Hayyam Yargıç Karşısında * Ahmet Çınar

19 Ekim 2012, 09:28
Engizisyon düzeni böyledir çünkü…
Bir gün siz de yargıç karşısına çıkabilirsiniz.
Somut bir nedeni, sağlam bir delili olması gerekmiyor.
900 yıl önce yaşamış Ömer Hayyam'dan bir dörtlük paylaşmış olabilirsiniz örneğin.
Ya da 39 yıl önce ölmüş bir yakınınız olan İbrahim Kaypakkaya'nın kabrini ziyaret edip çiçek bırakmış olabilirsiniz.
Ya da ne bileyim, boynunuza puşi bağlamış veya parasız eğitim istediğinizi belirten bir pankart açmış olabilirsiniz.
Dün İstanbul 19. Sulh Ceza Mahkemesi'nde olan buydu.
Yaklaşık 900 yıl önce yaşamış Ömer Hayyam yargıç karşısındaydı.
Hayyam'ı derdest edip yargıç karşısında getirmek olanaksız olduğundan, başka bir şey denediler, Hayyam'ın dörtlüğünü Twitter'da paylaşan Fazıl Say'ı getirdiler.

***

Modern hukukta, tanımsız suç olamaz.
Engizisyonda ise cezalandırmak istediğin kişiye itinayla 'suç' tanımlanır.
2012 Türkiye'sinde geçerli hukuk, Ortaçağ hukukudur. Engizisyondur.
Ergenekon, KCK, Oda TV, Balyoz, Hopa davaları neyse, dün İstanbul 19. Sulh Ceza'da kurulan mahkeme de odur.
Mantığı aynıdır.
Muhalif olan, aykırı söz söyleyen, iktidarın beğenmediği herkesi ve her düşünceyi tehdit eden bir mahkemedir.
Yargılanan elbette Hayyam da değildir, Fazıl Say da değildir. Yargılanan, Hayyam gibi, Fazıl Say gibi düşünecek olan, düşünme potansiyeli olan milyonlardır.
Korku üreten mahkemelerdir.
Korku yaratan düzeneklerdir.
Sanık sandalyesinde oturanlardan çok, dışarıya hitap eder bu mahkemeler. Dışarıyı korkuturlar. “Bir gün siz de…” mesajını verirler potansiyel muhaliflere.
Muhalif olmayı, itiraz etmeyi, hayır demeyi “kriminalize eden”, “suç sayan” birer düzenektirler.

***

Dün…
Çağlayan Adliyesi'nde yargıç karşısına çıkarılan görünüşte Fazıl Say'dır.
Ama aslında Hayyam'dır, Nazım Hikmet'tir, Can Yücel'dir, Aziz Nesin'dir. Tüm ilerici, aydınlanmacı, laik değerlerimize sahip çıkanlardır.
Aydınlıktan korkanlar ise…
Korku salarak, tehdit ederek, engizisyon kurarak ayakta kalmaya çalışanlardır.
Asıl onlar korkmaktadırlar.
Korktukları için, korkutmak, korku salmak, korku düzenini kurmak zorundadırlar.

***

Nedenini Aziz Nesin anlatsın:
“Beş yaşımdaydım. Bana daha o yaşımda okuma-yazma, matematik, sarf ve nahiv (dilbilgisi ve söz dizimi) öğreten Galip Amcam şu gülütü anlatmıştı:
Köpeğe sormuşlar:
– Niçin havlayıp duruyorsun?
– Yürekliliğimden, demiş köpek.
– Öyleyse niçin gerin gelip gidiyor?
Köpek yanıtlamış soruyu:
– Korkumdan!
Altmış yıldır unutmadığıma göre, ölene dek unutamayacağım bu gürültüyü duyduğumdan bu yana, yaşamımdaki deneyimlerimde gözlemledim ki, havlayıp hırlayarak, zart zurtla, zorbalıkla, dayak ve işkenceyle başkalarını korkutmak isteyen ve korkutanların, kendileri daha çok korkmakta ve korkularından gerileri gidip gelmektedir.
Başkalarını korkutmaya çalışan ve korkutanların kendileri daha çok korkarlar ve korktukça, korkularını yenmek için daha çok korkutmaya çalışırlar. Bu korku kısırdöngüsü böylece sürer gider.
Gerçekten yürekli olanlar, ne başkalarını korkutmaya çalışır, ne kendileri korkarlar.”