Nehir Gibi Bir Yaşam : Fakir Baykurt? * Mutahhar Aksarı

70 yılda gürül gürül akmış bir nehirdir, Fakir Baykurt?un yaşamı… Burdur?un Yeşilova ilçesi Akçaköy?ünden başlayan ve Almanya?da ?sılada? sonlanan bir nehir…Önce tatlı bir su kaynağı, zamanla türlü-çeşitli topraklarda akan ırmak, sonraları da nehir oldu. 11 Ekim 1999, Fakir Baykurt?u ışıklara uğurladığımız gün…
Fakir öğretmenimle bir kez karşılaştım. Ama yapıtları ile beslendim, büyüdüm, olgunlaştım, yaşam rotamı çizdim. Üzerimde emeği çoktur. Benim gibi pek çok öğretmende olduğu gibi?
Fakir öğretmenim, yaşamını 15 yılda yazıp bitirdi. Toplam, 8 cilt tuttu özyaşamöyküsü. İlk kitap Temmuz-1998?de yayımlandı. Sonuncusu ise, 2002?de. Sırasıyla adlarını vereyim önce: Özüm Çocuktur, Köy Enstitülü Delikanlı, Kavacık Köyünün Öğretmeni, Köşe Bucak Anadolu, Bir TÖS Vardı, Genç Emekli, Sıladan Uzakta, Dost Yüzleri(Portreler). Son yapıtında yaşamı boyunca kendisine dost olan kişileri/yüzleri anlattı. Bu devrimci yaşamın cilt cilt kitaplarını, bizlere PAPİRÜS YAYINLARI Yönetmeni Oktay Şimşek kazandırdı. Zap çayında boğularak ölen ilköğretim müfettiş Selahattin Şimşek?in oğlu. Kendilerini saygıyla anıyorum?

