72. Kuruluş Yıldönümünde Köy Enstitülerini Yeniden Anlamak * Kemal Kocabaş

?Köy Enstitülerinde Türk Çocuğunun yaratıcı kudreti meydana çıkarılmış, gelenekçi okulun çocukları ezen, yıpratan sakat usulleri yerine yeni metotlar geliştirilmiştir. Enstitüler ulusal varlığın ve değerlerin fışkırdığı birer kaynak olmuşlardır? İsmail Hakkı TONGUÇ
17 Nisan 1940 TBMM?nde Köy Enstitüleri yasasının kabul ediliş tarihi. Nisan ayı boyunca ülkenin her köşesinde ülkemizin yüz akı eğitim kurumları olan Köy Enstitülerinin 72. Kuruluş yıldönümünü kutlayacağız. Günümüz eğitim sorunlarını, laik, parasız, karma eğitimdeki örselenmeleri, geri adımları tartışacağız, Köy Enstitüleri penceresinden günümüze dair yeni umutlar üreteceğiz. Yoksul köy çocuklarının, öğretmenlerin, usta öğreticilerin emekleri ile, alın terleri ile yapılan ve yıkılmak üzere olan; yıkılması, esin kaynağı olmaması için her şey yapılan Köy Enstitüleri mekanlarına gideceğiz. Köy Enstitülü eğitim kahramanlarını saygı ile anacağız ve selamlayacağız.
17 Nisan tarihi usumuzdan, belleğimizden hiç gitmiyor. 17 Nisan, insan olmanın onuru, ülke insanının başarabilme duygusunun, üretebilme coşkusunun, yeni bir okul yaratmanın, insanına, gençlerine güven duyabilmenin, ulusaldan evrensele, kitapla, sanatla, iş ile, halk kültürü ile yürüyebilmesinin destanıdır. Köy Enstitüleri, toplumsal bir değişim-dönüşüm tasarımıdır. Düşünce devrimidir. Yüreklerden, belleklerden o nedenle hiç silinemiyor, güncelliğini artırarak korumayı sürdürüyor.
Köy Enstitüleri, nitelikli eğitimin adıdır. Köy Enstitüleri, nitelikli, önder, özverili, üretici, yurtsever özgün öğretmen yetiştirme deneyiminin adıdır. Köy Enstitüleri, ülkenin dört bir köşesine yayılmış 21 aydınlanma ocağı ile eşitlikçi eğitim kurumlarıydı. Köy Enstitüleri eğitim hakkının hayata geçtiği kurumlardı. Köy Enstitüleri, bölgesinin bir kültür merkezi olarak çalışan toplumsal sorumluluk taşıyan, halk kültürünü eğitim dizgesine katan eğitim kurumlarıydı. Köy Enstitüleri, laik, demokratik, parasız, karma eğitimin adıydı. Yoksul halk çocuklarının ilk kez çatalla, kaşıkla, yatakla, kitapla, mandolinle ve insan olma erdemiyle tanışmalarını sağlayan eğitim kurumlarıydı. Bir Cumhuriyet projesiydi. Bu bellek silinebilir mi?
Yıl 2012; eğitim sisteminin fotoğraflarına bakalım. Okullaşma oranlarıyla, 6.5 yıllık ortalama eğitim süresiyle gelişmiş ülkelerin çok gerisinde kalan bir eğitim sistemi. Niteliğini kaybetmiş, çocuklarımızı dönüştüremeyen, beceri kazandıramayan bir eğitim, nitelikli öğretmen yetiştiremeyen eğitim fakülteleri, dershaneler, özel okullar, özel üniversiteler aracılığıyla piyasalaştırılmış bir eğitim, cinsiyete dayalı, sınıfsal, bölgesel eşitsizlikler üreten bir eğitim. Dershane sayısı lise sayısını geçen bir sistem, demokratik katılım süreçleri ve kültürü üretemeyen bir eğitim, dinselleştirmeye dayalı yandaşlık ve kadrolaşma üreten, 4+4+4 olarak ifade edilen yasa ile eğitimin evrensel pedagoji kazanımlarını, laik-bilimsel eğitimi rafa kaldıran bir eğitim, öğretmenlerine gaz sıkarak, coplayarak TBMM?nden çıkan bir eğitim yasası. 2012 Türkiye?sinin fotoğrafları bunlar. Bu fotoğrafların çekildiği Türkiye?de kafaların içinde, beyinlerde, yüreklerde yaşayan saklı eğitim kenti olan ?Köy Enstitüleri? ilinebilir mi?
