Söyleşi * Arife Kalander

* Özel yaşamınızda yaptıklarınız?

– Esner, gerneşir, çatal bıçak kullanmadan
marula doğranmış domatesin
limonlu suyuna banarak ekmeğimi
parmaklarımla götürürüm ağzıma.. Bakarım
karşı apartmandaki genç bana gülüyor;
görgü kurallarını ..
ben de unutmuşum o da…

* Boş zamanlarınızda…?

– Şöyle bir kanepeye uzanarak
sabahlığım üstümde geceliğim
beynim beynimin içinde rahat
günlerden cumartesi sözgelimi
iş yok güç yok güneş var
güneş var aylardan nisan
doğanın doğum kesesi patlamış
her şey su her şey buhur
binlerce soru ayakta…

? Ya aşk?

– Onunla dağcı olunur en yüksek doruklara
kayıp düştüğümüz, bayrak diktiğimiz
zamansız yemişler toplanır da
eskitir rengini sevda -sonra unuturuz
unuttuk dense de anımsanan
gül kurusu rengiyle
yine de O'dur…

? Ölüm?

– İstenmeyen konuk,
kılıcı her an boynumuzun ardında.

? Kimi ve neyi bekliyorsunuz?

– Sabahların bana giydireceği biçimle kendimi!

? Nasıl?

– Çok görmekten, çok sezmekten
renklerimden yorgunum
buğday tarlasında çekirge
deniz kıyısında sivrisinek
ya da örümcek zehrini iplik iplik
yüreğinde dolaştırırken Arife
ne bileyim düş düşüre düşüre
böcekçe, yaprakça, okyanusça hatta
yanıtları buldum desem yalan olur.

? Nokta mı, soru işareti mi?

– Bulut gitmiş
ay çıplak
soruyu bırak!…