Özyaşamöyküleri için Baykurt; ?Çekinmeden özyaşam öyküleri yazmayı plânladım. Hepsini bir bir yazacaktım?(1). ?Elimden geldiğince açık oldum. Yaşamımın güzelliklerini, övünmeye varan derecede coşkuyla anlattığım oldu. Gücüm yettiğince bunları da arıttım. Arka arkaya oluşan özyaşam kitaplarım hem birbirine bağlı, hem birbirinden bağımsızdır. Okur istediğini okur, istemediğini okumaz. Sıra gözeterek okur, gözetmeyerek okur. Öykü okumak aynı zamanda bir keyif değil mi? Eline aldığı ilk kitaptan tat almayan okur öbürlerini okumayabilir. Bütünün okunması, okurdan birazdan çaba isteyecektir. Neden saklamalı; bu öyküler, çabalı okurlar için yazıldı?(2) diyor. Ben de ?çabalı bir oku? olarak Fakir öğretmenimin özyaşamını okudum.
?az sözcüklü bir köy çocuğu iken kitleler önünde konuşabilen bir öğretmen, bir yazar?ın(3), Fakir Baykurt?un nehir gibi yaşamından alıntılar sunacağım sizlere şimdi?
Fakir öğretmenim; elli yaşında yurt dışında dolaşırken resmi kağıtlara yazılmak için doğum günüm sorulduğunda ?1929 Arpalar yolunurken!?(4) diye yanıtlar. ?Doğmak iş değil, yaşamak?tır gerçek ?iş!?(5) ?Akçaköy?ün en akıllısı değil, ama akkın çocuğu?dur(6). Okumaya giderken ağabeyi, belki de yaşamının temel ilkesi olacak şu cümlelerle uğurlar kendisini: :?Beylerin çocuklarını görüyorsun değil mi? Öyle oku, geç hepsini! Önünde dünya gepgeniş açılıyor bak. Köyü möyü çıkar kafandan. Bizi mizi düşünme. Bir de ne diyeceğim? Sakın enstitüyü bitirip pes etme. Yolunu bul, yükseğine git. AMA HER ZAMAN KÖYÜNÜ, KÖKENİNİ DÜŞÜN.?(7)
?1943-1948 arası; köy enstitüsünde geçen delikanlılık yılları?dır(8) Fakir öğretmenimin. ?Köylere öğretmen yetiştirmek için açılan o kurumlarda on yedi bin köy çocuğu?ndan biri olarak ?okuma olanağı buldu?(9). Ama önce yozlaştırma ve sonra kapatılma döneminin acılarını yaşar ve şöyle betimler o yılları:?Açtıklarına pişman olmuş gibi on yıl içinde her şeyi ters yüz ettiler. Bu yüzden oradaki öğrenciliğimin yarısı cennet, yarısı cehennemdir?(10). Anasının dediği gibi yapmıştır:? Sınıfımızdan kimi arkadaşlar özleme dayanamayıp gitti. Ben anamın dediği gibi yaptım, sıktım büzüğü. Zaten çok geçmeden anladım, enstitü ev gibi, köy gibi sıcak bir yerdir?(11) Gönen?deki ilk günlerin izlenimleri de şöyle:?Enstitüde ders, iş aynı değerde. Yalnız kitap bilgisi ezberleyene diploma yok. İnsanın elinden iş gelecek. Sallanarak giden, yavaş yürüyen görülmez. Koşar herkes. Giderek anladım, burada insanın boş zamanı olmayacak. Birbirinle yarışır gibi çalışacaksın. Kitap okuyanın bir saygınlığı var?(12) Cumartesi toplantılarında alır gıdasını: ?Temelsiz eleştiri yapılmayacak! Temelini buldunuz mu, yarın bakan, valiyi, Kaymakamı eleştireceksiniz. Türkiye, sorumlulukları gibi haklarını da sahip yurttaşların toplumu olacak. Bu göreviniz, önemlidir, unutmayın!? diyorlar(13). Diplomasını alırken, ?Madem yaşıyorum, tatlar gibi acılara da, kolaylıklar gibi zorluklara da, başarılar gibi başarısızlıklara da hazırım?(14) der kendi kendine.
Kavacık köyünün öğretmenidir artık. Birgün dersine giren annesinden ?Bu yavruları sakın dövme! İçlerindeki aslanı öldürme!?(15) öğüdünü alır. ?Öğrencilerimi sever. Onurlarını korur. Onları yarına hazırlarken, düşündüğünü söyleyen, eğilip bükülmeyen, üreten, iyi yaşayan, çevresini güzelleştiren köylüler olmaya özendirir?(16). Ve daha o yıllarda ?HALKIMA OLAN BORCUMU BEN BU İKİ MESLEKTE ?öğretmenlik, yazarlık- DOĞRU DÜZGÜN ÇALIŞARAK ÖDEYECEĞİM?(17) der. ?İŞİMİZ?in, ?yalnız eleştirmek, yapılan işlerde arayıp tarayıp kusur bulmak? olamayacağını, ?kolları sıvayıp işlerin daha iyi yapılmasına? çabalamamız gerektiğini, ?kurumların, durumların içine girip onları değiştirmeyi? deneyeceğimizi, ?Hattâ ne denemesi? Başaracağız?ı kurgular hep. O?na göre aradığımız insan, ?HER ŞEYİN DAHA İYİSİNİ YAPMA BİLİNCİ TAŞIYAN? insandır(18).
?KÖŞE BUCAK ANADOLU?(19) yollarındadır artık Fakir öğretmenim. Sivas toprağına ayak basar. DEMOKRAT PARTİ döneminin baskısı tüm ağırlığı ile üstündedir. 1958?de Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan ?YILANLARIN ÖCÜ? romanı nedeniyle kovuşturmaya uğrar. Sürgünleri yaşar. Sivas il merkezinden Hafik?e düşürürler yolunu. Hafik?te halkla birlikte olup, Lise açarlar. Konya, Artvin?in Şavşat?ını mesken tuttururlar Fakir öğretmenime. 1960 27 Mayıs İhtilâli olur ve sonra ilköğretim müfettişliğine atanır. DP döneminde tüm baskılara, sürgünlere yiğitçe direnir.
1960 Anayasası?nın getirdiği özgürlük ortamında ?Yurdumuzun ovasından, dağından yalımlar gibi geçen TÖS?ün güzel öyküsü içinde yer?(20) alır. ?8 Temmuz 1965?te Türkiye öğretmenlerinin ilk sendikası?(21) kurulurken,

