Çukur * Sunay Akın

Bilerek mi yanınaalmadın giderkenbaşının yastıktabıraktığıçukuruGüveniyordumoysa ben sevgimizevapur iskelesiya da tren istasyonundakisaatin doğruluğu kadarBeni senin gibibir de annem terketmiştiki göbeğimde dururonun yokluğundanbana kalançukur

Devrim * Sunay Akın

Temiz kalan tek yerdir devrimbütün bir yılkirlenen duvardaama görebilmek içinasıldığı çividen indirilmelidiryaprakları biten takvim Zorbalara direnmektir devrimbir çocuğunannesinin çantasından aldığı paralarıaltına gizlediğinisöylememiştir dövülenhiçbir halı İçinde yaşamaktır devrimdikiş kutusununve topluiğneler gibibir arada olmayı gerektirirkarşı koyabilmek için zulmünemakas denilen patronun Gece ışıklar arasında koşmaktır devrimateş böcekleriniyakalamak isteyen…

Giderken * Sunay Akın

Bilerek mi yanına almadın giderken başının yastıkta bıraktığı çukuru Güveniyordum oysa ben sevgimize vapur iskelesi ya da tren istasyonundaki saatin doğruluğu kadar Beni senin gibi bir de annem terketmişti ki göbeğimde durur onun yokluğundan bana kalan çukur

Harç * Sunay Akın

Bilemiyorum hangi gökdelenin tuğlaları arasındadır elele yürüdüğümüz ve seni ilk kez öptüğüm o kuytu kumsal Ama duyarım bir mısır tarlasının yüreğindeki telaşı görülünce dağın ardından kentin ilk gökdeleni Daha kamyonlar dolusu kum elenir inşaat önlerinde ayıklanır deniz kabukları yok edilir gibi bir cinayetin izleri

Leblebi * Sunay Akın

Nasıl ayrılır ürkeklik ayakları ilk kez bir mısır tarlasına değen kargadan Ne zaman karar verir rüzgar fırıldakla oynamayı bırakıp kızların eteklerini uçuşturmaya Ne yazar anı defterine kuru bir tarlaya ilk düşen yağmur damlacığı Akıllı çocuğun bilgisayarıdır leblebi siz hiç anlamadınız mı leb denmeden bir şeyleri…

Madalya * Sunay Akın

Bayram yerinde canlandırılırken kentin kuruluşu ayakları kesilen gazi koltuk deyneklerini bırakmadığı için alkışlamadığına inandırır herkesi Ölü askerlerin ceplerinden topladıkları kanlı fotografları barış toplantılarında sinema önündeki çocuklar gibi birbirleriyle nasıl değiştirdiklerini bilir generallerin Kaç askeri kendisine özendirdiğini de saymıştır savaşın tam ortasında kuyruğunu bırakıp kumtorbaları arasından…

Miğfer * Sunay Akın

Yağmur sinmiş toprağa usulca geceden su içiyor göçmen kuş ölü bir askerin ters dönmüş miğferinden Çok yaşamayı diliyor siperlerin içinde birbirlerine askerler hapşırık sesi beklemeden Korkulacak bir şey olmazdı gözlerinde belki ölmek onca silah sesinden kaçmasaydı kuş telaşlı ve ürkek

Ölü Asker * Sunay Akın

Zeynep ve Derviş' e Nasıl da istemiştim savaşa gitmeden sevgilimle evlenmeyi ama nereden bilebilirdim ki silahın demirine çarpıp saklandığım yeri belli edeceğini parmağımdaki yüzüğün…

Şemsiye * Sunay Akın

tozlu bir şemsiye durur çatı katındaki odanın kuytu bir köşesinde kumaşındaki eski yağmurların hüzünlü kokusuyla anımsar mısın bilmem yağmurun bardaktan boşanırcasına yağdığı o günü hani şemsiyeyi iyice çekip başımıza dudaklarımla hesaplamıştım yüz ölçümünü nicedir sokağa çıkarmıyorum şemsiyeyi korkuyorum çünkü kapısı açık kafesinden uçan bir kanarya…

Şiirt * Sunay Akın

Avcının kıstırdığı ceylan bir diğerine kaçıp kolayca kurtulsun diye omuz omuza vermiştir yurdumun dağları Tutuklanırsa yurdumdaki böceklerin hepsi diğerlerinden ayrı bir hücreye konur kitap güvesi Ambalaj kağıdı gibi kullanılır başörtüsü yurdumda bir çocukluk anısı olarak güneşi paketler genç kızın saçlarında Ve sorunlarını tartışırlar şiirin yurdumun…

Taht ve Yüksük * Sunay Akın

Tahtların altındaki sümükleri silmezler çünkü ata yadigarıdırlar ve müzelerde görmemesi için halkın bir cemakanın içinde sergilenirler Kapılarıda hep devdir dünyadaki sarayların tokmağa uzanıp sokaktaki çocuklarla oynamasın diye veliahtlar Sakın beni tarihçi sanmayın sayfalarını yırttım yüz ünlü türk adlı kitabın terzi dükkanındaki resmine içinde rastlamayınca kılıncı…

Yalnızlık * Sunay Akın

Şemsiye yapımcıları ıslanmaktan tek kişiyi koruyacak genişlikte kesince kumaşları yağmur değil yalnızlıktır yağan Daha da hüzünlendirir her gece kentin sokaklarını bekçinin nefesiyle düdüğün içinde dönen nohut taneciğinin yalnızlığı Ne çok sevinirim bilseniz bir yılan mezarıma girerde göğüs kafesimin kemikleri içinde kış uykusuna yatarsa

Naftalin * Sunay Akın

Eksik olan bir yanı vardı aşkımızın bir filminde üç beş figüran dövüp ata binmemesi gibi cüneyt arkın'ın Haberin olsun vermedim eskiciye yırtık ayakkabılarımı nasıl ayrılırım ki onlardan kapınızın önünde az mı çıkarıp giymiştim Naftalinledim bende kalan yün kazağını söylemiş miydim size naftalin ki güvelere karşı…