Sen * Salih Bolat

ağaçlar alınmış bir emir gibi büyüyor
çimenler kimlik arayışı içinde
fakültenin çatısında güvercinler geziyor
kanepelerin altında zaman kabukları
gün geçtikçe hatırlıyoruz o sessizliği
neredeydik, niçin orda değildik
geç kalmanın suçluluğu gözlerimizde.

sen, karanlıktan koparılmış zambak
bilseydim başlamazdım ikimize.

yasalara uymak en çok manavlara yakışıyor
bir elleriyle kiraz tartarken diğeriyle susuyorlar
avuçlarında uğultuyla uyanıyor bazı çocuklar
kamunun alnına sıçramış intihardı seneca
onu söylüyorlar, sonra jilet atıyorlar düşlerine
rüzgârla açılan bir sayfa gibi tevrat'ta
ölünün cebinde çalan telefon gibi
bilmiyoruz, nasıl yorumlasak bu boşluğu.

sen, gecikmiş açıklanması ilkbaharın
bilseydim başlamazdım ikimize.

bugün cumartesi, bütün turistler caddelerde
işportacılar adres tarif ederken vücutlarıyla
eski bir filmden bir sahneyi yaşıyorlar sanki
çünkü mülteciler unutkanlıktan alınıp getirildiler
bırakıldılar bir ard niyet gibi aramıza
oysa çok önce söylemişti nietzsche:
“yalnız için dost daima üçüncü kişidir”
öyleyse yeni bir yüz edinelim kendimize.

sen, dalgaların çekilirken bıraktığı iz
bilseydim başlamazdım ikimize.