Sulhi Dönmezer ( 1918 – 2004 )

Sulhi Dönmezer akademisyen

10 Şubat 1918 tarihinde İstanbul'da doğdu. 1934 yılında İstanbul Erkek Lisesi'ni ve 1938 yılında İÜ Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Aynı yıl bu üniversitede, Ceza Hukuku asistanlığına getirildi. 1942 yılında doktorasını ve doçentlik sınavını vererek, İstanbul Üniversitesi Ceza Hukuku Doçentliği'ne atandı. 1946-1948 yıllarında Amerika Illinois Üniversitesi'nde araştırıcı ve ziyaretçi öğretim üyesi olarak çalıştı. 1949 yılında profesör oldu. 1953 yılında, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlığı'na seçildi. 1957 yılında ordinaryüs profesörlüğe terfi ettirildi.
1943 yılında İÜ Hukuk Fakültesi Kriminoloji Enstitüsü'nün kurulması çalışmalarına katıldı. 1955-1985 yılları arasında bu enstitü ve araştırma merkezinin müdürlüğünü yaptı. İÜ Hukuk Fakültesi'nde 47 yıl hizmet verdikten sonra 1985 yılında yaş haddinden emekli oldu.
Daha sonra da 1995 yılına kadar İÜ Hukuk Fakültesi'nde, Kriminoloji, Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde Toplumbilim ve Türkiye'nin Sosyal Bünyesi derslerini verdi.
İÜ İletişim Fakültesi ve Yargı Yüksek Okulu ile İstanbul İktisadi ve Ticari Bilimler Akademisi, Marmara Üniversitesi, Bahçeşehir Üniversitesi, Galatasaray Üniversitesi ve Kadir Has Üniversitesi'nde de derslere girdi.
Yurtdışında da Fransa, Hollanda, Portekiz, ABD, İran, Pakistan'da çeşitli üniversitelerde dersler ve konferanslar verdi.
1975-1980 yılları arasında Avrupa Konseyi Kriminolojik Bilimler Konseyi üyeliğine seçildi.
1988-1994 yılları arasında Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu üyeliği yaptı.
1988 yılında Atatürk Dil ve Kültür Merkezi'ne bağlı Atatürk Araştırma Merkezi üyeliğinde bulundu.
1950-2001 yılları arasında, Başbakanlık, Adalet, İçişleri ve Dışişleri bakanlıkları tarafından önemli yasal düzenlemeler için oluşturulan komisyonlarda başkanlık ya da üyelik görevlerinde bulundu. Bu çalışmalardan bazıları şöyle:
1950-1952 yıllarında faaliyette bulunan Bakanlıklararası Antidemokratik Kanunları Ayıklama Komisyonu Üyeliği, 1950-1961 döneminde af kanunlarını hazırlayan komisyonlara başkanlık, halen yürürlükte bulunan Basın Kanunu'nu hazırlayan komisyonun çalışmalarına katkı, 1962-1963 yıllarında Cezaların İnfazı Hakkındaki Kanun'un hazırlanması hususundaki çalışmalara katılma, 1961 Anayasası'nın ifade özgürlüğü, basın ve temel ceza hükümlerini hazırlayan alt komisyon başkanlığı, Ceza Kanunu'ndan Antidemokratik Hükümleri Ayıklama Komisyonu Başkanlığı, 1981 Anayasası hakkında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nin görüşlerini saptayan komisyonun başkanlığı, 1961-1985 yılları arasında Türk Ceza Kanunu'nda ve Usul Kanunu'nda yapılan değişiklikleri değerlendirme hususlarındaki üniversite komisyonlarının başkanlığı, 1984-2001 yılları arasında Yeni Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, İstinaf Mahkemeleri Teşkili Hususundaki Kanun, Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkındaki Kanun, Cezaların İnfazını İzleme Komisyonlarının Teşkili Hakkındaki Kanun'un hazırlanması ile bu kanunların uyum kanunlarını hazırlamakla görevlendirilen komisyonların başkanlığı, Çıkar Amaçlı Örgüt Suçları ile Mücadele Kanunu'nu hazırlayan komisyonun başkanlığı.
