Ölümünün Kırkıncı Yılında İ.hakkı Tonguç * Şükran Kurdakul

ŞÜKRAN KURDAKUL
26 Haziran 2000

I. Dünya Savaşı yenilgisini damarlarında duyan kuşak, kurtuluştan sonra kazandığı Anadolu toprağını değiştirme savaşımını göze aldığı zaman kendisinden başka sermayesi olmadığının bilincindeydi.
Birincil amaç, ekonomik ve siyasal bağımsızlığın kültürel temelini oluşturmak.
Arkadan vurulan Ethem Nejat 'tan sonra İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu, Nafi Atuf Kansu gibi düşün ve eylem adamları eğitimde aydınlanmanın ana ilkelerini öğrettiler kendilerinden sonra gelen kuşaklara.
İlk soru: Biz kimiz?
İkincisi: Ne yapmamız gerekiyor?
Bu iki soruya yüzde yüz doğru yanıt veren eğitimcimizin İ. Hakkı Tonguç olmasını rastlantı sayamayız. Tonguç bir birikimin ürünüdür.
Sabahattin Eyuboğlu 'muz bu öncü kişiliği değerlendirirken bugün de çoklarımızın ders alacağı gerçekleri vurgular:
''Tonguç'un İstiklal Savaşı'nı kazanan ve devrimleri başaranlarla ortak bir başka özelliği de kafasıyla Batı'ya yüreğiyle halka bağlı olması, Batı'yı bildiği kadar Anadolu'yu da bilmesiydi. Bu iki taraflı bilgisi onu Batı züppeliğine düşmekten de korumuştur, köy romantizmine de.''
Tonguç'un tüm yaşamı ve düşünür kişiliği doğrular Eyuboğlu'nun bu yargılarını.
Yok yoksul, üstelik Osmanlı'dan kalan onca borcu ödeme yükümlülüğü altındaki, üstelik feodal kalıntıların her anlamda etkisini sürdürdüğü bir ülkede halkın gizil gücünü harekete getirebilmek…
Tonguç'un aydın olma sürecinin ilk aşamasında bulunduğunu söyleyebileceğimiz, köy öğretmeninden buydu beklediği. Diyordu ki:
''Köy öğretmeni!.. Devleti sağılan inek sayan, onu sürekli sömürmek isteyen zihniyetten uzak duracaksın. Sizin yazgınız kendileriyle omuz omuza görev yaptığın köylülerinkiyle bir olmalı. Onlar hayatlarını nasıl (doğadan) korkmadan ve onunla çarpışa çarpışa kazanıyorsa, siz de öyle kazanacaksınız. Diplomaya güvenir ve ona dayanarak yaşama yolunu tutarsanız, aldanmış olursunuz.''
1997'de Bulgaristan'ın Silistire kasabasında doğan Hakkı Tonguç, İstanbul İlk Öğretmen Okulu'nu bitirdikten sonra (1918) bir yıl Almanya'da özellikle iş eğitimi konusunda bilgilenme olanağı buldu. Kurtuluş Savaşı'nın başlaması üzerine Anadolu'ya geçerek Eskişehir, Konya, Ankara, Adana öğretmen okullarında görev aldı (1919-26). Milli Eğitim Bakanlığı Pedagoji Müzesi'nde dokuz yıl çalıştıktan sonra (1926-35) İlk Öğretim Genel Müdürlüğü'ne ''vekâleten'' atandı. Köy Enstitüleri'nin kurulmasında öncülüğü 1946'ya kadar süren bu son görevi dönemindedir.
Kuram adamı olarak eylemine kaynaklık eden ilkeleri kitaplaştırdığını bildiğimiz Tonguç, 1938'de yayımladığı ''Köyde Eğitim'' adlı yapıtına ilişkin görüşlerini yakın arkadaşı Ferid Oğuz Bayır 'a yazdığı mektupta şöyle açıklar:
''Reel köyü tanımak, ona göre eğitim biçimleri bulmak, bunları gerçekleştirecek yeni insan tipini yaratmak kitabın hem metni hem de amacıdır.'' ( Mehmet Başaran , Aydınlanma Yolunda, 1993)
''Eğitim Yoluyla Canlandırılacak Köy'' (1947) adlı yapıtı ise gerçekleştirmeye çalıştığı amacın temel ilkelerini gösteren bir rehber niteliğindedir.
Hakkı Tonguç 23 Haziran 1960'ta dünyadan göçtü. Geçen kırk yıllık süreç içinde karşılaştığımız toplumsal değişmelerin başında önlenemez ''köygöçüren'' olgusu geliyor. Büyük kentlerin varoşlarına sığınan insanlarımız kitleler halinde kopmak zorunda kalıyorlar topraktan. Yetmiyormuş gibi siyasal iktidar özellikle aile ziraatı yapmak zorundaki küçük köylüyü IMF patronlarının iflas ettirici programlarına terk etmiş durumda. Kırsal kesim insanı için çocuklarını yükseköğrenim olanaklarından yararlandırmak gerçekleşemeyecek hayallerden.

Tonguç ve arkadaşlarının 1920'li yıllarda ne yapılması gerektiğini sorarak işe başladıklarını yazmıştım. Bugün de bizim soracağımız ilk soru sanırım değişmedi.
''Ne yapacağız?''