Öğrenme

Öğrenme
"Ben bilmediğimi bildiğim için diğer insanlardan akıllıyım.” Sokrat –

ÖĞRENME –
Öğrenme, yaşantı veya uygulama sonucu, davranışta oluşan oldukça kalıcı değişikliklerdir. Bu tanımdan da anlaşılacağı gibi öğrenmede üç unsur öne çıkmaktadır: Birincisi, öğrenme olması için davranışta değişme olması; ikincisi, değişikliğin yaşantı sonucu meydana gelmesi; üçüncüsü ise, değişikliğin öğrenme sayılması için kalıcı olmasının gerekliliğidir. Öğrenme fizyolojik olarak yeni sinir yollarının açılması, yeni sinapstik bağların kurulması, çeşitli nöronlar arasında meydana gelen yeni devrelerin iletime hazır hâle geçişi, yeni düzenlemelerin elektrokimyasal sinir akımında değişmelerle sonuçlanmasıdır. Herhangi bir yaşantı yani öğrenme, sinir sisteminin en küçük parçaları olan nöronlar arsında birtakım bağların kurulmasını sağlar. Tekrar çalışmaları ise bu bağların kuvvetlenmesiyle yani öğrenmenin pekişmesiyle sonuçlanır. Öyleyse insan davranışlarını ve özelliklerini belirleyen etkenler kalıtım, çevre ve zamandır. Bu anlatılanların öğrenme ile ilgisine gelince: İnsan potansiyel olarak bir öğrenme kapasitesine sahiptir. Uygun bir çevrede ve belirli bir süreçte bu öğrenme gerçekleşir. Öğrenmenin temelinde algı vardır. Duyu organları ile gelen nesnelere ve olaylara ait izlenimlere algı denir. İnsan organizmasının dış dünya ile ilişkisi alıcılar ve etkileyiciler yardımıyla olur. Uyaranlar çevresel sinir sisteminin parçası olan göz, kulak, burun, deri, dil gibi alıcı organları harekete geçirir ve uyartı alıcı organdan sinir sistemi aracılığıyla etkileyici organa (beyin) geçer. Etkileyici organ da bu uyarana tepki gösterir. Uyartının iletilmesi sinirler, hücreler ve hormonlar yoluyla gerçekleşmektedir. Bunları öğrenme açısından şu şekilde yorumlayabiliriz: Görme, işitme, hissetme, tat alma, koklama duyuları aracılığı ile uyartılar göz, kulak, deri, dil ve burun gibi alıcı organlara gelir. Bu organlardaki sinirler aracılığı ile beyne ulaşır. Daha sonra ise beyindeki ilgili merkeze gider. Öğrenme bu şekilde gerçekleşir. Öğrenmenin ilk aşaması ihtiyaçtır. Öğrenme mekanizmasının çalışması insanın yaşamını sürdürmesi için gerekli olan bilişsel (bilgi), duyuşsal (duygu) veya devimsel (hareket) davranışları gerçekleştirmeye yönelik ihtiyacın ortaya çıkmasına bağlıdır. Algılamaya etki eden en önemli faktör dikkattir. Öğrenme için gerekli olan şartlardan biri de uyarılmadır. Öğrenme için organizmanın yeterli düzeyde uyarılması gerekir. Gerekenden az uyarılmada öğrenme olmaz. Örneğin uyku hâlinde öğrenme olmaz. Uyarılma çok fazla ise öğrenme yine olmaz. Ön hazırlık öğrenme için gereklidir. Öğrenmede hazırlık, kişinin herhangi bir şeyi öğrenebilecek veya yapabilecek duruma gelmesidir. Bu, olgunlaşmanın yanında öğrenme için gerekli ön bilgi, beceri ve tutumun kazanılması demektir. Yani bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal yönden hazır bulunmak öğrenmeyi olumlu etkiler. Bilgilerin anlaşılabilir olması, öğrenmenin gerçekleşmesi açısından önemlidir Öğrenilebilir bilginin hangi yöntemle öğrenileceğinin belirlenmesi de öğrenmeyi etkiler. Öğrenmenin yapıldığı ortam ve öğreticinin nitelikli olması da öğrenme açısından önemlidir.
