Dayım Öldü * Ahmet Ada

çatal kaşık sesi sonra çığlığı
bir umutsuzluğa girerken dünyanın
dışarda kar saati kırılgan ipek gibi
keder var odalarda keder var
oysaki bir sürahinin dolu duruşu var
annelerin yaslı duruşu var
kuşlardan haber var sonra
ten nenni ten na
turnaların birlikte uçuşunun güzelliği var
dayım öldü trenlerin göğe doğru uçuşu var
o gün uzun uzun yas bulutu yağdı
o gün beyaza kesti bütün şiirlerim
ellerim gözlerim onardı geceyi
sabaha kadar beklettiler ölüyü
sonra yıkadılar kefenlediler
uçtu gitti dayım güzel ne güzel
öyle ki birazdan beni kucaklayacak sanki
yan yana getirilmemiş kuşlar var
dayımla aramda
bir gül var yediveren
aysız gecelerin demiryolu çiçekleri
istasyonlar var gurbet yüklü
yoksulluklar var sevgili onat
?yoksulluklardan bir devrim bile yapılabilir
ama hiçbir şey
hiçbir şey yapılamaz ayrılıklardan?
dayımdı yoksulluklardan karanfil çıkaran
oydu yoksullukları şu kadarcık kılan
bir mucizeydi belki dayım
başkalarının hayatını yaşayan

kuşlar göç etmekten vazgeçmeyecekler mi
derdi dayım
gölgesiydi bayram giysilerimin
ne yapsam hoş görüşlerdi
kürdilî şarkılardı, tebriklerdi
yıllardır hep böyleydi çocuklara
ten nenni ten na
eşyaya dokunsa eşya yanımızda
kutlu bir türküydü
dayım farkındaydı ellerini uzatsa
bir kuş öterdi ellerinin uzantısında
bir kuş vazgeçmeyen göç etmekten
paul klee yapmış mıydı resmini
mavi bir atın üstünde dörtnala
giderken dünyaya ölüm süvarisi
bakarlar bakarlar da göremezler
ne kuşu ne atı ne süvariyi
yabancıdırlar yalnız ve çaresiz
dayım olsa görürdü gündoğumunun ötesini
kışta yazda baharda
dayımla aramda yalnız atlılar var
atlılar ölüm yükü
otların ötesine geçemiyoruz bir türlü

ben çocuktum sarışınlık taşırdım
bir rüzgârın terkisinde
sonra dayım öldü göğü gördüm
kanadım uğrun uğrun sevda sözcükleriyle
göğü gördüm, ağacı ? utançtan terlemeyi
öğrendim yokluğunda dayımın
sapsarı bir bozkır çiçeğinin yanında