MUSTAFA NECATİ'NİN EĞİTİM YÖNETİMİ ANLAYIŞI[1] * Mualla Bilgin Aksu

Prof. Dr. Mualla BİLGİN AKSU[2]
Genç Cumhuriyetin dördüncü ve Atatürk döneminin Saffet Arıkan?dan sonra en uzun süre görev yapmış Milli Eğitim Bakanı unvanına sahip olan Mustafa Necati, bu görevi rahatsızlığı nedeniyle istifa eden Hamdullah Suphi Tanrıöver?den devralmıştı. Bakan olarak göreve 21 Aralık 1925 tarihinde başlamış; 1 Ocak 1929 tarihinde ise, geçirdiği bir apandisit ameliyatından kurtulamayarak yaşama veda etmiştir (Başar, 2004:177).
Mustafa Necati, Milli Eğitim Bakanı olmadan önce de eğitim konularına ilgi duymuş bir kişidir. 1921-1922 yıllarında, Kastamonu?da İstiklal Mahkemesi Başkanı olarak görev yaparken de okullara gitmiş; sınıflara girip ders dinlemiş; yöneticilerden bilgi almış; öğrencilere sorular sormuş; konferanslar vermiş; müsamereleri izlemiş; hatta çocuklarla birlikte zeybek oynamıştır (Eski, 1990).
Bu bildiride, ulusal eğitimin önder bir kişiliği olan Mustafa Necati, tarihsel dönemi içerisinde ve yönetim biliminin kavram ve süreçleri ışığında değerlendirilmiştir. Farklı yazarlara göre değişik biçimde sınıflama yapılmakla birlikte, Bursalıoğlu (2002)?nun benimsediği yönetim süreçleri karar, planlama, örgütleme, iletişim, etki, eşgüdüm ve değerlendirmeden oluşmaktadır. Bu süreçler, yöneticiler ve önderler tarafından uygulanır. Önderler büyük planların yaratıcıları, yöneticiler ise bu planların yalnızca uygulayıcılarıdır (Bursalıoğlu, 2002:13). Bir örgütte üç düzeyde önderliğe gereklilik vardır: Kurmaya, geliştirmeye ve işletmeye yönelik önderlik. Örgütün siyasasını kurmak ya da amaç, yapı, işlev ve süreçlerde köklü yenileşmeler yapmak için kurmaya yönelik önderler aranır (Başaran, 1998:88).
Hukuk eğitimi alan ve Milli Eğitim Bakanı olduğunda henüz 31 yaşını süren Mustafa Necati, adını Cumhuriyetin unutulmayan bakanları arasına yazdırarak kurucu nitelikte bir önder olduğunu kanıtlamıştır. Tüm yaşamını ülkesi ve ulusu için yararlı işlerle geçiren ve Atatürk?ün ideallerini içtenlikle paylaşan Necati, ne yazık ki bu dünyadan çok zamansız ayrılmıştır.
Çok sevdiği bakanının ani ölümüyle sarsılan Atatürk, O?nu ölümsüzleştirmek amacıyla Ankara?nın en işlek caddelerinden birine ?Necatibey? adını vermiştir (Eşme, 2002:2). Mustafa Necati, bugün birçok eğitim kurumunda da yaşatılmaktadır. ?Necatibey Eğitim Enstitüsü?nün devamı olduğu için, Balıkesir Üniversitesinin Eğitim Fakültesi de ?Necatibey? adını taşımaktadır. Bunu yeterli bulmayan Erdem (2007:63), haklı olarak Balıkesir Üniversitesi adının ?Mustafa Necati Üniversitesi? olarak değiştirilmesini önermiştir. Milli Eğitim Bakanlığından edinilen bilgiye göre, Mustafa Necati adını taşıyan 11 ilköğretim okulu (Bursa Yıldırım, Ankara Keçiören, Gaziantep Şahinbey, Van Bostaniçi, Edirne Karaağaç, Konya Selçuklu, Sivas Divriği, Kocaeli Çayırova, Kırıkkale, İstanbul Bakırköy, Niğde Altunhisar) ve bir anaokulu (Malatya) bulunmaktadır. Necatibey adını taşıyan okullar bu sayıya dahil değildir.
Bir diğer değerbilirlik örneği de, Mustafa Necati?nin Mithatpaşa Caddesinde bulunan üç katlı evinin, 22 Nisan 2008 günü ?TBMM Mustafa Necati Kültür Evi?ne dönüştürülmesi olmuştur. Bu tarihsel bina, daha önce 49 yıl süreyle bir kuru fasulye zinciri olan Hüsrev Lokantacılık tarafından kiralanmış ve duyarlı kamuoyunda büyük bir tepkiyle karşılanmıştı.
