Ergenlikte Nevrotik Bozukluklar ve Ruh Sağlığı

Büyüme ve gelişmenin getirdiği farklılıklara alışma ve yeni duruma uygun davranışlar sırasında ortaya çıkan gerginlikler, ergen yaştaki bir kısım bireyleri ruhsal bakımdan hassas yapmaktadır.

NEVROTİK BOZUKLUKLAR
Büyüme ve gelişmenin getirdiği farklılıklara alışma ve yeni duruma uygun davranışlar sırasında ortaya çıkan gerginlikler, ergen yaştaki bir kısım bireyleri ruhsal bakımdan hassas yapmaktadır.
Ergenlik Dönemi Depresyonları
Depresyon duygularda güvensizlik, karamsarlık ve çöküntünün oluşmasını, düşünce ve hareketlerdeki yavaşlamayı anlatan ruhsal bir rahatsızlık durumudur. Çocukluk döneminde depresyon çok az görülürken, çocukluktan ergenliğe geçişte depresyon artmaktadır.
Ergenlikteki depresyon daha çok kısa süreli ve belirli durumlara bağlı olarak görülmektedir. Kısa süreli depresyonda;
Ergenler üzüntülüdür.
Anlaşılmadıklarını düşünürler
Bunlara rağmen günlük hayatlarını devam ettirebilirler.
Gerçek depresyonda;
Ergen kendini değersiz bulur.
Kendini suçlar.
Üzüntülü ve ümitsiz olur.
İntiharı düşünebilir, öfke ve hırçınlık gösterebilir.

Ergenlik Dönemi Depresyonlarında Tedavi
Bu durumda profesyonel bir uzmandan yardım alınması gerekir. Depresyon geçiren ergenin depresyonunun derecesine göre ilaçla veya psikolojik olarak tedavisi mümkündür. Depresif ergen yetersizlik ve çaresizlik içindedir. Ergenle yapılacak psikolojik danışmalarda danışanın psikolojik olarak desteklenmesi, rahatlatılması ve cesaretlendirilmesi gerekmektedir. Ergenin depresyona girmesine neden olan olaylar ve durumlarla ilgili olarak aydınlatılması ve gelişime has nedenlere bağlı depresyonların geçici olduğu konusunda bilgilendirilmesi yerinde olur.

Ergenlikte Davranım Bozukluğu
Davranım bozukluğu devamlı olarak saldırganca ve bozuk davranışlar gösteren ergenler için kullanılmaktadır. Davranım bozukluğu şu başlıklarda ele alınmaktadır:
İnsanlarda ve hayvanlarda fiziksel zarara neden olacak davranışlar
Taşınır ve taşınmaz mallarda zararlara veya kayıplara neden olacak davranışlar

Dolandırıcılık ve hırsızlık
Kuralları çiğneme veya bozma
Bu davranışlardan herhangi üçünün son on iki aydır yapılması ve 10 yaşından sonra başlaması ergenlikte başlayan davranım bozukluğu olarak tanımlanmakta ve belirtilerine göre hafif, orta, ağır derecede olmak üzere ayrılmaktadır. Davranım bozukluğu ile asi tavırlar göstermeyi birbirinden ayırmak gerekmektedir.
Asi davranışları olan gençlerle ilgilenip konuşulduğunda, bu davranışlarında azalma görülmekte ve daha uyumlu olmaktadırlar. Oysa davranım bozukluğu tanısı konmuş ergenlerin olumsuz ve sosyal yönlerden bozuk davranışlarının yetişkinin gösterdiği olumlu yaklaşımlar sonucunda da azalmadığı ifade edilmektedir. Davranım bozukluğu erkeklerde dört ile beş misli fazla görünmektedir. Bu bozukluğun niçin erkek ergenlerde daha çok görüldüğü tam olarak açıklanamamaktadır.

Ergenlikte Öfke Patlamaları
Ergenlikte görülen ruhsal kriz durumlarından biridir. Öfkenin yoğunluğu ve ergenin öfkelenmenin sonucunda yaptığı saldırganlığın ve tahribatın derecesi bireyden bireye, öfkeyi doğuran nedenlere bağlı olarak değişir. Bu tür öfke patlamaları veya nöbetleri psikotik bir kriz değildir, ancak çok yoğun öfkeler sonucu ergen etrafını kırıp geçiriyorsa ağır bir ruhsal bozukluğun ilk belirtilerini gösteriyor olabilir. Ergenin önceki bastırılmış öfke ve saldırganlık duygularının yoğunluğu, öfke patlamasını tetikleyen olayın ergeni rencide edici olması, öfke patlamasını büyütebilir. Bu tip patlamalarda ergen çoğu kez öfkesini kendinden güçsüzlere yöneltir. Öfke krizi geçtikten sonra ergen yaptıklarından pişmanlık duyabilir. Sıklıkla tekrarlanan öfke patlamaları bir hekim müdahalesi gerektirir.

