Cinsel Eğitim * Özlem Kurt

Günümüzde çocuklar hızla değişen ve karmaşık ilişkilerin egemen olduğu bir dünyada yaşamak durumundalar. Toplumdaki gelenekler ve değerler yerlerini hızla yeni değerlere, yaşantılara bırakıyorlar. Hızlı bir değişimin olduğu bir ortamda eğitimcileri, anne-babaları bekleyen zorunluluk; çocukların, değişen yaşam koşullarına uyum sağlayabilmeleri için hazırlanmalarına yardımcı olmalarıdır.
Çocuklar diğer tüm toplum bireyleri gibi basın, Internet, televizyon, müzik, sinema, klipler ve reklamlar sayesinde dışarıdan sürekli ve yoğun cinsellik etkisiyle karşı karşıyadır. Bu durum cinselliğe ilgiyi arttırmakla birlikte bilgilenme ihtiyacını da arttıracaktır. Bilgilenmenin büyük bir oranda arkadaş çevresinden sağlanması, bilginin doğruluğu ve yararı anlamında soru işaretlerine neden olmaktadır. Bireylerin sorumlu cinsel davranışları kazanabilmeleri için, cinsel bilgilere ihtiyacı vardır. Pornografi, cinselliğin çaptırılmış bir görüntüsünü sunmaktadır; cinsel eğitim ise cinselliğin gerçek değerinin algılanmasını sağlayacaktır. Ayrıca çocukların cinsel istismar konusunda bilgilenmeleri ve korunmaları önemli bir noktadır. Bu nedenlerle ?Cinsel Eğitim?, üzerinde özenle durmamız gereken bir konu olarak eğitimcilerin ve ailelerin gündeminde yer almaktadır.
Okullarda son yıllarda bu konunun önemi fark edildi ve çoğu okul programlarında cinsel eğitime yer vermeye başladı. Peki ya evlerde durum nasıl? Çocuklarımızla bu konuları rahatlıkla konuşabiliyor muyuz? Evet, aile içinde cinselliğin konuşulması; diğer konular ile ilgili konuşmalar kadar kolay olmayabilir, biraz daha mahrem bir konu olarak görülebilir. Ama çocuğunuz bu konularla ilgili olarak bir şekilde bilgilenecektir. Bunun okul ve aile kaynaklı olması, durumun kontrolü ve bilgilendirmenin doğruluğu açısından önemli bir noktadadır.

Toplumsal cinsiyet, kişinin kendini kadın ya da erkek olarak algılayarak tanımlamasıdır. Daha iki-üç yaşlarındaki her çocuğun kendi hakkında ?ben kadınım, ben erkeğim? biçiminde görüşü vardır. Bebekler beden yapıları, cinsel iç salgı bezleri ve hormonları ile kendi cinslerine özgü bir biçimde donanarak dünyaya gelirler. Bu biyolojik yapı, çevreden gelen uygun desteklerle, kız ya da erkek kimliği olarak çocuk tarafından benimsenecektir. Cinsel kimlik kazanımındaki diğer önemli etken de özdeşim kurmadır. Çocuk, erkek ya da kız davranışlarını anne ya da babasına benzemek için benimser. Kız çocukla annesi, erkek çocukla babası arasındaki ilişkinin olumluluğu ve yakınlığı özdeşim kurmada önemli rol oynar. Bu özdeşim sürecinde anne babanın yerini yakın olunan bir ağabey, amca ya da abla, teyzede olabilir. Daha anne karnındayken belirlenmiş olan cinsel kimlik, tam olarak iki-üç yaşlarında belirlenmekle birlikte yaşam boyu gelişmesini, olgunlaşmasını sürdürür. Ergenlik döneminde de toplumsal cinsel kimlik derinlik kazanıp, sağlamlaşır.

NELER, NASIL KONUŞULMALI?
Çocukluk Dönemi

Genellikle çocuklar iki yaşlarından itibaren kız/erkek beden farklarıyla ilgili sorular sormaya başlarlar. Daha sonra doğumla ilgili olan sorular izler. Çocuklar aynı soruyu defalarca sorabilirler. Verilen yanıtlardan, çocukların üç yaşlarındaki anlayışları ile beş yaşlarındaki anlayışları arasında fark vardır. İki yaşından itibaren çocuklar, kız ve erkek olarak, beden farklılıklarını sezmeye başlar, cinsiyet farklarını fark eder. Bu onların hem kendi, hem de çevrelerindekilerin vücutlarını incelemek konusundaki meraklarını arttırır. Çocuğun gelişiminde merak önemli bir yer tutar. Bedensel farkları merak etmesi doğal ve sağlıklı bir durumdur. Bu noktada merakın giderilmesinde, çocuğa gösterilen olumsuz tepkiler, onun konuyla ilgili saplantılı durumuna gelmesine neden olabilir. Bazen çocuklar meraklarını giderme yöntemi olarak, bir kızın eteğini kaldırıp bakabilir, ya da bir erkek çocuğunun pantolonunu indirebilir. Böyle bir durumda çocuğa, ?Kızların/erkeklerin bedenlerini merak ediyorsun değil mi? Arkadaşına böyle davranmak yerine bana sorarsan sana anlatabilirim.? Dedikten sonra açıklama yapmak, ardından da kesin bir dille herkesin bedeninin özel olduğunu belirtmek, başka soruları olursa sorarak öğrenebileceğini söylemek, yeterli olacaktır.
Çocuğun sorduğu sorulara, içeriğine bakılmaksızın cevaplandırılmalı, ayıplanıp yargılanmadan, yaşına uygun yanıtlar ile ihtiyacı giderilmelidir. Bu dönemde çocuğa doğru yaklaşımla uygun yanıtlar vermek. çocuğun ileriki yaşlarda da sizinle kuracağı iletişimin temelini oluşturacağından önemlidir. Sorunun ayrıntılı açıklamasından çok, çocuğun ihtiyacını keşfedip ona göre yanıt vermek yararlı olacaktır.
Cinselliğin doğal olduğunu, utanılacak bir şey olmadığını, çocuklara cinsel konularda açık ve onaylayıcı bir şekilde yaklaşılarak, kavramalarına yardımcı olunabilir. Anne-babalar ve çocuklar arasında oluşturulacak aile içi özgür, samimi bir tartışma ortamı, başka kaynaklardan yanlış bilgilendirmeden kaynaklanabilecek utancı ve suçluluk duygusunu engellemesine yararlı olacaktır.
Bilgilendirmede yaşlarına uygun, anlaşılır kitaplardan faydalanmak, çocukla sizin iletişiminiz, kolaylaştıracaktır.
Anaokulu döneminde okulda sorduğu sorulara bireysel olarak cevap vermek yeterli olacaktır. Genel bir bilgilendirme; çocukların cinsellik konusundaki bilgi düzeylerinin farklı oluşu nedeniyle yararlı olmayabilir.

