Pastırmanın Tarihçesi

Pastırma kendine has üretim teknolojisiyle asırlardan beri üretilen Türklere özgü kurutulmuş bir et ürünüdür. Eski Türkler her şeyin kurusunu 'kak' diye ifade etmiş oldukları için pastırmaya da 'kak et' demişlerdir. Pastırma kelimesi 'bastırma- bastırmak' sözcüklerinden türemiş öz Türkçe bir isimdir.
Divan-ı Lügat-it Türk'te pastırmaya “yazın ye” anlamına gelen “yazok et” söylendiği belirtilmektedir. Pastırma bir süre de bastırma olarak anılmış daha sonraları şimdiki adını almıştır.
Günümüzde Yunanistan, Ermenistan, Mısır ve birçok Müslüman ülkede sevilerek tüketilmektedir. Pastırmanın anavatanı Orta Asya'dır. Orta Asya'da yaşayan Hunlar ve Oğuzlar'ın, aylar süren savaş yolculuklarına çıkarken yanlarına tuzlanmış eti aldıkları ve bu eti yol boyunca yedikleri belirtilmektedir. Ancak atların eğerinde torba içinde saklanan et, yol boyunca eğer ve diğer düzenekler tarafından sıkışıp ezilerek pastırma haline geldiği ifade edilmektedir. Bu nedenle ilk söyleyiş şekli “bastırma” olan pastırma daha sonraları Selçuklular zamanında Anadolu'ya gelmiş, yapımı genellikle Kayseri yöresinde adeta bir zanaat halini almıştır.
Türkiye'de pastırma Osmanlı padişahlarından II. Ahmet'e (1691-1694) ait bir fermanda yer almış ve pastırma ile ilgili bazı hususlar sıralanmıştır. Ticari olarak pastırma üretimine 17. yüzyılda başlanmıştır.