Karşıt Olma veya Karşı Gelme Bozukluğu
DSM-IV te bu bozukluğa sahip ergenler sık sık hiddetlenip büyükleri ile tartışmaya giren büyüklerinin isteklerine uymayarak karşı gelen ve bunları reddeden, isteyerek başkalarını kızdıran,kendi yaptığı olumsuzca davranışlar için başkalarına karşı gücenik ve içerlemiş olan,kin ve intikam isteğiyle dolu bireyler olarak tanımlanmakta ve yukarıdaki davranışların en az dördünü altı aydır göstermekte olan ergenlerin bu bozukluğa sahip olduğu kabul edilmektedir (Köroğlu,1994:59)

Ergenlikte Yeme Bozuklukları
Anoreksiya nervoza, kilo almaktan aşırı korkma, bireyin vücut ağırlığını ve biçimini yanlış değerlendirmesi, bir deri bir kemik haline geldiği halde kendini hala şişman olarak değerlendirme gibi belirtilerle görülen bir ruhsal hastalıktır.Bulimiya nervoza zaman zaman tekrarlanan aşırı yemek yemek durumudur.Hasta yeme krizi sırasında kontrolden çıkar ve kriz sonunda kilo almaktan kurtulmak için bir süre hiç yemek yemez veya çeşitli yöntemler kullanarak yediklerini çıkarmaya çalışır.Her iki yeme bozukluğu da ağır bir ruhsal bozukluk olarak kabul edilmektedir (Köroğlu,1994:219-220).
Anoreksiya 10-30 yaşları arasında,sıklıkla 12-18 yaşlarında görülen, kadınlardaki görülme sıklığı erkeklere göre %95 fazla olan bir bozukluktur.Bulimiya 15-30 yaşları arasında görülür ve kadınlarda erkeklere göre on defa fazla rastlanır.Görünürdeki şişmanlıktan kaçma arzusunun arkasında cinsel kimliğini reddetme derinlerdeki psikolojik nedenlerden birisidir (Gander ve Gardiner,1993:412)
İstanbul Bakırköy de 1992 yılında dört liseden seçilen 1022?si kız,956?erkek 1978 öğrenci arasında yapılan taramada yaş ortalaması 16.22 olan 14-19 yaşları arasındaki grubun %2.52?sinde (50) kişi bulimiye ve %2?sinde (4) kişi anoreksiya bulunmuştur (Yeşilbursa ve ve Diğerleri,1992:95)
Vücut ağırlığı konusundaki kalıp yargılar kızları erkeklerden daha çok etkilemekte ve bazı normal olmayan davranışlar göstermelerine neden olmaktadır
Şişmanlık,açlık duygusu olmadan,devamlı yemek yeme sonucu ortaya çıkabilir.Şişman olma ergenin olumlu benlik kavramı kazanmasına ve arkadaşları ile uyumlu beraberlikler geliştirebilmelerine engel olabilir.Bazı hallerde genç kızlardaki cinsel kimliği reddetme arzusu,bedenlerini aşırı şişmanlaştırarak onu cinsel bakımdan çekici olmaktan çıkarma şeklinde kendini gösterebilir.
Mevsim Değişikliklerine Bağlı Davranış Değişiklikleri
Mevsim değişikliklerinde,özellikle bahar aylarına rastlayan günlerde bazı bireylerle birlikte ergenler de ruhsal bakımdan olumsuz olarak etkilenmektedir.