Milli Eğitim Bakanı olarak Mustafa Necati?nin eşsiz kişiliği ve hizmetleri, aşağıdaki satırlarda yönetim süreçleri kapsamında tartışılmıştır

Karar Sürecinde Mustafa Necati
Cumhuriyet tarihinde saltanat ve hilafetin kaldırılması, Şer?iye ve Evkaf Vekâletinin lağvedilmesi gibi en önemli kararların alındığı 1924 yılında, Anayasa ve bazı yasalarda da köklü değişikliklere gidilmiştir. Mustafa Necati, bu kararların alınması ve uygulanması sürecinde, şeriat hukukundan laik hukuk düzenine geçişte önemli bir rol üstlenmiştir. Daha önce Şer?iye ve Evkaf Vekâletine bağlı olan okullar Millî Eğitim Bakanlığına bağlanmış, Tanzimat döneminden bu yana devam eden mektep-medrese ikiliğine son verilmiş ve laik eğitim sistemi kabul edilmiştir (Eski, 1996).
Bursalıoğlu (2002: 80)?na göre, yönetim süreçleri temelde karar süreçleridir ve örgütün yaşaması alınan kararların doğruluğuna bağlıdır. Hukuk alanında yetiştiği halde, Cumhuriyetten önce İzmir?de Kız Öğretmen Okulu ve Şark İdadisinde öğretmenlik ve yöneticilik yapmış olan Mustafa Necati?nin, Milli Eğitim Bakanı olarak kararlarının dayanağı neydi?
Devlet ve toplum katında Türkiye?nin eğitim sorunlarını çözebilecek bir kişi olarak görülen Mustafa Necati, büyük umutlarla Milli Eğitim Bakanlığına getirilmişti. Bu nedenle O?nun eğitim politikası kamuoyunda da merak konusu olmuştur (Başar, 2004: 180). O, göreve başlamasından yalnızca altı gün sonra Üçüncü Heyet-i İlmiyeyi toplamıştır. Kurulun on dört günlük çalışma süresinde, dönemin eğitimcileri tarafından ?Maarif Teşkilatı Hakkında Layiha? hazırlanmış ve okulun toplum içindeki yerine vurgu yapılmıştır. Layihada aşağıdaki ilkeler benimsenmiştir (Cırıltı, 2002: 224):
1. Okul ile yaşam arasındaki Çin Seddi kaldırılacaktır.
2. Ders konuları çevreden alınacaktır.
3. Kızlarımızın eğitimlerindeki eksikler giderilecektir.
4. Tek okul düzeni getirilecektir.
5. Üretici eğitime geçilecektir.
6. Kız-erkek bir arada eğitim göreceklerdir. Kızların eğitimi göstermelik anlamda değil, Büyük Devrimin esprisi gereği dikkatte tutulacaktır.

Mustafa Necati, 22 Nisan 1928 tarihinde TBMM?de bakanlığının bütçesi görüşülürken yaptığı konuşmada şöyle diyordu (İnan, 1980:1):
?Hepiniz kabul edersiniz ki, milli eğitim sorunu baştan sona dek bir bilim ve uzmanlık sorunudur. Milli eğitimde atılacak her adım, incelemeyi, denemeyi ve ayırt etmeyi gereksinir. Onun içindir ki, herhangi bir milli eğitim bakanı böyle bir takıma dayanmadıkça başarılı olamaz. Genel eğitim sorunlarında danışmasız hiçbir karar vermemek ve her zaman en genç öğretmenden, en büyük üstatlara dek bütün meslektaşlarımızın görüşlerini toplamak temel ilkelerimizdendir?.?
Necati, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk?ün, özlemini duyduğu bir toplumu yaratmak için seçtiği ve çok güvendiği bir kişiydi. Milli Eğitim Bakanlarından Dr. Reşit Galip?in bir sorusuna ?Benim manevi mirasım bilim ve akıldır? diyen Atatürk gibi, Mustafa Necati?nin de kendisine bilimi rehber edindiği bu konuşmada açıkça görülmektedir.
