Ran * Müslim Çelik

Ayışığı içe işler samansarısı şiirin
Bulutlar bak ki gölgelerini bırakırsa
Kıyıda küçük balıkçı nişan almak için
Dalgaları giyindirip kayalara asmış

Sana ipince sak çalışıp kuranlardan
Buğda pamuk taşlıova ve susuz ve
Ağzında suyun dili çözülür
Köpükler çekmez mi seni istediğin yerlere

Ay ayrılıkları çalkantılar arasında
Yorulmazsın yunuslar gibi yaz
Dalgaların kayalarla öpüştüğü yerlerde
İçin hep alt üst olmuş biraz

Göğe bir hoş olmayla doldu gözlerin
Nice ayrılıkları aldın da arkana
Tüylerden yeğni gündüz gece süzüş içre
Baktın ateşböceklerinin fenerli gözlerine

İlkyazların ayıldığı güneşli menevişelerle
Acıydı karpuz kabuğuna çarpmayan dalgaları
Son deniz de lekesiz kaldı kusmuştu yunmayanı
Ceplerinde ne varsa kalem şiir ekmekle

Şair deniz mi mutlandı son armağandan
Suyun şiiri pamuktan sütten aydan
Kavuşamadığımız yel diriliş kesilirdi bir an
Sürem sürem masmavi boşluğun sesi henüz

Öngün sürekli karaların sessizliği
Sel fisiltisinde dalga koşuyor iki kaşın arası
Öpüşlerden kadife göğ boşlukta derin daha
Kösnül pelte ve al söner gölgelerle

Girmedin kirpiğinle kırıldı zaman küresi
Darı tanesini bir tutamak soluğu ilkin sabahı
Bir keklik takımı gibi toparlanan akşamı
Özlemiştin açık yara gördüğün 0'ydu

Yalımı görmüştün Güneş'te kanlanır gözde
Kapamış karanlığını zar zor sulara
Yenile gülücükler yüzdürüyordu özlem göğsünde
Kasılıp yayılıyor deniz karışmış buna

Arı ve günleri sezdin karam karam yıldızları
Son yunuslar iner yeryüzünün kulaklarına
Uyur tınlar susar taşlar su uçsuz
Gömülür fırtınalar geçer ovalardan kar döndüre

Dağlar mühürlü ve okyanuslara yaklaşan
Kasırgalar saniye estirmez olmadı seni
Umdun ki evrenin boşluğunda
Dinlenmiş dalgaların kişnemesini

Çift kanatlı kapılar açılınca kelebekler mi
Bakışlar parıl parıl göğ bakışlı
Bilirler esrimiş sıcaklar sarkmış enginlere
Pamucuk bulutları söndüren yel sanki

Eskil göğler diner dil dil durur
Şahan irisi ak dişli cerenler
Kükreyen gel-gitlerle birden susar sular
Gözlerinden altın yağmurlar iner pirayenden kıyılara

Gözbebekleri al gülleri akik dilleri
İştahlı insanlar apaydınlık bordalarda
Zamanın azdırdığı çıyanlar siner
İğilmiş şerbet veren ak pak kokularla

Donarlar susanlar görmeseler yeri pusatta
0 akik mercan solgun ışıkları
Yorulursun köpükler karışmaz uyanık
Toz kaldırır mavi kanatlanır gönlün

Apansız acıkırsın doğuşuna okyanusların
Boşluk tıkır da tıkır çözer toplar teni
Baktın kızıl güller yordamlardı şanına
Uçar gidersin kanatlı tohumsun ki

Batar ıslak güneş doğan düşlerin
Yüz rengi benzi sesi çığlıkları
Sabahları kuşlar yuvalarından bölük
Diriler çıkardı güne sayrılıkları

Tut ki çarparak kayalara yol alan gemi
Bir sessizlik düşerek ayrılığın sensizliğine
Kapanmışken can şiirle oymuş gönlünü
Sonsuza kadar uçarak gölgesizliğine

Su yundu işkillerle ve esenlikli
Çarptın arkandaki geceleri epiyce göklere
Dolmuş bulutlar akarsular selinde
Eril harfleri hercayi menekşeleri

Oydun sayfa sayfa açık göğü
Sonsuzluğu sabır masmavinin dudaklarında
Kış gününde ılık öpücüğü
Yıldızlar ateşli çivileri göğün gonca

Dolu fişek dalgalarsa halünce büyür
Gerçeklerinde sev sevebildiğince varol
Sonsuz var mı ki aklanmamış uyur
Su küreler hey küreler kalbim hazırol

Demem aşkın aşılmamış ölümü yare
Kavuşmanın erinci dolar gömüldükçe
Sayılmamış samanyolu bahar göz edip de
Oğluuum Memeeeet bala açelyalar açmayacak mı hâlâ

Akıyor ırmak sapsarı sevdalanışlarla
Homurdanıyor deniz gülgün ırak
Ağız ağıza ve balıklar ağlaşarak
Dirim ardardalık savuşur ölüm yan yanalıkta

Ran: Mutluluk, güzellik, sevqi.