HAFIZA
Hafıza, öğrenmenin uzantısıdır. Bir bilgi öğrenildiğinde hafıza devreye girer. Hafıza, insanın geçmiş yaşantılarını kaydeder. Öğrenme de davranış değişikliğidir ve kişinin yaşantısında gerçekleşir. Öğrenilen bilgilerin kalıcı olması için hafızaya alınması gerekir. Hafıza, geçmiş yaşantıları zihinde saklayabilme gücüdür. Bunun için önce bilginin algılanması gerekir. Algılamanın, duyu organları aracılığıyla çevredeki çeşitli uyarıcıların bilincine varma olduğunu biliyoruz. Atkinson ve Shifrin hafızayı duyusal, kısa süreli ve uzun süreli hafıza olmak üzere üçe ayırarak incelemişlerdir. Bilgileri hafızaya alma bu üç hafızayla ilgilidir.
BİLGİLERİ HAFIZAYA ALMA
Öğrenmenin gerçekleşmesi kişinin öğrenme sürecinde aktif olarak rol almasıyla olur. Anlamlı ve kalıcı öğrenme, kişinin isteği, gayreti ve bilinçli olarak bilgileri işlemesiyle mümkün olur. Duyu organlarımızın algılama kapasitesi yüksektir. Bu nedenle bir bahçede dolaşırken etraftaki varlıkları “görürüz”, insanların konuşmalarını “işitiriz”, varsa çiçeklerin “kokusunu” alırız , bu arada bir şey yiyorsak “tadını” alırız, havanın sıcaklığını “hissederiz.” Yani çevresel sinir sistemini parçası olan beş duyumuzla algıladığımız uyarılar, merkezi sinir sistemini oluşturan beyne aktarılır. Bu algıların hepsi duyusal hafızayla ilgilidir ve anlıktır. Eğer bu algılar sonucu elde edilen bilgiler seçilerek dikkat o bilgi üzerinde yoğunlaşırsa bilgi kısa süreli hafızaya gitmiş olur. Kısa süreli hafıza düşünme etkinliği kullandığımız hafızadır ve depolama gücü sınırlıdır. Algılanan her bilgi bir öncekinin yerini alır. Yani eski bilgiler unutulur. Unutmamak için bu bilgilerin uzun süreli hafızaya aktarılması gerekir. Kısa süreli hafızadaki bilgilerin uzun süreli hafızaya yerleştirilmesi bilgilerin seçilmesini ve onun üzerinde işlem yapılmasını gerektirir. Örneğin bahçede dolaşırken gördüğünüz gülün üzerine dikkatinizi odaklarsanız diğer duyularınızla algıladıklarınızı değil de sadece görme duyusuyla algıladıklarınıza yoğunlaşırsınız. Ezberleme, eski bilgilerle ilişkilendirme, organize etme gibi işlemlerle kısa süreli hafızadaki yeni bilgiler uzun süreli hafızaya kaydedilir. Böylece öğrenme gerçekleşir.