?Koru beni, yüreğim

Hey aklım, yanlış yaptırma

Dişimle tırnağımla

Geliştirdiğim kişiliğim

Doğruluktan, mertlikten, ayrılma

Sabırlı, dayanıklı köylü görgüm

Zorluklar önünde, zorbalar önünde

Yılgınlığa düşürme beni

Öğretmenler önünde

Yüzümü kara çıkarma

Halk içinde alnımı ak eyle

İlle de güzel yüreğim

Zorluklar gelince geri bastırma beni

Hem de bıcımık açılın, heey

Sık sık kesilip duran yollarım

Yollarımız??(22)

diyerek yola çıkar. ?Nasıl DAR yasaları var ülkemizin? Yasalar dar, uygulayıcıların kafası daha dar?(23) diye betimlediği ortamı özgürleştirmeye koyulur arkadaşlarıyla. ?SENDİKA demek, SOSYAL SİYASET demektir. SENDİKAMIZ (TÖS) anti emperyalist, anti kapitalist, barışçı yolda, işçi sınıfımızla her zaman dayanışma içinde çalışmayı amaçlayan bir SENDİKADIR?(24) şiarıyla ilk öğretmen sendikasını örgütlemeye başlarlar. ?EKONOMİK İŞLEVİ : Toplu Pazarlık ve grevler yoluyla üyelerine yeni haklar kazandırmak. MESLEKSEL İŞLEVİ : Yönetime katılarak mesleğin niteliğini yükseltmek. KÜLTÜREL İŞLEVİ : Üyeleri için eğitim çalışmaları, yayınlar yapmak. Kamuoyu yaratacak kültürel etkinlikler düzenlemek. POLİTİK İŞLEVİ : Meslek sorunlarının yurt sorunlarıyla bağını araştırmak. Demokratik baskı gurubu olarak iktidar üzerinde baskı oluşturmak?(25) olarak sıraladığı 4 temel işlevi tüm güçleriyle yerine getirmeye başlar TÖS. TÖSlü öğretmenlere ?Bizim (TÖS?ÜN) bir tek yolumuz var, SORUNLARIMIZI HALKA ANLATMAK?(26) derken Fakir öğretmenim, ?Bölge toplantılarımıza gelirken her üye yanında köylüden, işçiden birer konuk getirecek?(27) diye de ekler. TÖS?ün örgütlenme modeli ?YATAY ÖRGÜTLENME; kendi alanına yönelik üye örgütlenmesi. DİKEY ÖRGÜTLENME; öğretmenlerin öbür sendikalarla, halkla, özellikle işçi ve köylülerle ilişkisini artırması, Köylü Birlikleri?nin kurulması?dır(28). ?Elbet yapacağız bir şeyler ama, ÖĞRETMENCE yapacağız?(29) der Fakir öğretmenim. Gerçekten TÖS, ?öğretmence? yaptıklarıyla ?DEŞ ŞURASI?vbg- halkın gönlündedir. Ama fincancı katırlarını ürkütmüştür bir kere. Üyeleri sürülmektedir. Çekilen acılar diz boyudur. Kayseri?deki TÖS Genel Kurulu, iktidarın beslemeleriyle basılıp-yakılmak istenir. Fakir öğretmenim, büyük dirayetiyle önler bu girişimi. O günlerin canlı tanığı Abdullah Kaygısız yaşananları şöyle anlatmaktadır:?Başta değerli dostum Fakir Baykurt olmak üzere kırılan sandalyelerin ayaklarını alarak içeriye girmek isteyenlere mani olmaya çalışıyorduk. Adeta göğüs göğse savaşıyorduk. O öncü gücün pek çoğu yaralanmıştı. Fakir?in ceketi paramparça olmuştu. O yürek o güçlü yürek her koşulda nasıl savaş vereceğinin örneğini sergiliyordu. Saatler devam ediyor. Camlar kırılıyor, bina ateş almak üzere idi. Kongre salonundaki bu sekiz yüz kişinin yok olması an meselesi idi. Bu arada gözlerimi yaşartan bir olayı aktarmadan geçemeyeceğim. Nasıl olduysa saldırganın biri içeri girdi, elindeki kesici aletler alındı ve bir yere oturtuldu. Soluk soluğa nefes alıyordu. Kırılan buzdolabından çıkarılan bir sarı frukoyu ağzı kuruyan insanlar birer yudum alarak nefes almaya çalışırken, Fakir müdahale etmişti. ?Dostlar bu işçi kardeşimiz bizden daha çok yorgun, bakın kan ter içinde. Lütfen bu arkadaşa verelim o içsin, biraz susuzluğunu gidersin,? dedi. Aynen yaptı. O işçi fruko şişesini dikip son damlasına kadar yudumlarken, Fakir?in ?İç yavrum iç, sen buraya gelmedin, seni buraya gönderdiler? sözünü hiç unutamam. Devrimci karakterin ve bilincin yüce değerinin hazzını bir daha tatmıştım. Gözlerim buğulandı ve görevime döndüm?(30). 12 Mart yakınlaşmaktadır. Ve sonunda 12 Mart Darbesi yapılır. TÖS yargılanır. Fakir öğretmenim, İFADE?sinde TÖS savunur. Ve aklanır TÖS.