Ruhsal durumda ve davranışlarda mevsim değişikliklerine bağlı olarak ortaya çıkan etkilemelerle ilgili olarak 1993-94 öğretim yılında sonbahar ve kış aylarında M.Ü. Tıp Fakültesi?nde okuyan 119?u erkek 109?u kız 228 öğrenci üzerinde yapılan araştırmada,öğrencilerin %15.8?inin hafif ,%14?ünün orta, %8.3?ünün belirgin ve %1.3?ünün ciddi olarak mevsim değişikliklerinden etkilendiğini bulunmuştur (Oney ve Göktepe,1994:82)
Ergenlikte Şiddet ve Saldırganlık
Ergenlikte artan fiziksel güce ve ergenin yaşadığı çevre koşullarına bağlı olarak şiddetten hoşlanma ve saldırganca davranma sıklığında artış olabilir.Üniversitesi?nin çeşitli bölümlerinin birinci ve dördüncü sınıflarında okuyan 550 öğrenci üzerinde yapılan araştırmada erkek öğrencilerin saldırganlık düzeylerinin kızlara göre anlamlı olarak yüksek olduğu bulunmuştur. (Arıcak,1995:93.)
Saldırganlığın Nedenleri Konusundaki Görüşler
Psikoloji saldırganlığın nasıl ortaya çıktığı hakkında dört temel görüş ileri sürmektedir.Bunlar:
1.Freudiyen Görüş:Freud?a göre saldırganlık dürtüsü organizmada doğuştan vardır vecinsel istek kadar temel bir insan davranışıdır.
2.Etholojik Görüş:Konrart Lorenz ve arkadaşları da saldırganlığı bütün organizmalarda bulunan bir güç alarak görmektedir.Nüfusun artması,besin kaynaklarının azalması, o bölgede yaşayan canlılar arasında birbirlerine yönelik saldırganca davranışların artmasına ve canlı türünü azaltmaya yönelir.
3.Kırıklık ?Saldırganlık: Kuramı:j.M Dollard ve N.E.Miller tarafından ileri sürülen bu görüşe göre saldırganlık kırıklığa uğramakla açıklanmaktadır.Belirli bir amaca yönelen bireyin amacının engellenmesi onda kırıklık taratır ve bu da saldırganca davranmasına neden olur.
4.Sosyal Öğrenme veya Model Alma Kuramı:Bu kurama göre saldırganlık öğrenilen bir davranıştır ve bireyler bu davranışları başkalarının gösterdiği benzer davranışları gözleyerek, bunları örnek alma yolu ile ve taklit ederek öğrenirler.

TELEVİZYONUN ÇOCUKLAR ÜZERİMDEKİ OLUMSUZ ETKİLERİ
MEDYA VE ŞİDDET : Saldırgan davranışların ortaya çıkmasında en önemli etkenlerden biri öğrenmedir. T.V.?nin çocuklar üzerindeki etkileriyle ilgili araştırmaların büyük çoğunluğu “gözleme dayalı öğrenme” adı verilen geniş bir konu alanında yoğunlaşmaktadır. Bu yaklaşıma göre bir çocuk başkalarını gözleyerek yalnızca yeni davranışlar öğrenmekle kalmaz, saldırgan davranışlara başvurmanın yada böyle davranışlardan kaçınmanın uygun olduğu zaman ve ortamları da öğrenir. Berkowitz'e göre T.V.de saldırganlığı gözleme,izleyicilerde saldırganlıkla ilgili düşüncelerin uyarılmasına yol açar. Bu düşüncelerdeki etki duygulara ve davranışsal eğilimlere yayılır,gözleyenleri saldırgan eyleme daha bir hazır hale getirir. T.V. deki saldırgan görüntülerin,şiddet içerikli filmlerin ve eylemlerin, pornografik öğelerin yer alması çocukları ve gençleri olumsuz yönde etkilemektedir. Uzun süre T.V. izleyenlerin izlemeyenlere oranla daha güvensiz,kuşkulu,kızgın ve öfkeli oldukları görülmüştür. İnsanlar gerek T.V. de gerek yazılı basınd şiddeti sürekli görür,tedirgin edilir,diken üstünde tutulursa, o insanların dünyaya olumlu bakmaları,kendilerini olumlu algılamaları beklenemez.