UNUTMA
Unutma öğrenmenin tersidir. Önceden öğrenilen bilgilerin hatırlanmasının geçici ya da sürekli olarak yitirilmesidir. Öğrenmeden sonra unutmanın olması doğaldır. Çünkü; Alman psikoloğu Ebbinghaus yaptığı deneylerle öğrenilenlerin % 75’ten fazlasının bir hafta içinde, % 66’ sının bir gün içinde, % 54’ünün de bir saat içinde unutulduğunu bulmuştur. Unutma bilginin daha sonra kullanılamamasıdır. Unutmanın çok değişik nedenleri vardır. Öğrenilen bilgiler isteyerek unutulabilir. Çünkü yarar sağlamayacağı düşünülen bilgilerin hafızada tutulması kişi tarafından istenmez. Bazen de bilgi unutuldu zannedilir; ama aslında o bilgi hafızada vardır, ancak bilgiye ulaşılma zorluğu çekilir. Bir kitap, kütüphaneye yerleştirilirken nereye, nasıl, hangi kitapların yanına yerleştirildiği bilinirse daha sonra kolayca bulunabilir. Eğer bilgiler hafızaya düzenli ve başka bilgilerle birbirini çağrıştıracak şekilde yerleştirilmezse bu bilgilerin izi kaybedilebilir. Ona nasıl ulaşılacağı bilinemeyebilir. Ancak bilginin nerede, ne zaman, nasıl ve ne ile birlikte öğrenildiği bilinirse hatırlama gerçekleşir. Bazen de öğrenilen bilgiler sistemli bir şekilde öğrenilmediğinden hafızadaki bilgiler karışır. Bu nedenle bilgi kullanılamaz. Çünkü hafızada birbirine benzer bilgilerden çok sayıda vardır. Bilgiler bir sistem içinde hafızaya alınmazsa ve bu bilgilere daha sonra ulaşmak için herhangi bir ipucu belirlenmezse hatırlama gerçekleşmez; unutma olur.
HATIRLAMA
Hatırlama bilgilerin öğrenildikten sonra istenildiği an kullanılabilmesidir. Bunun için öğrenmenin kalıcı olması gerekir. Bir şeyi hatırlamadan önce onu algılamak gerekir; yani hatırlamanın olması için bilginin öğrenilmiş olması gerekir. Çünkü hatırlama, bilginin öğrenilmesi; hafızaya alınması sonra geri getirilmeye çalışılması işlemidir. Öğrenilen bilgilerin hafızaya bir sistem içinde birbirini hatırlatacak şekilde alınması hatırlamayı kolaylaştırır. Çokça ve bir sistem dahilinde yapılan tekrarlar da hatırlamayı kolaylaştırır. Bunun için karmaşık bilgiler basite indirgenerek bir bütün oluşturacak şekilde hafızaya alınmalıdır. Hatırlama aslında belleğin gücünü de gösterir. Hafıza (bellek) güçlü ise öğrenilenler kolay unutulmayacak, belli bir süre sonra kullanmak amacıyla hatırlanabilecektir. Burada şuna da değinmek isteriz ki alışkanlık hâline gelmiş bilgiler kolay hatırlanır. Bilgini alışkanlık hâline gelmesi, tekrarla mümkündür. Bilgilerin hafızada tutulma süresi, çalışmayla geliştirilebilir.
ÖĞRENME DURUMLARI
Öğrenme ile ilgili araştırmalara göre, Öğrendiklerimizin, % 83’ünü görme % 11’ini işitme % 3,5’ini koklama % 1,5’ini dokunma % 1’ini tatma duyularımızla edindiğimiz yaşantılar yoluyla öğreniriz. Öğrenme işlemine katılan duyuların sayısı ne kadar artarsa öğrenme o kadar iyi, unutma da bir o kadar zor olur. En iyi öğrenme kendi kendine yaparak, yaşayarak öğrenmedir. En iyi öğrenme somuttan soyuta ve basitten karmaşığa giden öğrenmedir. Zaman sabit tutulmak koşulu ile, Okuduklarımızın % 10’unu, İşittiklerimizin % 20’sini, Gördüklerimizin % 30’unu, Hem görüp hem de işittiklerimizin % 50’sini, Söylediklerimizin % 70’ini, Yapıp söylediklerimizin % 90’ını hatırlarız. Bir Çin atasözü: “Duyuyor ve unutuyorum, görüyor ve hatırlıyorum, yapıyor ve anlıyorum.” der. Öğrenme sırasında meydana gelen hataların hemen düzeltilmesi öğrenmeyi kolaylaştırır.