CAN YÜCEL VE FAKİR BAYKURT'U YENİDEN ANLAMAK… * Kemal Kocabaş

“Yoruldum yurda uzaklardan bakmaktan/Ama yorulmadım hiç bir zaman/O yoksul sevgili gibi dağ başlarında/Karda kalmış, darda kalmış yolcular için yazmaktan” Fakir BAYKURT

“Ayaklarıyla ezip fıçıya mı bastılar seni/Nefti kasnaklı bir fıçıya,/Aldırma, kara üzüm !/Sen, o Kırmızı Şarabına doğru/İçten içe/Harıl harıl/Çalışmana bak, iki gözüm !” “Can YÜCEL

Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Genel Merkezi ve Karşıyaka Şubesi aramızdan ayrılmalarının 14. yılında 12 Aralık 2013 tarihinde “Can Yücel ve Fakir Baykurt'u Yeniden Anlamak” başlıklı bir etkinlik düzenledi. Bugün yapılacak etkinliğe Can Yücel'in kızı Doç. Dr. Güzel Yücel, Hidayet Karakuş, Tuğrul Keskin ve Prof.Dr. Kemal Kocabaş katılacak. Can Yücel, Fakir Baykurt şiirleri okunacak, anılar anlatılacak.

Onların aydınlanma dünyamıza kattıkları değerleri konuşacağız. Can Yücel ve Fakir Baykurt'u konuşmak şiiri, ironiyi, edebiyatı, Köy Enstitülerini, Gönen Köy Enstitüsünü, demokratik öğretmen hareketini, 1999 seçimlerini yani Türkiye'yi konuşmak demektir. Biz de öyle yapacağız. Onların yazılarıyla, şiirleriyle, duruşlarıyla yarattıkları aydınlanma kültürü, itiraz etme kültürünü günümüze nasıl taşıyabileceğimizi konuşacağız.

Fakir Baykurt, 15 Haziran 1929 tarihinde Burdur Akçaköy'de doğar. Gönen Köy Enstitüsünü tamamlar, Gazi Eğitim Enstitüsünü okur. Fakir Baykurt Gönen Köy Enstitüsünü “Bir Eğitim Cenneti”, Gazi Eğitim Enstitüsünü ise “Yoksullar Üniversitesi” olarak tanımlar. Gönen'e ilk geliş günlerini “” …Köy Enstitüsü benim için olağanüstü bir fırsat oldu. İlkokulu bitirdikten sonra gidebileceğim başka hiçbir okul yoktu.

Ailemin gücü yetmezdi. Ben okumak istiyordum enstitü benim gibi köy çocuklarını çağırıyordu… ” diyerek enstitü gerçekliğinin yoksul bir halk çocuğu için ne anlama geldiğini aktarır. Öğretmenlikle beraber yazar olarak 1950 sonrası edebiyatımıza girer. “Yılanların Öcü” romanı sinemaya aktarılır.

Onlarca romanla, köy gerçekliğini diğer Köy Enstitülü yazarlarla birlikte edebiyatımıza taşır. Bizim kuşak onların kitaplarıyla büyüdü, gelişti. 1965 yılında kurulan Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) başkanlığı yapar ve demokratik öğretmen hareketine büyük bir saygınlık, hareketlilik katar. 12 Mart'ta tutuklanır. 12 Eylül 1980 askeri faşizm sonrası Almanya'da yaşamak zorunda kalır. Edebiyat çalışmalarına burada devam eder. 1999 seçimlerinde Can Yücel ile birlikte ÖDP-İzmir Milletvekili aday adayı olurlar.

Seçim sürecinden kısa bir süre sonra yurt dışına gitmek zorunda kalan insanlarımızın yakalandığı amansız hastalıktan kurtulamaz ve 11 Ekim 1999 tarihinde Almanya'da aramızdan ayrılır.
Can Yücel, 1938-1946 yılları arasının aydınlık bakanı Hasan-Ali Yücel'in oğludur. 1926 yılında ikizi Canan Eronat'la birlikte İstanbul'da dünyaya gelir. Hasan-Ali Yücel onların doğumunu “Çocuklarımın Nefesi” adlı bir şiirle taçlandırır ve ikizlerini “Biri Canan'ımdır, birisi Can'ım,/Kaynıyor onlara baktıkça kanım” diyerek selamlar.