Mustafa Necati, 1923 yılında Bakan İsmail Safa Özler imzasıyla yayımlanan ve Atatürk?ün eğitimle ilgili düşüncelerini yansıtan bir milli eğitim programı niteliğindeki Misak-ı Maarif (Eğitim Andı)?te öngörülen ilkeleri de, kısa süren bakanlığı döneminde gerçekleştirmeye çalışmıştır. Hatta daha ileri giderek, Talim ve Terbiye Kurulunda tartışıldığı halde bir karara varılamayan karma eğitim konusunda, bakan olarak sorumluluğu üzerine almış; 70 kadar ortaokulda karma eğitimi başlatmıştır (Binbaşıoğlu, 2005:276).
Başgöz (1999:98)?e göre, bakanlık örgütünde ilk akılcı değişmeyi Mustafa Necati yapmıştır. O?nun zamanında bakanlık günlük işlerin kovalayıcısı olmaktan çıkmış; ciddi bir çalışma devrine girmiştir.
Aydemir (1965:448-449)?in, Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati?ye ilişkin algısı da şöyledir:
?Maarif Vekili Necati Bey, genç, hareketli bir insandı. Ona göre zamanın, gecesi, gündüzü yoktu. Bizim vekâlette iş, bütün dairelerin kapılarını kapadığı zaman başlardı. Akşam saatine kadar günlük muamelelerle uğraşılırdı. İş saatleri sona yaklaşıp da vakit gelince, daireler boşalırdı. Fakat yüksek kadronun çalışması, asıl o saatten sonra başlardı. Müdürlerin, umum müdürlerin odalarında lambalar gecenin geç saatlerine kadar yanardı. Asıl mühim işler için kararlar bu saatlerde çıkarılırdı.
Bu geç saatlerde vekil hemen daima arkadaşlarının arasında olurdu. Gecenin sonu ekseriya onun bir davetiyle şurada veya burada biterdi. Bakana göre lazım olan şey ?büyük işler? yapılmasıydı. O, yalnız kendisinden büyük işler istenilmesini beklerdi. Küçük ölçüler, küçük tedbirler onu sıkıyordu.?
Mustafa Necati, il özel idarelerine ait paraların yüzde 10?unun bakanlık bütçesine aktarılmasını ve okul kitaplarının bakanlık tarafından basılmasını sağlamış; öğretmenlik mesleğine giriş koşullarını belirleyen yasal düzenlemeler yapmıştır. Ayrıca parasız yatılı öğrencilere öğrenim sürelerinin yarısı kadar zorunlu hizmet yükümlülüğü getiren 1237 sayılı ?Meccani Leyli Talebenin Mecburi Hizmetine Dair Kanun?, çocuk ve gençlerin zararlı yayınlardan korunmasını sağlayan 1117 sayılı ?Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu? ile uluslararası rakamların kabulünü sağlayan 1288 sayılı ?Beynelmilel Erkamın Kabulü Hakkında Kanunu? yürürlüğe koymuştur (Eski, 1996).
24 Kasım 1928 tarih ve 1048 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ?Millet Mektepleri Teşkilatı Talimatnamesi? de, Mustafa Necati?nin bizzat kaleme aldığı bir metindir. Millet Mektepleri bir anda bütün Türkiye?yi bir okul haline getirmiştir. Bu örgütün kurulması ve burada okutulacak ders kitaplarının hazırlanmasında Necati?nin emeği büyüktür. 1 Ocak 1929 günü açılması planlanan bu okulların gereksindiği binaların hazırlanması ve kitapların yetiştirilmesi için gece gündüz hiç durmadan çalışmıştır. Bu konuda duyduğu heyecan, öğretmenlere yazdığı aşağıdaki mektupta açıkça görülmektedir (Özer, 2008:182):
?Muallim Arkadaş
Bilhassa bu sene, yeni Türk Harflerini tamim gibi şerefli bir vazifen daha vardır. Bütün memleket evlatlarını bir an evvel yeni harflerle okutarak Türkiye?de okuma yazma bilmeyen bir fert bırakmayacak kadar geniş bir azimle çalışmak mecburiyetindesin. Bunun için yeni Türk Harflerini çabuk öğren ve hemen herkese öğretmeye başla? Bu hedefe varmak için kürsü, mektep lazım değildir. Her yerde, her gördüğün, kadın, erkek, fakir, zengin, çiftçi, tüccar, köylü ve şehirli tefrik etmeyerek (ayırmayarak) derhal öğreteceksin. Milletimize yeni bir teali (yükselme) sahası yaratacak olan bu büyük zaferi kısa bir zamanda kazanacağına mutmain (kuşkusuz) olarak vazifelerinde muvaffakiyetler diler ve işe mübaşeret (başlama) haberini intizar eylerim (beklerim) aziz meslektaşım.?