T.V. deki şiddet içerikli programların çocuklar üzerindeki etkileri 1961'de A.Bandura ve arkadaşları tarafından yapılan deneyde ortaya konmuştur. Bu deneyde çocuklar bir yetişkini,basit oyuncaklar ve şişirme bir bebekle oynarken seyrettiler. Deneysel koşullardan birinde,yetişkin yaklaşık bir dakika için basit oyuncakları toplamakla işe başladı. Sonra dikkatini şişirme bebeğe çevirdi. Bebeğe yaklaştı, onu yumrukladı, ağaç bir çekiçle ona vurdu, havaya fırlattı ve odanın içinde orayı burayı tekmeledi. Bütün bunları yaparken de “kır burnunu ,vur başına, al sana” diyerek bağırdı. Çocukların gözleri önünde bu davranışları yaklaşık 9 dakika sürdürdü. Diğer bir durumda yetişkin sessizce diğer oyuncaklar üzerinde çalıştı,şişirme bebekle ilgilenmedi. Bir süre sonra her çocuk şişirme plastik bebeği de içeren bir dizi oyuncakla 20 dakika yalnız bırakıldı. Yetişkin saldırgan davranışlarda bulunurken seyreden çocukların onu diğer oyuncaklar üzerinde sessizce çalışırken seyreden gruptaki çocuklardan çok daha saldırgan davrandıkları görüldü. İlk grup bebeği yumrukladı ,tekmeledi ,hırpaladı ve saldırgan yetişkinin söylediklerine benzer saldırgan yorumlarda bulundu. Bu çocukların saldırmaya deney öncesinden daha eğilimli oldukları açıkça ortaya çıktı. Taklit süreci içerisinde daha fazla saldırgan davranış gösteriyorlardı.
Çocuklar T.V. de izledikleri dizi kahramanlarını kendilerine model seçiyorlar, günlük yaşamlarına ve oyunlarına yansıtıyorlar. Bu dizilerdeki kahramanların davranışları çocuklardaki saldırganlık dürtülerini harekete geçiriyor.
Şiddet,saldırganlık,cinsellik içeren programlar,onları izleyen çocukları psikolojik sorunlara itiyor, içine kapanık,kavgacı,istismar ve şiddet eylemlerine yatkın duruma getiriyor.
ERGENLİKTE İNTİHAR
Ergenlik yılları diğer hayat dönemlerine oranla intiharın en çok olduğu dönemdir.
Nedenleri: İntiharın en belirgin nedenlerinin başında çocukluktaki sevgi yoksunluğu gelmektedir. Anne babanın ölmesi, ayrılması, aileden ayrılma, karşı cins tarafından reddedilme, grup içinde aşağılanma, onuru ile oynanması ergeni derin bir üzüntüye düşürebilir. Üzüntünün aşırı olması, bireyi çaresizlik içinde bırakması, ergeni ölüme bu acı verici duygulardan kaçmanın bir yolu olarak bakmaya itebilir. Ölümün sıkıntılardan kurtulmanın tek yolu olarak görülmesi ergenlerin intihar etme riskini arttıran çok önemli bir etkendir.
Belirtileri: İntihar öncesinde intihara eğilimi olan bireyler bazı işaretler gösterirler. En belirgin ipucu bireyin canına kastetmeyi düşündüğünü ifade etmesidir. Bir şekilde hayattan bezdiğini intihar etmeyi düşündüğünü ifade eden birey kesinlikle ciddiye alınmalıdır. Daha önce intihara teşebbüs etmiş bir insan da açık bir şekilde intihar riski taşımaktadır.
Ölüm hakkında konuşmalar, ümitsizlik içinde olma, geleceğe yönelik isteklerden ve değer verdiği şeylerden vazgeçme, aile ve arkadaşlarından uzaklaşma, sürekli endişeli ve gergin olma, davranışlarda ani değişiklikler, alkol ve uyuşturucu gibi alışkanlıkları edinme, uykularda bozukluk, kendini değersiz bulma, sürekli bezgin ve mutsuz olmanın yanında hayatı yaşamaya değer bulmama gibi belirtiler intihar eğilimi taşıyanlarda gözlenmektedir.
Alkol ve uyuşturucu kullanma ile bireyler geçici bir güven duygusuna kapılabilirler ancak alkol ve uyuşturucu etkisi ile toplumsal baskılar daha az hissedilir ve gerçek eğilim ve duygular daha kolay ortaya serilir. Bu bakımdan alkol ve uyuşturucu hem intihar eğilimleri açığa çıkarması bakımından tehlikelidir hem de sorunlu olanlar için bir sığınma aracı olarak kullanıldığından sorunlarla baş etme yollarının öğrenilmesini zorlaştırır.
İntihar eden gençler arasında anne ve babası ayrılmış olanların oranının yüksek olduğu, yakın çevrelerinde intihar vakası ile karşılaştıkları ifade edilmektedir.