?Kuruluşuna, serpilip gelişmesine katıldığım Türkiye Öğretmenler Sendikası-TÖS, askersel yargı önünde aklandığı halde, anayasa değişikliğiyle kapatıldı. Ben de beraat ettiğim halde mesleğim öğretmenliğe döndürülmedim. İstemeyerek emekliye ayrıldım?(31) dediği yıllar yazmakla-gezmekle geçer. Bir ara TÖB-DER?de seçime katılır ama üç oy fazlasıyla Cemil Çakır TÖB-DER Genel Başkanı olur. ?12 Eylül darbesi hem halkın, hem öğretmenlerin başına?(32) çökmüştür artık. ?Barış Derneği Davası sanığı olarak arandı 12 Eylül 1980 darbesinden sonra?(33).

1979?da başlayan ?SILADAN UZAKTA?(34) yılları başlar Fakir öğretmenimin. Almanya?nın Duisburg kentinde de öğretmenlik ve yazarlık yaşamı sürer. ?Yabancı Çocuk ve Gençlerin Teşviki ve Bölgesel Çalışma Kurumu?nda eğitim uzmanı olarak çalıştı?(35).

Sırasıyla (1958) Cumhuriyet Gazetesi?nin Yunus Nadi Roman Armağanı Irazca?nın Dirliği ve Yılanların Öcü ile, (1970) TRT Öykü Ödülü Sınırdaki Ölü ile, (1970) TRT Roman ödülü Tırpan ile, (1971) Türk Dil Kurumu Roman armağanları Tırpan ile, (1974) Sait Faik Öykü Armağanı Can Parası ile, (1978) Orhan Kemal Roman Armağanı Kara Ahmet Destanı ile de (1980) Avni Dilligil Tiyatro Ödülü, (1984) Berlin Senatosu Çocuk Yazını Ödülü Almanca?ya çevrilen Barış Çöreği ile, (1985) Alman Endüstri Birliği (BDİ) Yazın Ödülü Gece Vardiyası sahibidir Fakir Baykurt. 8?i özyaşamını anlatan kitabı dışında toplam şiir, öykü ve roman dalında olmak üzere toplam 43 yapıtı bulunmaktadır.

?Sömürünün yalnız altını değil, üstünü de çizebilmek için SOSYALİZMİN ZORUNLULUĞU sürüyor. Cayan caysın ben cayma gereği duymuyorum. 60 YAŞ SÖZLEŞMESİ?nde, başka yazılarımda belirttim, TEK KİŞİ KALSAM DA SOSYALİZME OLAN İNANCIM SÜRECEKTİR. BENİM TEMELİM YOKSULLUKLA ATILDI, AMA YAPIM UMUT TAŞLARIYLA YÜKSELDİ?(36). ?Kimileri, ?Bir daha gelsem gene aynını yapardım!? demeyi sever. Yinelemek anlamında değil, ben de aynını söyleyeceğim. ELBET GENE ÖĞRETMEN OLURDUM. ELBET GENE YAZAR OLURDUM. ELBET GENE SOSYALİST OLURDUM?(37) diyen Fakir öğretmenimin özlediği dünyayı betimleyen 1987 yılında yazdığı şiirine bakalım şimdi de:

DÜNYA İSTERİM
Bir dünya isterim bütçesi denk
Meclisini ülkelerin çocukları doldurmuş
Dağıtmış orduları savaş yok

Top yok; tank yok, bıçak bile yok

Bir makine bulunmuş ekmeği kesmek için

Biraz asker biraz polis kışlalarda

Binde bir gelen yersarsımlarında

Su baskınlarında yangınlarda kalanları

Kurtarmak için

Çocukların doldurduğu mecliste
Tek dil konuşuluyor herkes öğrenmiş

Tartışıp karar veriyorlar

Her evin apartmanın ayrı bacası yok

Yeni bir yakıt eskiden silah yapan bilginler bulmuş

Tek merkezden ısınıyor ülkeler

Soğuk günlerde aç açık yok

Üşüyüp öksürüp titremiyor kimseler

Endüstri bacasız, göklerde kir yok

Sular ilk çağlardaki gibi temiz
Yeşillikler çölleri örtmüş

Ağaçlar ormanlar ölmez

Çayırlar çiçekler solmaz.

