Mehmet Başaran

1926'da Kırklareli'nin Lüleburgaz ilçesi Ceylanköy?de doğdu. Kepirtepe Köy Enstitüsü?nü (1943) ve Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü?nü bitirdi (1946). Askerliğini yaparken Yedeksubay Okulu?ndan çavuşa çıkarıldı. Köy enstitüsü öğretmenliği, gezici başöğretmenlik, ilkokul öğretmenliği, Türkçe öğretmenliği yaptı, Türkiye Öğretmenler Sendikası?nın (TÖS) kuruluş çalışmalarına katıldı, 1979?da emekli oldu. 1950?li ve 1960?lı yıllarda güçlenen Köy Edebiyatı hareketinin şiirdeki önde gelen temsilcilerinden biri. İlk şiiri Köy Enstitüleri Dergisi?nde yer aldı. Adam Sanat, Gösteri, Kıyı, Varlık, Yansıma, Yazko Edebiyat, Yeditepe, Yeni Biçem, Yeni Ufuklar, Yücel gibi dergilerde şiirleri yayınlandı. Toplumcu düşünceyi didaktizme düşmeden şiirlerine sindirmeyi bildi. Şiirlerinde direnme ve umut temalarını iç içe işledi. Aynı temalar gözlem ve deneyimleriyle bütünleşmiş olarak “Ahlat Ağacı” ve “Nisan Haritası”ndan sonra şiir kitaplarına damgasını vurdu.
ESERLERİ

ŞİİR:
Ahlat Ağacı (1953)
Karşılama (1958)
Nisan Haritası (1960)
Kocakent (1963)
Pıtraklı Memleket (1969)
Gök Ekin (1975)
Meşe Seli (1982)
Günler Tuz Rengi (1986)
Sis Dağının Başında Borana Bak Borana (1990)
Koca Bir Troya Dünya (1997)
Pir Sultan Ölür Ölür Dirilir (2002)

ÖYKÜ:
Aç Harman (1962)
Zeytin Ülkesi (1964)
Sürgünler (1970)

ROMAN:
Elif Diye Bir Türkü (1976)
Mehmetçik Mehmet (1978)

ANLATI:
Çarığımı Yitirdiğim Tarla (1955)
Eylülün Kızgın Soluğu (1996)
Tonguç Yolu (1974)

ÖDÜLLERİ:

1970 TRT Sanat Ödülleri Yarışması başarı ödülü
1979 Orhan Kemal Roman Armağanı Mehmetçik Mehmet ile

YORULMAZ ISCILERIYIZ ASKIN
Büün gün kırlara bakmışım
Basaklarla kımıldanan
O bitek yalnızlığa
Burnumda gökyüzünün ince kokusu
Bütün gün sana bakmışım
Derin mırıltılarla ırmağa karısan
Çakıntılı gövdene senin
Uzanmışım terli toprağa
Yanına gözlerinin
Çıplak gecelere dokunuyorum
Yazın ve düşlerin sıcak kıvrımlarına
Denizi başlatıyor dudaklarının tuzu
Yüreğim kamaşıyor şavkından
Ellerim böğürtlen moru
Yorulmaz işçileriyiz aşkın.
Soluk soluğa ıslak yaylar
Ürkek sokulmaların
Ormanları uyandırıyor kanımın gurultusu
Baş döndürücü yerlerindeyim dağin
Kollarımdan akan ırmak,
Sonsuza tamamlanıyorum…

CAN YOLDAŞI
Sen hürriyetin türkülerin kızı
Sen sıcaklığı kanımın
Şu koskoca dünya üzerinde
Yoldaşı kimsesiz canımın

İşte gözgöze geldik bu akşam
İnandım aşılırmış Kaf dağları da
Kollarında bakir toprak lezzeti
Yanıyorsun bir damla ter kadar güzel

Sarışın tarlaları mı kucaklamışım ben
Ne bu çiçek kokusu ekin kokusu
Deli bir rüzgâr geçiyor gönlümden
Yıldızlar ışıyor gözlerin gibi

Böyle konuştukça avucun sıcak sıcak
Karşımda ıslak dudaklar titrer
Başım üstünde yeni doğmuş ay
Altın tınazlar gibi savrulur içim

AHLAT AĞACI
Eşin dostun yaşıyor bak bahçelerde
Sen çıplak bir doruğun üzerindesin
Tam rüzgârın engini sardığı yerde

Yekpare bir mavilik üstünden akar
Altında köklerini sıkan toprak var
Dertleşir durursun gölgenle

Bazan öyle yakın geçer ki kayan yıldızlar
Halini soruverecekler sanırsın
Dağılır üstündeki yeşil sükût
Ümitle kımıldanırsın

Bakma sana bir ad verdiklerine
Yerle gök arasında bir karaltısın
Ve bütün dünya seni unutmuş
Sanki kim bilecek yaşadığını
Gelmese dallarına birkaç fakir kuş

Ne de dolmaz çilen varmış
İlk defa kırağı yaktı canını
Aşkı sonra bulutların
Rüzgârın cilvesi değil miydi
Döken yapraklarını

Durmuşsun kırların bir ucuna
Ah senin halin köylü hali
Yaşarsın kıraç toprakta
Servi-simin misali