Bakla

Eski zamanlarda bir dergâhtaki dervişlerin içinde ağzı bozuk olan, çok küfür eden
bir derviş varmış. Dervişin bu durumuna çok üzülen şeyhi bir gün dervişi çağırıp;
Bak oğlum al şu baklayı dilinin altına koy, konuşurken küfür edecek olursan bakladan
rahatsız olunca aklına gelir ve küfür etmekten vazgeçersin demiş.
Derviş bir süre baklanın faydasını görmüş.
Günlerden bir gün şeyhiyle gezerken yağmura yakalanmışlar, yağmurdan kaçarken küçük bir kız çocuğu telaşlı telaşlı bunları camın önüne çağırıp sonradan ortadan kaybolur. Camın önünde beklerlerken saçak olmadığından sırılsıklam olurlar. Tam gitmeye karar verdiklerinde çocuk tekrar görünür ve ;
-Gitmeyin, gitmeyin, bekleyin deyip tekrar kaybolur.
Bizimkiler artık iyice ıslanmışlardır. Bir süre sonra çocuk tekrar görünür ve;
-Tamam artık gidebilirsiniz der.
Şeyhle derviş bir süre bakışırlar sonra şeyh;
-Kızım neden bizi o kadar beklettikten sonra şimdi de gidin diyorsun ?
Çocuk;
-Annem dedi ki yağmur yağarken eğer kapıda iki derviş beklerse kuluçkadan çıkacak horozların ibikleri büyük olurmuş…
Şeyh dervişe döner ve;
-OĞLUM ÇIKAR ŞU AĞZINDA Kİ BAKLAYI der.