Planlama Sürecinde Mustafa Necati
Mustafa Necati, Maarif Vekilliğine atandıktan sonra ilk işinin genel durumu incelemek olduğunu, bunu yapmadan alınacak önlemler konusunda görüş belirtmenin doğru olmadığını söyleyerek; göreve başlamasından 65 gün sonra 9 Şubat 1925 tarihinde gazetecilere ilk demecini vermiştir. Bu demecinde, merkez örgütünün genel çerçevesini çizdikten sonra, her dairenin uğraşı alanıyla ilgili bilgi vermiş ve hemen yapılmasını düşündüğü işleri şöyle sıralamıştır (İnan, 1980:57-62):
1. Merkez örgütünün güçlendirilmesi
2. Genel eğitim kurulu
3. Dil kurulu kurulması
4. Eldeki kurumların yoğunlaştırılması
5. Öğretmenlerimizin gönendirilmesi
6. Bakanlığın il eğitiminin genişletilmesi
7. Genel eğitimimize etkili olup da şimdiye dek hükümetin sağlam denetiminden uzak kalmış kurumların sağlam bir denetime bağlı tutulması
8. Köy okulları, köy öğretmen okulları, orta ve yüksek öğretmen okulları kurulması
9. Bölge eminliği
Oysaki o dönemde yeni devletin bütçesi çok zayıftı. Ülkelerarası ikili ilişki kurulmadığı gibi, yabancı sermaye ve borçlanmaya karşı da haklı bir çekingenlik vardı. Bütün kaynakları kurutan iki büyük savaştan yeni çıkıldığı için, her şeyi yeniden ve temelden yapmak gerekmekteydi. Dünya ekonomik krizi yaklaşmıştı. Ankara ise bu güçsüz bütçeyi, kendi ruhuyla zenginleştiren idealist insanlara sahipti. Milli Eğitim Bakanlığı da bu hava içinde çalışmakta; Necati Bey, çok bağlı olduğu arkadaşlarını kendinden birer parça olarak görmekteydi (Aydemir, 1965:450).
Mustafa Necati, her yıl üç bin öğretmen yetiştirerek on yılda bir buçuk milyon çocuğu okutmayı hedeflemiştir. Anaokulu olmadığı eleştirisini yanıtlarken de, önce ana öğretmen okulu açacaklarını; anaokulu açmadan önce öğretmenini yetiştirmeyi planladıklarını söylemiştir. Bakan ayrıca, kent okulunda okuyan köy çocuklarının köye dönmek istememeleri nedeniyle onları köyde okutmayı planlamıştır. Böylece çocuk, köyündeki yaşamı okulda da görmüş olacaktır. Okulun içinde büyük bir bahçe bulunacak, çocuklar orada çalışacak ve hayvanlara bakmasını öğreneceklerdir (İnan, 1980:75-79). Bu düşüncesinin, köy enstitülerinin önsözü niteliğinde olduğu açıkça görülmektedir. Yaşamı daha uzun sürseydi, belki de enstitüler Cumhuriyetin ilk yıllarında uygulamaya konulmuş olurdu. 1926-1927 öğretim yılında Kayseri Zincidere ve Denizli?de kurulan köy öğretmen okulları da bu hedefe yönelik girişimlerdir. Ancak Necati?den sonra, 1931 yılında bu okullar verimli bulunmayarak kapatılmıştır.
Mustafa Necati, eğitimin uzun vadeli bir iş olduğunu bildiği için, planlamalarını 10 yıllık bir geleceği hesaplayarak yapmıştır. Halk dershaneleri, harf devrimi, millet mektepleri gibi önemli eğitim yatırımlarının planlayıcısı ve başlatıcısı olmuştur. Milli eğitimdeki işleri hemen yapılacaklar ve zamana yayılacaklar olarak iki grupta ele almıştır. 1926 yılı, Türk milli eğitiminde amaçların belirlendiği bir planlama yılı olmuştur (Eski, 1999: 119,122).
Yirminci yüzyılın başında bu denli uzun süreli planlama ülkede alışılmış bir yönetici davranışı olmadığı için, Necati?nin bu konuda da öncü bir bakan olduğu anlaşılmaktadır.
