??bir Mektup

Bu gün yaşadığımız felaketlerin tohumları geçmişte atıldı. Bunu belgeleyen öyle yazılar var ki hiçbir zaman güncelliğini hiçbir zaman anlamlarını yitirmeyecek yazılar bunlar. Her felakette aklıma gelen Kızılderili Reisi Seatle?ın, ?Washington?daki büyük başkana?, Franklin?e 1853?te yazdığı mektup bu yazılardan biridir.
Afrika denince aklımıza ormanlar, vahşi hayvanlar, doğayla iç içe yaşayan insanlar gelirdi. Şimdi açlık ve safaletten ölen çocuklar geliyor akla. Dünya üstündeki kaynaklarıyla barındırdığı tüm insanları doyurabilecek kapasiteye sahipken her gün açlıktan binlerin ölmesi en acıtıcı ve garip yanı. İşte Reis Seatle ?ın mektubu Franklin?e yazılmış olsa bile şimdi başımıza gelenleri ve ders almadığımız sürece de gelecekte neler olabileceğini anlatıyor ?

ŞEF SEATTLE?IN MEKTUBU
Yüzyıllardır halkımın üzerine merhamet gözyaşları döken şu sonsuz gökyüzü bir gün değişebilir. Bugün açık gözüken gökyüzü yarın bulutlarla kaplanabilir. Sözlerim, asla yer değiştirmeyen yıldızlar gibidir. (?..)..
Washington?daki büyük Şef bize dostluk ve iyilik dilekleriyle birlikte bizden topraklarımızı satın almak istediğini bildirmiş. Onun, bizim arkadaşlığımıza çok fazla ihtiyacı olmadığını biliyoruz. Merak ediyoruz ki; gökyüzünü ve toprağın sıcaklığını nasıl satın alabilir ya da satabilirsiniz?
Bu toprakların her parçası halkım için kutsaldır. Çam ağaçlarının parıldayan iğneleri, vızıldayan böcekler, beyaz kumsallı sahiller, karanlık ormanlar ve sabahları çayırları örten buğu; halkımın anılarının ve geçirdiği yüzlerce yıllık deneylerin bir parçasıdır.
Ormandaki ağaçların damarlarında dolaşan su, atalarımızın anılarını taşır; biz buna inanırız (?..)
Biliyorum, beyaz adam bizim gibi düşünmez. Beyazlar için bir parça toprağın diğerinden farkı yoktur. Beyaz adam topraktan istediğini almaya bakar ve sonra yoluna devam eder (?.)
Beyaz adamın kurduğu kentleri de anlayamayız biz ..Bu kentlerde huzur ve barış yoktur. Beyaz adamın kurduğu kentlerde, bir çiçeğin taç yapraklarının açarken çıkardığı tatlı sesler, bir kelebeğin kanat çırpışları duyulmaz.
Belki bir vahşi olduğum için anlayamıyorum ama, benim ve halkım için önemli olan şeyler oldukça başka. İnsan bir su birikintisinin etrafına toplanmış kurbağaların, ağaçlardaki kuşların ve doğanın seslerini duymadıkça, yaşamın ne değeri olur? (?)
Hava önemlidir bizim için. Ağaçlar, hayvanlar ve insanlar aynı havayı koklar.
(?) Hem nasıl kutsal olmasın ki hava? Atalarımız doğdukları gün ilk nefeslerini onun sayesinde almışlardır. Ölmeden önce son nefeslerini de gene bu havadan almazlar mı? (?)
Yaylalarda cesetleri kokan binlerce buffala gördüm. Beyaz adam trenle geçerken vurup öldürüyor bu hayvanları sadece eğlenmek için. Dumanlar püskürten bu demir atın bir buffalodan daha değerli olduğuna aklım ermiyor.
Biz sadece yaşayabilmek için avlardık buffaloları. Bütün hayvanları öldürecek olursanız nasıl yaşayabilirsiniz? Canlıların yok edildiği bir dünyada insan ruhu yalnızlık duygusundan ölür gibi geliyor bize. Unutmayın, bugün diğer canlıların başına gelen yarın insanın başına gelir. Çünkü bütün hepsinin arasında bir bağ vardır.
Şu gerçeği iyi biliyoruz: Toprak insana değil, insan toprağa aittir. Ve bu dünyadaki her şey, bir ailenin fertlerini birbirine bağlayan kan gibi, ortaktır ve birbirine bağlıdır. Bu nedenle de dünyanın başına gelen her felaket insanoğlunun da başına gelmiş sayılır. (?)
Tıpkı buffaloların öldürülüşü, ormanların yakılışı, toprağın kirletilişini anlamadığımız gibi. Bir gün bakacaksınız gökteki kartallar, dağları örten ormanlar yok olmuş, yabani atlar ehlileştirilmiş ve her yer insanoğlunun kokusuyla dolmuş. İşte o gün insanoğlu için yaşamın sonu ve varlığını devam ettirebilme mücadelesinin başlangıcı olacak. (?.) Şef Seattle, 1854
Somali ?Ortalama ömür 48 yıl, çocuk ölümlerinin oranı binde 122' ve nüfusun % 46'sını 14 yaşın altındakiler oluşturmaktadır.
Ekonomik olarak zengin bir tarihi bulunan , verimli tarım alanlarına sahip olan, merkezî sulamayla yapılan çiftçiliğin yanı sıra hayvancılık yapılan alanları ,denizde kıyısı olan, kendi yiyeceğini üreten ve ürettiği kendine yeten Somali Şef Seattle?nın yazdığı gibi şimdi ?hayatta daha fazla kalma mücadelesi ? veriyor . Bu yıl son 60 yılın en kurak dönemini yaşasa da, talihsiz Somali halkının başından gelenleri sadece bir 'doğal afet' olarak tanımlayabilirmiyiz ?
Kendine yeten ender ülkelerden biriyken biz ne gibi afet geçirdik de buğdayımız, koyunumuz, ineğimiz dışarıdan gelmeye başladı, Konya ovası, göllerimiz kurudu, devasa çukurlar açılmaya başladı ? Sona varmadan, biraz daha varlığı devam ettirmek mücadelesine gelmeden ders almak gerek?.
Aç bir hayvanı bir parça ekmekle doyururken kınayan bakışlarla açlıktan ölen insanları gerekçe gösterip onlar için bir şeyler yapmamızı söyleyenlere sözümüzdür : Açlığın, yoksulluğun sebebi hayvan değil, insandır .Artık yemeği, kurumuş ekmeği alışırlar diye vermeyip çöpe atanlardır.
Onların var olması bizim varlığımızın devam etmesinin göstergesidir.Bir kap su bir parça yemeği sokağımızın bir köşesine koymaya devam ettiğimiz sürece de sondan uzaklaşırız. . ?Unutmayın, bugün diğer canlıların başına gelen yarın insanın başına gelir. Çünkü bütün hepsinin arasında bir bağ vardır?
Sevgi ve saygılarımızla,