Cumhuriyet eğitim devrimi; eğitimi kamusal bir hak olarak gördü. Cumhuriyet eğitim devriminin kurucusu Mustafa Kemal 1923?te ?Bilgileri uygulamalı bir biçimde vermek metodu eğitimimizin temelini oluşturmalıdır.? öngörüsüyle yola çıktı. ?Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür kuşaklar? yetiştirmeyi temel alan ?özgür-üretici? insanı hedefledi. Cumhuriyet Eğitim Devriminin bu öngörüleri, felsefesi Köy Enstitülerinde yaşam buldu. Yoksul köy çocukları ilk kez Köy Enstitülerinde eğitim hakkı gerçeğini yaşadılar. Yine 1927 yılında Mustafa Necati?nin büyük çabalarıyla okullarda karma eğitime geçildi. Köy Enstitülerinde de ilk kez yatılı karma eğitim uygulandı. Yıl 2012, ülkeyi yönetenler ?dindar kuşaklar? yetiştirmeyi hedef alıyorlar ve karma eğitimi kaldırma çabalarını seslendiriyorlar. Değişen paradigma bu? Türkiye bunu hak etmiyor.
Siyasi iktidar, “dindar gençlik” yetiştirmek hedefiyle TBMM?nden çıkardığı yasa ile İmam Hatiplerin orta kısımlarını yaygınlaştırmayı, okullara seçmeli din dersleri koyarak tüm okulların İmam Hatipleştirilmesini sağlamaya çalışıyor. Seçmeli gözüken din derslerinin mahalle baskısı, yönetici baskısı, aile baskısı ile zorunlu hale geleceğini öngörmemek olanaksız. Bazı çocuklarımızın okullarda ötekileşme sıkıntısı yaşayacağı da çok açıktır. Siyasal iktidar, toplumsal yapıya yeni bir kimlik vererek yaşamın her alanında dini referansların egemen olduğu bir Türkiye yaratmak istemektedir. Tüm bu süreçler sonunda eğitim sistemimiz akıl ve bilimin egemen olması gereken bir yapıdan piyasa ve dinin egemen olduğu bir yapıya evrilmektedir. Ülkenin yoksulları ve özellikle kız çocukları bu süreçlerden olumsuz etkilenecektir.
Tüm bu sorunlar yığınında yol gösterici, ışık saçan eğitim kurumu olarak Köy Enstitüleri?nin değeri ve işlevi her geçen gün giderek daha da artmaktadır. Türkiye?nin dünya eğitim zenginliğine armağan ettiği, 1946 sonrası ülkeyi yöneten egemenlerin ve muhafazakarların 1954 yılında ilköğretmen okullarına dönüştürerek kapattıkları Köy Enstitüleri ülkemiz ve eğitim sistemimiz için son derece önemli bir kayıptır. Bugün, Köy Enstitüleri felsefesinden, kazanımlarından günümüz Türkiye'sinin toplumsal, siyasal, kültürel ve eğitsel gereksinmelerine yanıt verecek çağdaş ve demokratik eğitim projeleri üretilmeyi ve gündeme getirilmeyi beklemektedir. Ülkeyi yönetme iddiasında bulunan siyasal hareketler için Köy Enstitüleri sistemi bir zenginliktir. Köy Enstitüleri kapatıldıktan sonra kuramcısı, uygulayıcısı İsmail Hakkı Tonguç yazdığı bir makalede ?Köy Enstitüleri denemesinin kazandırdığı değerlerden yararlanarak ulusumuzun karakterine uygun eğitim kurumları yaratılabilir. Bunlara yakışacak adı bulmakta zorluk çekilmez. Önemli olan isim değil özdür. Öz, adını da, sanını da kendisi getirir. Bu ulus gelecekte kendi çocuklarına, kendi gerçeklerine özgü Köy Enstitüleri benzeri kurumları mutlaka kuracaktır. Bu kurumların adı Köy Enstitüleri olmasa da varoluş nedeni kişilik eğitimi olacaktır. Kişilik eğitiminin temel direği demokratik eğitimdir?(1956) diyerek geleceğe dair umutlarını ifade etmekteydi.
Köy Enstitüleri, dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan-Ali Yücel?in ifadeleriyle ?kendi kendine açıp solan çiçek bırakmama? kavgasıydı, Tonguç?un halk çocukları için ifade ettiği ?korkularını yenmesinin? destanıydı ve 17 300 yoksul köy çocuğunun ?Canlandırılacak Köy-Canlandırılacak Ülke? davasıydı. 72. Yılda aziz hatıralarına, emeklerine saygıyla.