Örgütleme Sürecinde Mustafa Necati
Mustafa Necati, 20 Ekim 1923 tarihinde Mübadele ve İmar-İskân Bakanı, 6 Mart 1924 tarihinde Adalet Bakanı, 21 Aralık 1925 tarihinde de Milli Eğitim Bakanı olarak görevlendirilmiştir.
İlk bakanlık görevine henüz 29 yaşında getirilen Necati, 31 yaşında Milli Eğitim Bakanı olmuş ve tüm enerjisini bu kez eğitimin örgütlenmesi ve iyileştirilmesi yönünde harcamaya başlamıştır. Türkiye Cumhuriyetinin devrim süreci içerisindeki eğitim çalışmaları, yeni bir vatandaş yaratmayı görev edinmişti. Geri kalmışlığı eğitim yoluyla aşmanın yanı sıra, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesinin anlaşılması açısından da eğitim önemli görülmekteydi. O, aktif bir düşünce ve eylem adamı olarak devletin kuruluşunun her aşamasında bulunmuş ve emek vermiştir. Milli Eğitim Bakanlığı da, bu zemin üzerinde biçimlenmeye başlamıştır (Baran, 2002).
Mustafa Necati, eğitim örgütünün köklü sorunlarını tartışmak amacıyla 27 Aralık 1925 tarihinde Ankara?da Üçüncü Heyet-i İlmiyeyi toplamıştır. Bu toplantıya müsteşar, teftiş kurulu başkanı, telif ve tercüme kurulu başkanı, bakanlık müfettişleri, genel müdürler, daire müdürleri, lise ve öğretmen okulu müdür ve öğretmenleri katılmışlardır. Bu toplantı sonucunda aşağıdaki konular görüşülmüş ve gerekli kararlar alınmıştır (http://ttkb.meb.gov.tr/secmeler/sura/heyeti_ilmiye.pdf):
1. Devlet ve il bütçelerinden milli eğitim örgütüne ayrılan ödeneklerin daha yararlı bir şekilde kullanılması
2. Okullara kayıt için başvuran çocukların tümünün kabul edilmeleri için okul kapasitelerini artırıcı önlemlerin alınması
3. Liselerin yeniden düzenlenmesi ve belirli merkezlerde kuvvetli liseler açarak yavaş yavaş çoğaltılması
4. Öğretmen okulları ile diğer meslek okullarının, belirli merkezlerde toplanması, güçlendirilmesi
5. Gündüzlü ortaokullarda karma öğretim uygulanması
6. Stajyer öğretmenlere verilecek pedagojik formasyonun esaslarının belirlenmesi
7. Eğitim ve öğretim işleriyle meşgul olmak üzere bir ?Talim ve Terbiye Dairesi? kurulması
Bu kararların ardından Bakanlık Teşkilat Kanunu Tasarısı hazırlanmış ve 789 sayılı ?Milli Eğitim Teşkilatına Dair Kanun?, 22 Mart 1926 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe konulmuştur. Bu yasa ile örgün eğitim kurumları ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretim olmak üzere üç aşamalı biçimde sınıflanmıştır. İlköğretim kurumları şehir ve kasaba gündüz ilkokulları, şehir ve kasaba yatı ilkokulları, köy gündüz ve köy yatı ilkokulları olarak tanımlanmıştır. Yasada, lise, ortaokul, köy öğretmen okulu ve ilköğretmen okuluna ortaöğretim; yükseköğretmen ve ortaöğretmen okuluna da yükseköğretim basamağında yer verilmiştir (Başar, 2004:186). Bu yasa ile Telif ve Tercüme Kurulu kaldırılmış, yerine Dil Kurulu ile Talim ve Terbiye Dairesi kurulmuştur (http://ttkb.meb.gov.tr/secmeler/sura/heyeti_ilmiye.pdf).
Bu yasanın yürürlüğe girmesinden sonra, illere gönderilen bir genelge ile her maddenin nasıl uygulanacağı ayrı ayrı açıklanmıştır. Genelgede ayrıca, okulların programları istenmiş ve bakanlıktan izinsiz okul açılamayacağı kararı bildirilmiştir. İllerden, üç ayda bir bu konulara ilişkin rapor da istenmiştir. Ayrıca, Talim ve Terbiye Dairesinin çalışmalarını düzenleyen bir yönetmelik çıkarılmış ve yönetmelikte ?Dairenin kararı Bakanlık Makamınca onaylanır? hükmüne yer verilmiştir. Herhangi bir kararın kabul edilmemesi ya da tersinin yapılması halinde, sorunun, yıl içinde toplanacak milli eğitim şûrasında görüşülmesi öngörülmüştür. Böylece kurula bilimsel bir danışma organı niteliği kazandırılmak istenmiştir (Binbaşıoğlu, 2005: 72-73).
