Nerede o göl
Çocukluğumun denizi Halkapınar
Hemen kıyısında okulumun ders araları
Koşup sularında taş sektirdiğim
Kağıttan gemilerim,
Görünmez tayfalar
Yedisinde gurbet artığı bir çocuğun
Uyumsuzluğunu, iç sıkıntısını
Aşina bir dost gibi sineye çeken
Hangi dilden konuşursan anlar
Nedensiz ağlamaların, suskunluğun
Birden çzöüldüğü duruluklar
Nerede o göl, Halkapınar
Sular ilk orada mı dinlenirdi
Düşüp ıslanır mıydı bulutlar
Kuşlar kuşlara neler söylerdi
Bir yanı oyunbaz koruluklar
Çıkmaz sokağımızın kara fırını
Bölünce uykuları ekmek kokusuyla
Düşerdik yola Nam Dayı'yla
Gölün ağzından yem çıkarmaya
Sonra yeşile doygun bahçeleri geçip
Gümüş renkli Manda Çayı'nı
Uzanırdık Körfez'e balığa
Tirşe bir dünyaydı kıpır kıpır
Gelsin karagöz, barbun, çipura
Tahta masalarda kafalar dumanlanır
Nazarlı radyolarda Zeki Müren
Eşiklerden taşan kahkahalar
Göz süzerdi söyleşilere asmalar
Gelinlik akasyalar fısıldaşır
Yok oldu pencerelerde sardunyalar
Top top fesleğenler, karanfiller
Beyaz badanalı evlerde soluyan rüzgar
Selamsız sabahsız çekip gittiler
Nerede o göl
Çocukluğumun denizi Halkapınar
Doldurulup betonlaşmış üzeri
Şimdi otogar
Hangi yolcudur ki belleğinde
yitik bir gölden kalktığını anımsar
Eski haritalar gibidir eski aşklar
İzmir kan tükürse de ciğerparem
Bir anlatan bulunur elbette
Katlanır katlanır da ortaya çıkar
Ne yürek yorulur, ne gönül uslanır