Suna Aras * Annemle Konuşmalar

Annem ilk defa, babamdan, ilk defa duyacağım
İki dize söylüyor? Çok sıradan bir şey gibi
Sıradan… Öyle gelmiyor hayır öyle söylüyor
?Bir doğum muştusunun sevinci bu satırlar?
Diye ekliyor sonra? Meğer babam şairmiş!

Acısı öyle yeşil duruyor ki yüzünde
?Bir cezadır anılar insan hücrelerinde?
Deyince? Sanki biri beni yere çarpıyor
Bir kepçe dolanıyor boğazımdan rahmime
Geveleyip yutuyorum ağzıma gelen şeyi.

Uzun bir sessizlikten sonra sabırsız
?Sen doğmuştun, ben çocuk yaşındaydım
Baban askerdi? Evet, hasretlik çoktu evet
Ama o zamanlar mektuplar gecikse de
Sağ gidip ölü gelmeler yoktu.

Çok uzak derdi çok uzak
Ses ün yetmez buralardan oraya
Selimiye kışlasından denize doğru
İstanbul gönderirdi mektuplarında
Kızkulesi, Sarayburnu, Martı kuşları
Mektupların izi hala mememin arasında.

Uzun bir yolculuğa çıkıp geri dönüyor
?Elli yıl dile kolay?
Dile kolay gelen her şey kalbe ağır geliyor?
Deyip susuyor sonra.

Belki iş olsun diye şirin görünmek biraz
?Bir bardak çay içimi kadar kısadır ama
Bu yolculuklar? diyorum içtenlikle
Aramıza giren şey içimi titretiyor.

Uzun kalıyor bende ne çok uzun kalıyor
Kaçacak yer bulamıyor gözlerinden gözlerim
Bir tek cümle dönüyor içimin içlerinde
Annem? Kızıl gül gözlü annem!
Sanki közün üstünde çevriliyor yüreğim.

Hiç öyle değil diyor, hiç öyle değil
İnsan kendi içine bildiği yoldan gider
Kederi, zilletiyle, acının kudretiyle
Düşüyle, dileğiyle yarattığı bu yolu
Gide gele suyoluna çevirdiği bu yolu
Ne bir yabancı hayır ne tanrı ne de ozan
Bir tırnak boyu kadar bile bilemez
Bir insana özeldir içinin yolculuğu.

İyi ki de öyledir? İyi ki de öyledir
Benim bana tanıklığım yetmez mi?