Mustafa Necati?nin TBMM?nin 20 Mart 1926 tarihli oturumunda Bakanlık Merkez Örgütü Yasa Tasarısı görüşülürken yaptığı konuşma da, bu beklentilerin açık bir ifadesidir (İnan, 1980:73):
?Milli Eğitim Bakanlığının ödevi yalnız okul çocuklarıyla ilgili değildir? Onun için bunlara ilişkin önlemleri almak, izlencelerini hazırlamak üzere Milli Eğitim Bakanlığının dışında ve Milli Eğitim Bakanlığına tinsel bir denetim ödevi yapacak bir kurula gereksinme vardır? Öğretim ve eğitim (talim ve terbiye) bağımsız bir kurul olacaktır. Büyük sorunlarla uğraşacaktır. Bunun tüzüğünü kendim hazırlarsam, yanlışlık yapma olasılığı vardır. Onun için, bilimle ilgili olan, uzmanlıkla ilgili olan işlerde uzmanlığa söz vermek, onları kendi durumlarında çalıştırmak zorunluluğu ve gereksinmesi vardır. Doğrudan doğruya müdürlerin, başkanların, bakanların bu konuda yapacakları tüzükler doğru olmaz. Bu, yanlış bir davranıştır? Bunlar toplandığı vakit kendilerinin sınır ve ödevlerini göstersinler. Onu biz onaylayalım??
Ancak Talim ve Terbiye Dairesi, o tarihlerde karma eğitim ve yeni harflere, daha sonraları da eğitmen ve köy enstitüleri hareketine karşı çıkarak hayal kırıklığı yaratmıştır. Necati zamanında gerçekleştirilen reformların ve eğitim atılımlarının tümü, Talim ve Terbiye Dairesinin direnişine ve engeline karşın, Bakanlık ve genç kurmayları tarafından başarılmıştır (Başgöz, 1999:100).
Eğitim Bakanlığının taşra örgütü için düşünülen en ciddi değişiklik ise, Maarif Eminliklerinin kurulması olmuştur (Başgöz, 1999:101). Daha önce valilerin yetkisinde olan tüm eğitim ve öğretim işleri, böylece Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olan ve birkaç ilin bir bölge adıyla birleştirildiği maarif eminliklerine bırakılmıştır.
Maarif Eminlikleri Talimatnamesine göre, Türkiye 13 eğitim bölgesine ayrılmış ve her birinin başına bir maarif emini atanmıştır. Ankara, İstanbul, İzmir, Edirne, Konya, Antalya, Adana, Sivas, Trabzon, Erzurum, Elazığ, Van, Gaziantep illeri bölge merkezi olarak belirlenmiştir (Bozan, 2004).
İletişim Sürecinde Mustafa Necati
Mustafa Necati, öğretmenlerle içten bir iletişim içindeydi. Her öğretmen, gerek bakanlıkta gerekse milli eğitim müdürlüklerinde ilgi ile ve ayrımsız karşılanırdı. O?nun döneminde bir öğretmenin soruşturma geçirdiği, ceza aldığı, başka bir yere sürüldüğü duyulmazdı. Çünkü en zor sorunlar, bir mektupla çözülebilirdi. Sözgelimi, milletvekillerinin kendi illerindeki milli eğitim müdürünün yaptığı toplantılardan yakınması üzerine, Necati, müdüre hitaben yazdığı mektupta şöyle demiştir: ?Bu yakınmalar sürerse, seni oradan başka ve daha büyük bir ile atayacağım. Ancak, bu güzel girişimlerden vazgeçersen seni görevinden alırım?(İnan, 1980:13, 23).
Bir diğer örnek de şöyle özetlenebilir: Bir bucak müdürü, köylülere yaptığı baskıya dayanamayarak kendisine karşı çıkan öğretmenden kaymakama yakınır. Durum Valiliğe, oradan da İçişleri Bakanlığına iletilir. Dosyayı inceleyen Necati, İçişleri Bakanlığına ?Valiniz bir daha böyle haksız davranırsa, onu valilikten almanızı rica ederim? diye yazar; öğretmene de yazısının bir örneğini gönderir. Benzer biçimde, aylıkları il bütçesinden ödenen ve uzun süre aylıklarını alamayan ilkokul öğretmenlerinin durumu kendisine iletildiğinde, Valiye bir gönderdiği tel ile, 24 saatte aylıkları ödeyemezse, tüm öğretmenleri ödeme yapabilen bir ile atayacağını bildirir. Ertesi gün kendisine aylıkların ödendiği bilgisinin ulaşması üzerine, İçişleri Bakanına ödeme yapılabildiği halde gecikme nedenini sorar; öğretmene ve eğitime saygı ve ilgi duymayan bir Vali ile çalışılamayacağını söyleyerek görevden alınmasını sağlar (İnan, 1980:25, 27).
