Mide Kanseri ile İlgili Bilinmesi Gerekenler

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye?de de akciğer kanserinden sonra en çok mide kanseri görülüyor. Taze sebze ve meyveden fakir, karbonhidratlardan zengin yiyeceklerle beslenenlerde mide kanseri oranı yüksek. Ancak erken dönemde tanı konulması her kanser türünde olduğu gibi mide kanserinde de hayat kurtarıyor
Ailede mide kanseri olan hasta varsa, kan grubunuz A ise ve karbonhidrat ağırlıklı yiyeceklerle besleniyor, konserve gıdalar tüketiyorsanız dikkat. Çünkü sizin için de mide kanserinin tehlike çanları çalıyor olabilir. Türkiye?de de akciğer kanserinden sonra en sık görülen kanseri türü olan mide kanseriyle ilgili merak edilen soruların yanıtlarını Bursa Çekirge Devlet Hastanesi?nden Operatör Dr. Bahadır Üresin verdi…
Mide kanseri nedir?
Midenin kötü huylu tümörüdür. Genellikle mukoza zarında gelişiyor ve yüzde 95 oranında bez epitelinden (dokuyu oluşturan hücreler) yola çıkıyor. Lenf dokusunda gelişen kanserler ve kas yapısında gelişen sarkomlar daha ender görülüyor.
Mide kanserini kimler yakalanıyor?
Genellikle 50 yaşının üzerinde görülüyor, erkeklerde daha fazla rastlanıyor. Çocuklarda ve gençlerde az görülen bir hastalık. Dünyada akciğer kanserinden sonra ikinci sıklıkta görülüyor. Yapılan araştırmalar her on kanser hastasından birinin mide kanseri olduğunu ortaya koydu. Türkiye?de en sık görülen sindirim sistemi kanseri olduğu biliniyor. Japonya?da ve Latin Amerika ülkelerinde, Finlandiya ve İzlanda?da diğer ülkelere göre daha fazla mide kanseri hastası var. Aşırı alkol alınması, topraktaki organik maddelerin çeşitliliği, çok kızgın yağda pişmiş yiyecekler, dumanda kurutulmuş alabalığın aşırı miktarlarda yenilmesi hastalığın İzlanda?daki yaygınlığına neden olarak gösterilen etkenlerden.
IZGARA ET YEMEYİN
Bu kanser türünün nedenleri nedir?
Mide kanserinin oluşumunda beslenme alışkanlıkları önemli rol oynuyor. Yiyeceklerin saklanış biçimi de mide kanseri nedenleri arasında sayılabiliyor. Taze sebze ve meyveden fakir, karbonhidratlardan zengin besinlerle beslenenlerde mide kanserine yakalanma oranı yüksek. Hastalığa, bir ülkenin sosyoekonomik düzeyi düşük ya da sebze, meyve üretimi kıt kesimlerinde çok; zengin, sebzesi meyvesi bol, ılık yerlerde ise az rastlanıyor. Deneysel olarak, bol vitamin ve mineral ile beslenme mide kanseri oluşumunu önlüyor. A ve C vitamininden yetersiz bir diyetle beslenildiğinde mide kanseri oluşum riski artabiliyor. Yaklaşık 24 saat bekletilen pişmiş gıdalar, konserve edilmiş et ve balıklar, ızgarada pişirilmiş, tütsülenmiş salamura gıdalar kanserojen bileşiklere sahip olabiliyor.
Çünkü et ürünlerinin salamurası yapılırken nitrat ve nitrit tuzları kullanılıyor. Bu tuzlar ısıtma sırasında veya mide içinde nitrosaminleri oluşturur ki bunlar da güçlü kanserojenler. Nitrosaminler gıdaların bakteri ve mantarla karşılaşması sırasında da ortaya çıkabiliyor.
Son yıllarda geliştirilen soğutucu ve derin dondurucuların ve vakumlu steril ambalajların etkisiyle taze meyve, sebze tüketimi ön plana çıkıyor, salamura ve konserveden uzaklaşılıyor. Bu da mide kanseri riski açısından sevindirici bir gelişme. Mide kanseri konusunda çok tuzlu gıdaların fazlaca tüketilmesi risk faktörleri arasında sayılıyor.
Yapılan araştırmalarda A kan grubunda olanların mide kanserine yakalanma olasılığı diğerlerinden yüzde 20 yüksek olduğu gözlemlendi. Kalıtsal bir hastalık olan pernisiyöz anemide (mideden demirin emilememesi) mide kanseri riski 20 kat daha fazla. Kronik bir mide mukozası iltihabı olan ve mide ülserinde sıklıkla ortaya çıkan helicobakter pylori bakterisinin sebep olabileceği atrofik gastrit ve mide asidinin az olduğu olgularda da mide kanseri olasılığı artıyor.
GEÇ KALINIRSA YAYILABİLİR
Ülser hastaları risk grubunu mu oluşturuyor?
Günümüzde mide ülserinin ise kansere dönüşmediği görüşü kabul ediliyor. Mide ülseri olanlarda düzenli tarama, endoskopi ve biyopsiyle ileride kansere dönüşebilecek hücreler tespit edilebiliyor.
Erken teşhis edilen kanserde yaşama şansı yüzde 95 civarında. Öte yandan yapılan çalışmalar sigara içmenin mide kanseri riskini arttırdığını ortaya koydu. Fazla sigara içenlerde ve sigaraya genç yaşta başlayanlarda bu risk iki katına çıkıyor.
Kanserli hücreler başka organlara sıçrıyor mu?