Ayrıca, 1961-1985 yılları arasında İstanbul Hukuk Fakültesi Mecmuası'nın editörlüğü, Türk Eğitim Vakfı'nın kuruculuğu ve Mütevelli Heyeti Başkanlığı, Kadir Has Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyeliği, 2001 yılında Milletlerarası Ceza Hukuku Derneği'nin Türkiye şubesini oluşturmak üzere Ceza Hukuku Derneği'nin kuruculuğu ve başkanlığı gibi görevlerde bulundu.
Çalışmaları ve yayınladığı eserler dolayısıyla İstanbul Üniversitesi'nce “hukuk” dalında, Marmara Üniversitesi'nce “toplumbilim” dalında ''Fahri Doktor'' unvanına değer görüldü. Aydınlar Ocağı tarafından da “Şeyhül Müderrisin” (Hocaların Hocası) unvanı verildi.
Ayrıca, Milletlerarası Krimonoloji Derneği Yönetim Kurulu, Milletlerarası Ceza Hukuku Derneği, Milletlerarası Sosyoloji Derneği, Milletlerarası Basın Enstitüsü, Monaco Adli Tıp Merkezi üyelikleri ile Amerika Suç ve Suçluluk Milli Konseyi muhabir üyeliklerine de seçildi.
Üniversitede 1950 yılında Basın Hukuku'nun, 1953 yılında da Krimonoloji'nin öğrenim dalı olarak kabul edilmesi çalışmalarını teşvik etti. Ceza Hukuku, Kriminoloji, Toplumbilim ve Operasyonel Kriminoloji alanlarında çok sayıda eseri, makalesi ve araştırması bulunuyor.
Türk Ceza Hukuku'nun ülkemizdeki kurucularından olan ve binlerce hukukçu yetiştirdi.
3 Ağustos 2004 tarihinde, 86 yaşında vefat etti. 5 Ağustos 2004 tarihinde “devlet töreni” ile İstanbul Edirnekapı Şehitliği'nde toprağa verildi.
İngilizce ve Fransızca biliyordu. Evli ve 2 çocuk babasıydı.

HAKKINDA YAZILANLAR
Sulhi Dönmezer
Ciddi reformlara ihtiyacımız var
Ünal Bolat
Türkiye 30 Aralık 2000
Türkiye'nin ciddi reformlara ihtiyacı var. Türkiye gibi büyüyen toplumlar zaman zaman elbette ki reform ihtiyacı hisseder. Onu da vakit geçirmeden yerine getirmek çok uygun olur. Türkiye'nin mesela bir hukuk reformuna ihtiyacı olduğu, bir adalet sisteminin yeniden ele alınarak, işler hale getirilmesi ihtiyacıyla karşı karşıya olunduğu hususunda Türkiye'nin her insanında mutabakat var. Bizzat onu idare edenlerin de var. Ama hiç kimsenin farkına varmadığı bir husus var. Bugün Türkiye'de 1926 yılında yapılan kadar geniş bir hukuk reformu yapılıyor. Kimse farkında değil.
Adalet Bakanı iyi çalışıyor
Bugünkü Adalet Bakanı çok iyi çalışıyor. Türkiye'de çok iyi çalışmalar yapılıyor. Şimdi Adalet Bakanlığı'nın liderliğinde yapılan çalışmalar var. Ceza kanunu bütünüyle değiştiriliyor. Yeni bir ceza kanunu yapılıyor. Medeni kanun baştan başa değiştirilip, yeniden gözden geçirildi. Meclise sevk olundu. Bu muazzam bir reform. Atatürk'ün 1926'da yaptığı gibi bir muazzam reform ki kimse farkında değil. Türkiye'de muazzam işler yapılıyor. Ama ne yazık ki basit ve sun'i gündemlerle bu hususların hiçbiri ortaya çıkarılmıyor.