Mustafa Necati, kendisine gelen her vatandaşa işleri için tavsiye mektubu vermesi nedeniyle hakkında dedikodu yapıldığını söyleyen birine, ?Ne yaparlarsa yapsınlar, tarih boyunca bütün kapılar yüzüne kapanan Anadolu çocuğuna benim kapım açık olsun da, varsın hakkımda ne söylerlerse söylesinler? diyecek kadar da koruyucu ve kollayıcı bir davranış sergilemiştir. Eniştesi Binbaşı Halit Beyin askerlikten ayrılıp ticaret yapma düşüncesine ise, ?Ben vekil ve mebus olduğum sürece, eniştemin ticaret yapmasına razı değilim? diyerek karşı çıkmıştır. Böylece eniştesinin ticarete atılmasını önleyen bir devlet adamı olarak da tarihe geçmiştir (Vural, 2007: 97).
Etki Sürecinde Mustafa Necati
Öğretmenlerle böylesine içten iletişim ve empati kurabilen Mustafa Necati, kuşkusuz onlar üzerinde de önemli bir etkiye sahipti. Göksel (1982)?e göre, ??yaptığı işlerin en önemlisi, o zamana kadar bir kenara itilmiş olan Türk öğretmenine şahsiyetini kazandırmasıdır. O?nun döneminde en ücra yerdeki köy öğretmeni bile, kuvvetli bir kanadın altında bulunduğunu duymaya başlar?. Cumhuriyetin milli eğitim bakanlarının öğretmen kamuoyunda tümüyle unutulmuş, fıkralaşmış ve destanlaşmış olanlar olmak üzere üç sınıfta değerlendirildiğini belirten İnan (1976), destanlaşanların başında ?kardeş? ruhlu olarak nitelediği Mustafa Necati?yi görmektedir. Alogan (1967) da, Mustafa Necati?nin kendinden önceki altı, sonraki 26 bakan içinde en unutulmaz izler bırakmasının nedenini, meslektaşlarına güvenmesi ve mesleğin gerçek sorunlarına içtenlikle eğilmesi olarak saptamıştır.
Mustafa Necati?nin, öğretmene ne denli değer verdiğini ve onları nasıl etkilediğini gösteren bir anekdot da şöyle özetlenebilir: Böbrek rahatsızlığı nedeniyle Bakanlığa gelmiş ve arka bahçedeki bir sıraya ilişerek sancı çekmekte olan bir başöğretmene, yanından geçen iki kişiden biri ?Siz kimsiniz?? diye sorar. Başöğretmenin ?Muallimim? yanıtına ?Muallim burada oturmaz? diye karşılık verir. Başöğretmen yasak olduğunu sanarak ayağa kalkmaya çalışırken, konuşan kişi ?Hem de hasta muallim? der ve kolundan tutarak odasına götürür. Başöğretmen, sonradan bu kişinin Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati olduğunu öğrenecektir. Bakan daha sonra, Saymanlık Müdürünü çağırarak, istemediği halde kendisine para verilmesini sağlar; İstanbul?da Cerrahpaşa Hastanesine gitmesi için demiryollarından yer ayırttırır ve başhekime hitaben yazdığı mektubu vererek hasta öğretmeni yolcu eder. Hastane dönüşü, başöğretmeni yine kapıda gören Bakan aynı sıcaklıkta karşılayarak, artık tek böbreği kaldığını öğrendiğinde, kendisine kentte bir görev önerir. Başöğretmen ise ?Teşekkür ederim, efendim. Sizin idealiniz köydür. Ben de köyde çalışacağım? yanıtını verir. Kentte de gerekli olduğu, köyde sağlık konusunda bir terslik olabileceğini anımsatdığında ise, başöğretmen ?Ne olursa olsun, köyümde çalışacağım? diye kararını bildirir. Bunun üzerine Necati, ?Öyleyse ufak bir rahatsızlığın olursa, doğruca bana geleceksin? der (İnan,1980:25-27).