Zehirli yağmurlar süzülmüyor göklerden

Bir dünya isterim

Bey yok ağa yok

İşçi patron yok

Varsıl yoksul yok

Senin benim kavgaları yok

Üstünde yaşayanların evi olmuş
Bahçeleri çitsiz

Kilitsiz, kapısız bir dünya

İsteyen istediğini giyer
İsteyen istediğini okur

İsteyen istediğiyle içer çayını

Seven sevenle kurar yuvasını

Kıtalar kutuplar komşu

Köyler şehirler dost

Cezaevleri kapanmış

İn cin uğramaz olmuş karakollara

Büyük oturmalı evlerde nineler

Masal anlatıyor torunlarına

Dedeler bilmeceler soruyor

Yanıtları içlerinde gizli

Ömürler yüz mü yüz elli mi

Az geliyor tatlar

Mutluluklar
İşte ben böyle bir dünya isterim
İnsanlara uluslara.

O?nu; Fakir öğretmenimi davranışları, tutumları, eylemleri, ürünleri, inançlı kişiliği ile gelecekte de yaşatacağız…Ellerinden öpüyorum Fakir öğretmenim, siz her ne kadar el öptürmeye karşı çıksanız da…

17 Ekim 2008

Kaynaklar :

1- Sıladan Uzakta, Fakir Baykurt, Özyaşam 7, Papirüs Yayınları, 1. Basım-2002, İstanbul, s. 411.

2- a.g.k., s.412.

3- a.g.k., s. 412.

4- Özüm Çocuktur, Fakir Baykurt, Özyaşam 1, Papirüs Yayınları, 1. Basım-Temmuz 1998, İstanbul, s.17.

5- a.g.k., s.18.

6- a.g.k., s.185.

7- a.g.k., s.299.

8- Köy Enstitülü Delikanlı, Fakir Baykurt, Özyaşam 2, Papirüs Yayınları, 1. Basım-Nisan 1999, İstanbul, s.7.

9- a.g.k., s.7.

10- a.g.k., s. 7.

11- a.g.k., s. 17.

12- a.g.k., s.19.

13- a.g.k., s. 32.

14- a.g.k., s. 351.

15- Kavacık Köyünün Öğretmeni, Fakir Baykurt, Özyaşam 3, Papirüs Yayınları, 1. Basım-Kasım 1999, İstanbul, s. 34.

16- a.g.k., s. 42.

17- a.g.k., s. 393.

18- a.g.k., s. 394.

19- Köşe Bucak Anadolu, Fakir Baykurt, Özyaşam 4, Papirüs Yayınları, 1. Basım-Haziran 2000, İstanbul.

20- Bir TÖS Vardı , Fakir Baykurt, Özyaşam 5, Papirüs Yayınları, 1. Basım-Kasım 2000, İstanbul, s. 7.

21- a.g.k., s. 21.

22- a.g.k., s. 23.

23- a.g.k., s. 68.

24- a.g.k., s. 73.

25- a.g.k., s. 49.

26- a.g.k., s. 50.

27- a.g.k., s. 110.

28- a.g.k., s. 367.

29- a.g.k., s. 159.

30- Ateş Çemberi, Abdullah Kaygısız, Kendi yayını, 2005, Ankara, s. 75-76.

31- Genç Emekli, Fakir Baykurt, Özyaşam 6, Papirüs Yayınları, 1. Basım-Nisan 2002, İstanbul, s. 7.

32- a.g.k., s. 330.

33- Birgün gazetesi, 8 Ekim 2008, Derkenar, Feza Kürkçüoğlu, s. 8.

34- Sıladan Uzakta, Fakir Baykurt, Özyaşam 7, Papirüs Yayınları, 1. Basım-2002, İstanbul.

35- Birgün gazetesi, 8 Ekim 2008, Derkenar, Feza Kürkçüoğlu, s. 8.

36- Sıladan Uzakta, Fakir Baykurt, Özyaşam 7, Papirüs Yayınları, 1. Basım-2002, İstanbul, s. 413.

37- a.g.k., s. 414.

NOT: Bu yazı, ?Sanat Edebiyat ve Eğitim?de YOĞUNLUK? dergisinin Kasım-Aralık-Ocak, SAYI: 23?te yayımlanmıştır.