Önleme: ergenlik intiharlarının önlenmesinde ilk yapılması gereken anne babanın, öğretmenlerin ve ergenlerin eğitilmeleridir. Anne babalara ve öğretmenlere intihar eğilimi olan ergenlerin nasıl tanınacağını ve onlara nasıl yardım edileceğini öğretmek önem taşır. Ergenin intihar ile ilgili düşüncesi aile içinde çeşitli tepkilere neden olabilir. Panikleme, üzülme, kendini suçlama, durumu inkar etme, görmezlikten gelme ve önemsememe gibi. Bu durumda anne babaya durumun ciddiyeti anlatılmalıdır.
Anne baba ve öğretmenler için en önemli başlangıç bu eğilimi taşıyan gençlerle konuşmaktır. Bu konuşmanın onları değerlendirme, yargılama ve benzeri tavırlar taşımadan yapılması, destekleyici, onunla yakın ve sıcak ilişki kurmaya yönelik olması ilk şarttır. Ergen, onu anladığımızı, değer verdiğimizi ve destek olacağımızı hissetmelidir. İntihara teşebbüs edenlerin önemli bir kısmı derdini anlatacak kimse bulamamaktan yakınmıştır. Dertlerini ifade eden ergen kısmi bir rahatlama duyar.
İkinci yol ergenin sorunlarını çözme konusunda geliştirdiği başetme biçimlerini gözlemek ve ona bu konuda yeni stratejiler öğretmektir. Bireyler çocukluklarından beri çevresindeki insanların benzer durumlarda kullandıkları çözüm yollarını taklit eder. Sorunun ağırlığı altında ezilmek, onun çözümsüz olduğunu ve kendisine hiç kimsenin yardım edemeyeceğini düşünmek intiharı düşünenlerin sorunlarına yaklaşımlarında genellikle gözlenen tavır alışlardır. Buna karşılık sorunların önemli bir kısmının zamana ve içinde bulunulan şartların değiştirilmesi ile sorunlara yaklaşımlarının da değişeceğini kabul etmek daha olumlu bir yaklaşımdır. Sorunların üstesinden gelme ile ilgili olumlu bakış açıları öğretme ile kazandırılabilir. Sorunları ve çözümleri konusunda kendisinden daha deneyimli bireylerin değerlendirmeleri bireyin içgörü geliştirmesine yardım eder.
Üçüncü olarak intihar eğilimi olan bireye kaygı ve gerilimi ile başedebilmesi için gevşeme tekniklerini ve kendine güvenini desteklemek için güvenli davranış tekniklerini öğretmek önerilebilir.
RUH SAĞLIĞINI KORUMA YOLLARI
Ruh sağlığı insanın kendisi ve çevresi ile bir uyum ve denge içinde olmasıdır diye tanımlanabilir (Yörükoğlu, 1985: 119). Hayatın her döneminde bazı temel düşünce biçimlerine sahip olmak ve bunun yanı sıra bazı temel davranışları kazanmak ruh sağlığını korumak için vazgeçilmezdir.
Bunlar şu şekilde sıralanabilir :
1. Öfke,kızgınlık,korku,sevinç gibi olumlu ve olumsuz duyguların içe atılmaması, uygun bir dille ifade edilmesi şarttır.
Isıyı hareket enerjisine çeviren bir buhar kazanına belli bir basınca kadar buhar depolanır ve sonra buharın itme gücünden faydalanılır. Buhar depolanan kazanın fazla buharın salındığı bir emniyet supabı vardır. Böylelikle kazanın fazla buhar doldurularak patlaması önlenir.
İnsanlar da bir anlamda ?istim çıkarmalıdırlar?. Bu, insanın güvendiği insanlara içini dökmesi, duygu ve düşüncelerini onlara anlatması şeklinde olur. Gençlerin de konuşmaya, dinlenmeye ve anlaşılmaya ihtiyaçları vardır.
2. herkes kendisinin dünyada bir başka benzeri olmayan bir varlık olduğuna ve en az bir alanda yetenekli olduğuna inanmalıdır. Kişinin kendisine ve yeteneklerine saygı göstermesi şarttır. Herkesin kendini gerçekleştirmeye, kendindeki saklı güçleri açığa çıkarmaya gücü olduğuna inanması gerekir.
3. insanlar acı ve elem veren olaylardan kaçarak, neşe ve mutluluğa yönelirler. Bu insanın yapısında vardır. Mutsuzluk veren olaylardan uzaklaşırken onları iyi anlamak lazımdır. Mutsuzluk veren olayları görmezlikten gelmek, yok saymak da bir yoldur. Ancak bir sorun meydana geldiği zaman çözülmeye çalışılmalıdır. Kişiler arasında bir sürtüşme varsa, taraflar araya üçüncü kişileri sokmadan kabul edilebilir ölçüler içinde konuşmalıdırlar.
