yeryüzünün en ağır işçisiyim
gözyaşı taşıyorum yanakta
güne varmak için
alnını siliyorum terleyen gecenin
bomboş dünyaya boşluğumu işliyorum
elinden tutuyorum kırılan ışığın
yeryüzünün en ağır işçisiyim
karıncadan öğreniyorum ekmek taşımasını eve
başkasında durdukça taşmasını
yaşamdan ölüm yapmasını kendine
kimsenin tutmadığı ellerimden
kaç kuş besleniyor günde
yeryüzünün en ağır işçisiyim
iki insanın öpüşmesi nasıl bir gürültü bende
çilemiş sabah şakaklarım çile aşkla tek ortak yanım
iğnelerken kendimi bir düğümün orta yerine
ölüyorum kokmayı unutuyor çiçek
sabun köpürmeyi balon uçmayı
sonsuza açıyor sesini avuntu
denizin durgunluğunu dip ediyor uğultusuna kuyu