Annem Annem

Ana gibi yar Bağdat gibi diyar olmaz, biliyoruz. Cennet de anaların ayağı altındadır işte bu yüzden. Bunlardan ötede ise içimizi acıtsa da “anadan geçilir, yardan geçilmez”i yine sevgiyle kabulleniriz. Hele kızdığımızda yine anamızla başlarız. Duygularımızın en cömert anlatımıdır içinde “ana”mız olan deyimlerimiz. Anasının nikâhını isteriz önce, sonra da anasını satıveririz bir anda hiç bakmayız gözünün yaşına, anası kadir gecesi doğuran analı kuzu kınalı kuzular yüzümüzü güldürür de anası ölünce babası amcası olanlara ana avrat düz gidip onları anasından doğduğuna pişman etmek isteriz. Ana kuzusu kalmak istemeyiz; çünkü biliriz ki ananın bastığı yavru incinmez; ama yine biliriz ki anasız çocuk evde hordur, babasız çocuk çarşıda, böyle davrananları görecek olursak da anasını ağlatırız. Ana baba duası alanlara da anamızın ak sütü gibi helaldir her şey.
Anadilimizin zenginliğini de ilk, ana kucağında en doğal biçimiyle öğreniyoruz ya. Analarımız en bilgili Türkçe edebiyat öğretmeni gibidir.
Analarımızın içinde kim bilir kaç kadının, kaç insanın sessizliği vardır. Bazen kelebek etkisi oluşturur bizde hiç konuşmadan bir dokunuşu, bir bakışı. Bazen buğuludur bakışları, yüreğinin derinliklerine gömdüğü sıklıkla dillendiremediği sevdası bize bakarken en çok ışıldar. Bazen kaşları çatıktır, yanlış yapmaktan yanlış anlaşılmaktan ürken yalnız olmaktan çok korkan, dost arayandır. Bazen bir kahraman cesur, yürekli yalnızlığıyla güçlenendir. Çoğu zaman da sevgi dolu Karun hazinelerince zengindir sevgisi. Bunun nedeni de küçük şeyleri güzel ve büyük bir sevgi ile yapmaya inanmış olmasıdır.
Yalnızlık mıdır ürküten bizi de? Yalnız kalacak olma korkusu yalan söyleten çocukluğumuzdaki gibi. Yeter ki annemiz daha çok sevsin ille de ve hep sadece bizi sevsin diye. Annemiz de bilirdi ya, bunun sevgiyi hep isteyişimizden olduğunu. O yüzden küçük yalanlar cezalandırılmaz, gülümseyerek karşılanır, büyüyor olmanın doğru işaretlerinden kabul edilirdi annemiz tarafından. Annemiz de bilirdi ki bizim de en gerçek sevgimiz ona duyduğumuz vazgeçilemez sevgimizdi.
Nasıl acı duyarsa bir mağara adamı,
Nasıl çıkarsa ölçüsüz haykırışlar gırtlağından
Öyle bağırayım ben de,sonsuzlaşsın yüreğim,
Bütün insanlara sevgiler taşıyacak kadar
Ve öylesine güzelleşsin ki her şey,
Öylesine erisin ki yumuşak bir ışıkta
Öylesine bilgileşeyim,
Öylesine sevgiyle dolsun ki kalbim,
Ölürken annemleşeyim
Biliyorum var olmaz bir daha yok olan şeyler
Umurumda değil
Biçim değiştirdiği maddenin,
Ruh diye birşey de yok
Ama gizli sevgiler bulunup çıkarılırsa
Yüreklerinden insanların
Çıkarılırsa karanlığından unutuşun
Yaşanmış olan şeyler
Ve tek bir insan yüreği gibi çarparsa
Bir günlük insanlık,
Hiçbir şey yok olmamış olacaktır,
Dönüşerek sonsuz,büyük ve
Bütün zamanları birleştiren bir sevgiye..