Yürüyorum Erzincan ovasında
gökyüzü sarsılıyor yer nazlı
çiçek açmış kayısı ağaçları
burnuma toprak kokusu geliyor
Sırtımı dağa veriyorum yönümü
siper ediyorum ömrümü bir kelebeğin gölgesine
iki çakıltaşı alıp yerden atıyorum havaya
başıma düşüyor sivri olanı
Herşey kayıyor/sırt çantama
yağmur bulutları doluyor önce
toprağa dayıyorum kulağımı
uğultusunu dinliyorum yüreğinin
Sonsuz sevilerle savruluyorum
sütleğen otlarının içine
Koşuyor ışıklar yukarıya/kavaklara doğru
Kirpiklerime yağmurun salkımı diziliyor
alışılmamış bu kaynaşmayla asılıyorum göklere
Arılar burdan oraya yitip gidiyorlar tekdüze
Yürüyorum bu akşam karaağaçlar arasında
yellerin kirp diye kesilmez ki sesi