Ergenlik Dönemi

Ergenlik dönemi, fiziksel, hormonsal değişimin yanında ikili duyguların yaşandığı kendine özgü özellikleri ve sorunları olan bir geçiş dönemidir. Anne-babaların gence zaman zaman çocuk, zaman zaman yetişkin gibi davranması, gençlerin rolleri ve bunlara ilişkin beklentilerdeki belirsizliği arttırır. Ergen de çelişkili duygular yaşar. Bir yandan büyüyüp yetişkin sorumlulukları almak ister, bir yandan da çocuk kalıp çocukluğun güvenli, korunan sıcaklığı içinde yaşamak ister. Yetişkinlik ve çocukluk arasında gidip gelen genç, yoğun, karmaşık duygular içinde zaman zaman uygun olmayan davranışlar da gösterebilir. Anne babanın, gencin içindeki bu çatışmaları bilmesi iki taraf için uzlaşmacı bir ilişkinin gelişmesinde ilk adımdır.
Ergenlik döneminde kısa zamanda dikkati çekecek şekilde çok yönlü bir büyüme söz konusudur. Bedensel ve cinsel değişimlerin kızlarda on-on iki yaşları arasında, erkeklerde ise on iki-on dört yaşları arasında yaşandığı söylenebilir. Bu dönemde yaşıtlarına göre, erken ya da geç olgunlaşan çocukların kendi vücutları için uygun zamanda büyümeye başlayacaklarını bilmeleri, kendilerini normal hissetmelerini sağlayacaktır. Bu durumun endişe yaratacak bir durum olmadığını fark etmeleri önemlidir.
Ergene, cinsel davranışın sorumluluk ve özdenetim gerektirdiği anlatılmalıdır.
Gençlere sağlıklı cinsel yaşamın başıboş ve kuralsız olmadığı, her bir cinsel davranışın kaçınılmaz sonuçları olduğu, bireylerin olgun bir cinsel yaşantıya ve sonuçlarına bedensel ve duygusal açıdan hazır oluncaya kadar cinsel ilişkiyi sorumlulukla erteleyebilecekleri belirtilmelidir. Ergen cinsel davranışları için değer oluştururken, ona destek olunması gerekir.
Soruları cevaplarken cinsiyet farkı gözetmeden cevaplamak gereklidir. Yani oğlunuz adet dönemine ilişkin soru sorduğunda veya kızınız sorduğunda ?bu seni ilgilendiren bir konu değil, kızlarla/erkeklerle ilgili? cevabından kaçınılmalıdır.
Çocuğa cinsel bilgiler vererek, uyuyan duygularını ayaklandırdığınızı düşünmeyiniz. Aksine çocuğunuzu, cinsel istismar gibi, en zararlı ve tehlikeli durumlardan korumanın yolunun bilgilendirmekten geçtiğini hatırlayınız
Ergenliğin başlamasını sağlayan cinsiyet hormonlarının salgılanmasıyla, cinsel olgunlaşmanın başladığını gösteren diğer gelişmeler de ortaya çıkmaktadır. Kızlar ilk adet, erkek çocuklarını ise ıslak rüyalar konusunda bilgilendirmek karmaşık duygular içine girmelerini, şaşkınlık, utanma, korku duymalarını engelleyecektir. Yaşananların, her kadın ve erkeğin yaşandığı fizyolojik gelişmeni bir parçası olan doğal, ama özel anlar olduğunu bilmesi genci rahatlatacaktır. Ergenle, cinsellikle ilgili iletişim kurarken çeşitli sağlık kitaplarını, gelişimin anlatılmasında araç olarak kullanabilirsiniz. Onlara çeşitli değerleri, yaşamının sorumluluğu bilincini verdiğimizde, diğer konular gibi cinsellik de doğal gelişim sürecinde ilerleyecektir.
Gencin soru sormaması büyük ölçüde, ebeveynlerin bakış açısı ile ilgilidir. Bir çocuğun cinselliğe ilişkin merakının olmaması imkansızdır. Bu yüzden onun soru sormasına neden olan hatalı ebeveyn tavırlarını ortaya çıkarmak ve ortadan kaldırmak gereklidir. Soru sormayan bir çocuğunuz varsa, uygun fırsatlardan faydalanarak, konuyu siz açın ve sorması için fırsat verin. Birlikte izlediğiniz bir film, evlilikler, doğum, bu tip konuşmaları yaratmak için bir fırsattır.

Özlem KURT
Psikolojik Danışman