4. zamanı verimli şekilde değerlendirmek olumlu ruh sağlığına sahip olmanın birinci şartıdır. Çalışmak ve üretken olmak ile ruh sağlığı arasında yakın ilişki vardır. Genin iş veya okul dışı serbest zamanlarında da uğraşları olması, onun yapıcı ve yaratıcı olmasına yol açacaktır.
5. ergenlik döneminde, genin isteklerinin engellenmesini veya bir arzusunun gerçekleşmemesi onda kırıklık yaratır. Gençlerin arzularının gerçekleşmemesi karşısındaki hayal kırıklıklarının yaratığı üzüntü yetiklinden çok daha fazladır. Karşı cinsten bir arkadaşı tarafından reddedilmek, okulda başarısızlık veya bir isteğinin yerine getirilmemesi gibi olayları karşılama biçimini öğrenmeleri üzüntülerini telafi etme yollarını arttıracaktır. Arzu edilmeyecek durumlarla bir konudaki başarısızlığın kişinin bütün alanlarda başarısızlığı anlamına gelmeyeceğini düşünmek, başarısız olma veya engellenme karşısındaki kırgınlıkları azaltacaktır. Burada anne ve babanın desteği gereklidir.
6. beden sağlığı ile ruh sağlığı arasındaki ilişkiye dikkat etmek gerekir. Yetişme çağındaki bir insan için gerekli proteinlerden ve minerallerden yoksun bir beslenme beden ve ruh sağlığını tehlikeye düşürebilir (Kılıçcı, 1989 : 60).
7. spor yapmak beden ve ruh sağlığını güçlendirir. Sportif faaliyetler gençteki beden enerjisinin uygun şekilde harcanmasını sağlar. Gençlerdeki öfke ve saldırganlık duyguları spor yolu ile giderilebilir. Grup içinde yapılan sporla aynı zamanda gençlerin sosyalleşmesi için uygun ortamlar sağlarlar.
8. günlük hayatın getirdiği gerginlikler ve zorlanmalar karşısında vücuttaki kas gerginliklerini gevşetme ve uygun nefes alma yöntemlerini bilmek yarar sağlar. Böylelikle gerilim ve zorlanma karşısında kalan br insanda uzun vadede ortaya çıkabilecek baş ağrısı, kalp çarpıntısı ve sürekli iç sıkıntısı gibi olumsuz belirtilerle baş etmek mümkün olur.
9. her insan gibi ergenin de beslenme, barınma ve korunma ile ilgili temel ihtiyaçları karşılanmalıdır. Ergenin aynı zamanda sevilmeye, güven duymaya, takdir edilmeye, kendini değerli görmeye ihtiyacı vardır (Cüceloğlu, 1992: 116). Bunların yanında gençlerin her insan gibi fark edilmeye, yani dikkat edilmeye, hoş vakit geçirmeye, arkadaşları ile sohbet etmeye, hayal kurmaya ve müzik dinlemeye de ihtiyacı vardır. Anne ve babanın bilmesi gereken şey, her gencin bu ihtiyaçları karşılama biçiminin farklı olduğudur. Her insan, tamamen kendine has özellikleri olan ve kendinden başka kimse ile benzeşmeyen ?tek? bir varlıktır. Gencin bu farklılığı yetişkinler tarafından saygı ile karşılanmalıdır.
10. Bütün öğretilerde ?kendini bilme? kuralı ruh sağlığının ve olgunlaşmanın temel basamağıdır (Köknel, 1082 : 406). İnsanın duyguları, ilgileri, yetenekleri, ileriye yönelik düşünceleri, yürüme, giyinme ve konuşma şekli, yalnızken veya başkalarının yanındayken takındığı tavırlar ve daha bir çok özellik kişiliğini yansıtır. Gencin kendi kişiliğini bilmeye çalışması, olaylar karşısındaki tavrını anlamasına, kendi kendini değerlendirebilmesine, gerktiğinde kendisini eleştirebilmesine, kendini başkalarının gözü ile değerlendirebilmesine , iyi ve kötü yanlarını fark edip daha iyi olmaya çalışmasına yol açar.
Kaynak: Kulaksızoğlu, Adnan. Ergenlik Psikolojisi. Remzi Kitabevi. İstanbul. 1999

http://www.psikoloji.gen.tr