Anayasalar değiştirilebilir
Anayasalar ihtiyaçlar karşısında elbette değiştirilir. Bunlar insan yapısı. İhtiyaçlar kendisini gösterdikçe anayasaları değiştirmek lazım. Aslında Türkiye gibi muazzam hareket içindeki bir toplumda elbette ki anayasalar değiştirilecek. Ama bu anayasanın gayri meşru olduğu hususundaki kanaate katiyyen katılmıyorum. Bu anayasa halkın oyuna arz edilmiş, %92 kabul oyu almış. Bakın 1961 Anayasası halk oyuna arz edildiği zaman, halkın %42'si hayır demişti. Biliyor musunuz bunu? Yani %59-60 oyla kabul edildi. O zaman tartışma mı yapılıyordu?
Sivil anayasa olur mu?
Gerek 61 gerek 82 anayasasını, esasında Türkiye'nin aklı başında olan hukuk adamları bir araya gelerek hazırladı. Ha sonra askerler gerekli değişikliği yaptılar. Ne kadar yaptılar. Çok fazla değil, elbetteki bir kurucu meclisin bir anayasa meydana getirmesi daha iyi olur. Onda hiç şüphem yok. Ama bak o zaman ne yapacaksın? O zaman TBMM'yi fesh edeceksin. Ondan sonra “Bir kurucu meclis kuruyoruz” diyeceksin. O meclis anayasayı yapacak. Ondan sonra o meclisin yaptığı o anayasanın hükümleri gereğince yeni bir seçim yapılacak. Ama dünyada bunun bir emsali yok.
Şimdiki aklım olsaydı
Geri dönüp, yirmi yaşıma gelsem, yine bu mesleği seçerdim. Bu meslek bizi zengin etmedi. Ama rahat yaşıyoruz. Buna mukabil elli bini aşan öğrencim oldu. Bunların hürmetiyle, saygısıyla sevgisiyle muhatabım. Öğrencilerim anayasa mahkemesi başkanı oldu. Bakan oldu, başbakan oldu… Bütün bunlar bir faninin ulaşabileceği en büyük bahtiyarlıktır.
Halk gibi yaşarım
Halk gibi yaşamayı çok seviyorum. Benim otomobilim de var. Şoförüm de var. Ama ben otobüse binerim sık sık. Ve hoşuma gider. Ve böyle yaşlı olmamız dolayısıyla belediyenin çıkardığı yaşlılık kartı var. O kartla otobüse binmekten, halkın arasında yaşamaktan fevkalade hoşlanırım. Kitaplarımı çocuklarım gibi severim. Her yeni basıldığında tekrar tekrar kontrol ederim.
Hiçbir hizmeti reddetmem. Bende ret diye birşey yok. Topluma bir faydası olacaksa kabul eder, vazife telakki ederim.
?Kendim için af çıkarmıştım?
Af kelimesi çok ilginçtir. Bir kere ağzınızdan çıktı mı artık önünü alamazsınız. Ben de size hatıra olarak biraz acı olmakla birlikte kendim için nasıl bir af çıkarmak durumunda kaldığımı anlatayım. O zamanlar 28 Nisan olayları vardı. 1960'tan önce… O olaylarda, üniversitede talebe ile polis arasında bir çatışma çıkmıştı. İlk defa oluyordu böyle çatışma… Ben dekan vekili olarak olaya müdahale etmiştim.
Silah sesleri falan filan oldu. Rektör vekili sıfatıyla hemen bahçeye çıktım. Gençleri içeri almaya, polisleri sükunete getirmeye çalıştım. Neler oldu neler oldu.
Olaylar bitti. Aradan bir süre geçtikten sonra bizi Davutpaşa Kışlasında sıkıyönetim mahkemesine çıkarttılar.
-Nedir sebep?
-Sanki öğrencileri ben teşvik ediyormuşum gibi, sıkıyönetim mahkemesinde müdafaamı aldılar. Hiç unutamıyorum. Adam Allah'tan beni tevkif etmeye falan teşebbüs etmedi. İfademi alan bir bahriye binbaşısı imiş. Hukukçuydu. Benim talebem değilmiş Ankara mezunuymuş. Ama beni tanıyormuş. Ondan sonra eve döndük geldik. Aradan zaman geçti. 27 Mayıs ihtilali oldu. Beni Ankara'ya, af kanunu hazırlamak için çağırdılar. Tabii biz af kanununa kendimizi içeren maddeyi de koymuştuk.