredeyse masalsı yaşayışlarını verişteki gerçekçiliği ile de unutulmazlar arasına girmiştir 'Durgun Don'.

The New Republic- (15 Ağustos,1934)

Arka Kapak)