Öldürün, öldürün
dolsun altın taslarınıza mutluluk
derilerinizde bakır kaygı
gözlerinizde saf şimşek
geçin gözyaşlarınızla örülü
tuzdan köprüden
onurla bileyin kutsal sözlerinizi
düşünün irin dolu belleğini insanın
ölümün bir dağ gibi gezindiği o bataklığı
karışsın orada krlla dilencinin gülüşü
mayayla hamurun o eşsiz dirliği
bir tanrı yaratın alevden ve yapağıdan
kör bir at gibi ağlayan akşamları
o çocuklara inanan
nasıl inanırsa güneşe ağaç
suya ateş, kılıca ipek
uykuları kör anahtarlardan
kara etten ve kemikten bir örs
çiyden tenler ki ovulmuş gökyüzüyle
bir okul arması gibi güçlü, silik
sanş bitmedi daha
değişemez bayrakla ekmek
öldürün, öldürün onları
örtülsün gözkapakları pınltılarla
onların avuç terlerinden yeşersin Osetya,
Yaratım, Eylül-Ekim 2005