Mide kanseri, polip tarzında, ülseröz kanser ve mide duvarının tüm katlarını istila eden kanser tiplerinden biri. Kanserin yüzde 60 kadarı midenin yatay parçasını, yüzde 30 üst kısmını, yüzde 5?i yemek borusuna yakınını, yüzde 5?i de tüm mideyi tutuyor. Mikroskop altında çok büyük oranda salgı bezlerinden kaynaklandığı görülüyor. Mide kanserinin yayılımı lenf, kan ve karın zarı (periton) yoluyla oluyor. Mide çevresindeki lenf bezlerinin tutulumu hastalığın kötü ve hızlı seyredeceğinin belirtisi. Mide kanseri tedaviyle sonuç alınamadığı sürece kan yoluyla karaciğere atlayabiliyor, buradan da akciğer, kemik, beyin gibi dokularda çoğalabiliyor.
Belirtiler neler?
Karnın üst kısmında ağrı, yanma, yemeklerden sonra şişkinlik hissi gibi yakınmalar mide kanseri habercisi olabiliyor. Hastalar genelde iştahsızdır, hazımsızlık, zayıflama, halsizlik ve kansızlık mide kanserine eşlik eden önemli belirtiler. Kusma ve bağırsak işlevinde kan ya da siyah dışkı da şüphe sebebi.
ERKEN TANI KURTARIYOR
Mide kanseri tanısı nasıl konuluyor?
Mide kanserlerinde erken tanı maalesef çok zor. A kan grubunda ve daha önce bu hastalığa yakalanmış akrabası olan kişilerde kanser riski yüksek. Atrofik gastriti ve özellikle pernisyöz anemisi olanlarda bu risk artıyor. Bu kişiler yakın gözlemde tutulmalı. Hastaya tanı için halk arasında mide filmi olarak bilinen çift kontraslı, baryumlu mide grafisi yapılabilir. Mikroskop ile ayrıntılı incelemenin yapılabilmesi için doku örneklerinin de alınmasını sağlayan mide içinin gastroskopi yöntemiyle kesin sonuç alınabilir. Laboratuarda yapılan incelemede mide asidinde azalma belirleniyor. Olguların yüzde 40?ında kansızlık, protein oranında belirgin azalma ve kanın çökme hızında artma saptanıyor. Hastaların yüzde 60?ında CEA denilen tümör işaretleyicisi yüksek çıkıyor. Kansızlığı olan hastalarda dışkıda gizli kan bulunması da önemli. Midenin radyolojik tetkiki kanser tanısı koydurur. Ehil ellerde yapılan gastroskopi ile birlikte yapılan biyopsi kesine yakın tanı koydurucu özellik taşıyor.
Tedavi yöntemleri nedir?
Günümüzde mide kanserinin kökten tedavisi cerrahi müdahaleyle mümkün. Erken dönemde tanı konulması müdahalenin başarı şansını artırıyor. Mide kanserinin tek tedavi yöntemi hastalığı taşıyan kesimin olabildiğince geniş olarak, bölgesel lenf bezleriyle birlikte çıkarılması. Ameliyata alınan hastaların yüzde 70?inin mide tümörü çıkarılmaya uygun bulunuyor. Çıkarılma olanağı olmayan mide tümörlerinde birtakım öteleyici girişimlerle hastanın içinde bulunduğu sorunlar geçici olarak giderilebiliyor. Radyoterapi ve kemoterapinin lenfoma tipi mide kanserinde etkisi vardır ki bu da mide kanserlerinin yüzde 10?unu teşkil ediyor. Cerrahi tedavi yapılmayan mide kanserlerinde tanıyı izleyen beş yıllık yaşam oranı yüzde 1 civarında. Ameliyatta tümörü çıkarılabilir olanlarda bu oran yüzde 35?e kadar çıkıyor.
Hasta ameliyat sonrasında neler yaşıyor?
Cerrahi girişim sonrası erişilebilecek en iyi nokta olarak hasta tümörlerinden kurtulmuş oluyor. Sonraki etap, tedavinin istenmeyen sonuçlarıyla olası bir nüksetmeyi yani tekrarlama olasılığını saptıyor. Tedavi sonrası kontroller önceleri üç ayda bir, iki yıldan sonraysa altı ayda bir gerekli. Muayenede vücut genel kontrolden geçer, midenin tamamı değil, bir bölümü alınmışsa gastroskopi yapılıyor.
Bu belirtilere dikkat!
Mide kanserinin pek çok belirtisi var. Şu şikayetlerden en az ikisini yaşıyorsanız hemen bir doktora başvurun:
Karın üzerinde mide bölgesi ve onun etrafındaki bölgede rahatsızlık hissi ağrı ve ağırlık hissi.
Bulantı ve kusma.
Şiddetli zayıflama.
Yemeklerden sonra rahatsızlık hissi.
Sindirim sisteminde kanama veya gizli kanama.
Erken doyma hissi.
Demir eksikliği anemisi.
Yaşam tarzınızı değiştirin
Bu kanser türünden korunmak için yaşam tarzınızı değiştirmeniz şart. Uzmanlar şu noktalara dikkat edilmesi gerektiğini belirtiyor:
Bol taze sebze ve meyve yemek.
Kırmızı et, balık ve tavuğun dengeli yenmesi.
Konserve gıdaların fazla tüketilmemesi.
Alkol kullanılmaması.
Vücudun ideal kilosuna yakın olması.
Hareketli bir yaşam.
Sigara içmemek.
Fazla tuzlu yememek.