8 Mart Dünya Kadınlar Günü * Bedriye Aksakal

Bu gün Dünya Kadınlar Günü. Dünya kadınlarının sesleri gökyüzünde dalga dalga bayrak oldu. Ve dünyanın üzerine “şiddetsiz ve ön yargısız bir dünya için elele” yazdılar.
Yeryüzünde iki milyar dört yüz milyon kadın yaşıyor. Kadını hiçbir zaman yok sayamayız. Görmezlikten gelemeyiz. Sorunları dinlemezlik edemeyiz. Kadın olsun, erkek olsun, dünya nüfusunun yarısının sorunları çözülmeden mutlu olamayız.
1975 Dünya Kadın Yılında, “İlk kez, erkek ve kadın arasında mal varlıkları ve iş güç sorumluluk dağılımını, daha dengeli bir biçime dönüştürmek ereğiyle, girişimde bulunmak üzere bir atılım atıldı.
Evet, girişimde bulunmak üzere bir adım?”
Emek ve mal varlığı arasında? güç ve sorumluluk arasında? kadın ve erkek arasında? daha dengeli bir adım atıldı.
Çünkü?
– Yeryüzünde toplam iş gücünün üçte ikisini kadınlar oluşturuyor.
– Dünyanın toplam gıdasının yüzde ellisini, Afrika'nın toplam gıdasının yüzde seksenini kadınlar üretiyor.
– Buna karşılık
Kadınların geliri, dünya gelirinin onda biri ve kadınlar dünyanın tüm mal varlıklarının yüzde birine sahip.
Türkiye 1985'lerde kadınlara karşı her tür ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesine gerçekleşmesi yönden, kendi kaderini, kendi tayin etme hakkına sahip olmuş mudur?
Sözleşme yeterli oluyor mu?
“Anne olmak için yılda 2500 kadının yaşamını yitirdiği ülkemizde %35 okuma yazma bilmeyen, % 75'i yaşamları boyunca doktor yüzü görmeyen kadınlarımız varsa” kadınlarımız haklarını elde etmiş diyebilir miyiz?
Genelde kadınlarımızın sorunlarını, yurdumun insanının genel sorunlarından ayrı ve bağımsız olarak düşünmek ve değerlendirmek olası değildir.
Eğer ülkede uygulanan ekonomik ve siyasal, ve ekinsel siyasal, insanımızın tümüne yönelik ise erkeği ve kadınıyla herkes bu siyasalların doğurduğu sorunlardan payını alacaktır. Ancak, bu payını az vaya çok olmasını etkileyen etken, insanların sınıfsal konumudur.
Diyeceksiniz ki çözüm nedir?
Çözüm demokraside.
Ülkemde çözüm bekleyen birçok ekonomik ve toplumsal sorunlar vardır.
Tarlada, büroda, işte, evde çalışan kadınlarımızın sorunları, bu sorunların bir bölümüdür.
Toplumumuzun sorunlarını bir bütün olarak ele almadıkça, onlara köklü çözümler kesinlikle getirilemez.
Öyleyse toplumumuzun sorunları, köklü bir şekilde çözülmesi gerekir. Bugün temel sorun yukarıda yazdığım gibi demokrasi sorunudur. İşe buradan başlamak gerekir.
Çağdaş demokrasi, çoğulcudur, özgürlükçüdür, eşitlikçidir ve katılımcıdır. Demokrasiyi yaşatan, sürekli ve kalıcı kılan, katılımcı özelliğidir. Bu da ancak sivil toplum örgütleri aracılığıyla sağlanabilir. O zaman önümüze bir soru çıkıyor:
Bu nasıl olacaktır?
İşletmelerde, fabrikalarda, tarlalarda yani tüm üretim birimlerinde yer alan kadınlarımız, tüm derneklerde ve siyasal partilerde etkin bir biçimde yer almalı ve sorunların çözümüne doğrudan katılmalıdır. Katılımı sağlamak için kadınlarımız çağrı beklememeli.
Çalışan kadın, bireysel düşünceyi aşmalı, yapay ayrıcalıklar beklememeli, toplumsal işlevin bilincine varmalıdır.