Can Yücel, 2. Meşrutiyet'in yarattığı Hürriyet kavramının çok tartışıldığı, zengin kültürel bir aile ortamında çocukluk dönemini yaşar. Liseyi Ankara Atatürk Lisesinde okur. Üniversite öğreniminde Dil Tarih Coğrafya Fakültesinde Latince okur ve o dönemin aydınlık insanları Behice Boran, Muzaffer Şerif, Niyazi Berkes, Pertev Naili Boratav ile tanışır. Babası ile birlikte Köy Enstitüleri gezilerine takılır. İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç ile ilişkilerini “Hakkı Tonguç'la arkadaştık. O kadar sıkışık işin arasında beni alır gezdirir, daha çok da konuşturur dinlerdi. Atatürk Orman Çiftliğine gider, bira içerdik. Orta sonda mı, lise birde mi neyim. Çekerdik kafaları. Canımdı o benim…” şeklinde anlatır.

1945-1946 dönemi Türkiye'de rüzgarların dönmeye başladığı bir dönemdir. Büyük bir olasılıkla o dönemde gelişen derin yapılardan koruma adına Yücel oğlu Can'ı İngiltere'ye gönderir. Can Yücel şiirler, düz yazılar yazar. 1961 yılında basının ölümü üzerine yazdığı “Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim” şiiri edebiyatımızın klasiği olur. Can Yücel, 1961 sonrası Türkiye ilerici hareketinin önemli ismidir. Hayatı, ironiyi, sokağı şiire taşır, kitaplar tercüme eder, yargılanır, Adana cezaevinde yatar. Yaşamı boyunca Köy Enstitülülerle beraberdir, İmece dergisinde yazılar yazar. TÖS-Devrimci Eğitim Şurasına çok önemli katkılar sağlar. ÖDP İzmir Milletvekili aday adayı olur. 12 Ağustos 1999 tarihinde İzmir'de aramızdan ayrılır. İnsana, sokağa, hayatın gerçekliğine dokunduğu için vicdanlar, insanlarımızın ortak sağduyusu onu, “Can Baba” olarak Datça mezarlığında sonsuzluğa uğurlar.
Can Yücel ve Fakir Baykurt aynı kuşağın insanlarıdır. Sosyalist, eşitlikçi, özgürlükçü bir dünyanın
var olabileceğine inanan iki kültür ve eylem adamı…

Köy Enstitüsü gerçekliği, aydınlığı onların yaşamlarını kesiştirir, yaşamlarının sonuna kadar da bu güzelliği büyük bir dostlukla taşırlar. 12 Ağustos 1960 tarihinde Fakir Baykurt'un Hasan-Ali Yücel'e oğlu Can Yücel'in yeni bir çocuğunun olması nedeniyle yazdığı “Aziz Hocam, Can'ın bir kızı olduğunu, sizin “Dördüncü büyük babalığa” kavuştuğunuzu gazetedeki yazınızdan öğrendim. Sizler gibi ben de çok sevindim. Gazeteyi evimizde, çoluk-çocuk birlikte okuduk. Başka meslektaşlar da vardı.

Duygulandırıcı bir yazı yazmışsınız. Duyduğumuz sevinci, içimizde hapsetmeye razı olamadım. Bu mektubu yazmak için büyük bir istek duydum. Sizi, sizin annenizi, Can'ın annesini; bizlerin de annemiz, babamız, büyük annemiz olan sizleri kutlamak istedim. “Güzel” kız, hepimize uğurlu olsun.” mektup bu kesişimin bir belgesidir. Yıl 1968…

TÖS'ün Devrimci Eğitim Şurasında Fakir Baykurt ve Can Yücel'i omuz omuza görürüz. Baykurt açılış konuşmasında “Bu şûra, resmî geçmişi 120 yılı aşan mesleğimizin, eğitim sorunlarını, ülke sorunlarının bütünü içinde inceleyen ve bugünkü çıkmaza bilimsel ve devrimci bir çıkar yol arayan ilk derli toplu girişimidir” diyerek söze başlar ve “Barış ve adalet içindeki mutlu ve güzel günler ülkemizin, ulusumuzun ve dünyamızın olsun. Devrimci Eğitim Şûrası ulusumuza ve çocuklarımıza yararlı olsun, arkadaşlar…”

diyerek sözlerini tamamlar. Aynı şurada Can Yücel'in kaleme aldığı ve okuduğu and, “Türküm, doğruyum, devrimciyim,/Yasam iç ve dış gâvuru dışarı atmak/,Yurdumu tez elden kalkındırmaktır…/Ülküm işçiye iş/ Köylüye toprak/ Bebeye süt,/Yavruya ekmek ve kitap,/Gence gelecek sağlamaktır…/Varlığım ulusal kurtuluşumuza ve bağımsızlığımıza armağan olsun…” alkışlarla karşılanır. Yaşamlarıyla, duruşlarıyla, ürettikleriyle, şiirleriyle eşitlikçi ve özgürlükçü bir Türkiye uğraşılarıyla hayatlarımızı anlamlaştıran Can Yücel ve Fakir Baykurt'un anılarına saygıyla…