Öğretmenlere ?yavrum?, arkadaşım?, ?sevgili meslektaşım? ile başlayan ve ?gözlerinden öperim?, ?şefkatle kucaklarım? diye sona eren mektuplar yazan Mustafa Necati, öğretmenlerde meslek aşkı ve heyecanını doruk noktasına çıkarmış; her öğretmene gönderdiği birer yıldız rozet ile de bu coşkuyu simgeleştirmiştir. ?Maarif ordusunun erleri?, bu rozetleri yakalarından hiç çıkarmayacaklardır. Bu uygulama, hem halkın öğretmeni kolayca tanımasını hem de meslektaşlar arasındaki dayanışmayı sağlamıştır. Özellikle haziran ve eylül aylarında, iskele ve istasyonlarda bulunan yakası rozetli bir öğretmen, kendisi gibi rozet takmış birini gördüğünde; onun barınma ve beslenme gereksinimini en iyi biçimde karşılamasına yardımcı olurdu (Akyüz, 2004:373).
Mustafa Necati?nin sağladığı bakanlık-öğretmen bütünleşmesi, dört bakan (Vasıf Çınar, Dr. Reşit Galip, Saffet Arıkan ve Hasan Âli Yücel) dışındaki bakanlar tarafından ne yazık ki sürdürülemedi; hatta öğretmen kitlesiyle bakanlık arasında gittikçe derinleşen bir uçurum oluştu (İnan,1980:4).
Eşgüdüm Sürecinde Mustafa Necati
Mustafa Necati, eğitim örgütünden özel idareler, Milli Eğitim Bakanlığı ve diğer bakanlıklar olmak üzere üç ayrı yönetimin sorumlu olması nedeniyle eşgüdümsüzlükten yakınır. Çünkü her özel idare, bulduğu bir binaya öğretmen okulu levhası asmakta; ancak öğretmen kadrosunu hiç düşünmemektedir (İnan, 1980:74).
789 sayılı ?Milli Eğitim Teşkilatına Dair Kanun? ile, Milli Eğitim Bakanlığı il düzeyindeki eğitim konularında da yetkili kılınmıştır. Bu yasa ile, okul malzemeleri, ders araçları ve ders kitaplarını toplamayı üstlenecek bir ?Mektep Müzesi Dairesi? kurulmuş; böylece günümüzdeki ?Eğitim Araçları ve Donatım Dairesi Başkanlığının da temeli atılmıştır. Ayrıca, öğretmen ve öğrencilerin sağlık sorunlarıyla ilgilenmek üzere ?Sağlık Dairesi? kurulmuş ve bu birim, gündüzlü yoksul çocukların beslenmesi için de önlemler almıştır (Eski, 1999: 132-133).
Görüldüğü gibi Mustafa Necati, kuruluş sürecindeki devletin bir bakanı olarak her konuyu düşünmüş ve gerekli adımları atmaktan kaçınmamıştır. Milli Eğitim Bakanlığını yapılandırır ve işletirken de, yirminci yüzyılın ortalarına doğru gelişen açık sistem yaklaşımına uygun davranacak denli ileri görüşlüdür.
1928 ders yılının başında göreve yeni başlayan öğretmenlere yazdığı mektup (İnan, 1980:219-220), Mustafa Necati?nin ülkenin her köşesine gönderdiği öğretmenlerden, eşgüdüm içerisinde nasıl bir davranış beklediğini açık bir dille göstermektedir. Mektup aynen şöyledir:
?Genç Öğretmenler!
Yarınki yaşam sizin güçlü elleriniz arasında doğacaktır. Bu geleceği elde etmek için sürgit ağır ödevler yüklenerek yürüyeceksiniz. Bu var olan ve yazgılı olan yaşama, yıldan yıla artan güç ve gittikçe çoğalan bir hızla ilerleyeceksiniz. Bu yükselme yolunuzda, kuşku yok ki, sayısız zorluklarla karşılaşacaksınız. Ancak, bu zorluklar sizin kesin azminizi büyütmekten başka bir şey yapmayacaktır. Her engel önünde daha yüksek atılımla, görevin size verdiği kuvvetle çalışacaksınız. Yaşamınız baştanbaşa özverilidir. Alacağınız mesafe öylesine uzun ve atılımınızdan beklenen güç öylesine çok ki, ben bu eşsiz çabanızı bile az görüyorum. Siz huzur nedir bilmeyen yurttaşların çalıştığı ölçüde çalışacaksınız. Güneşin doğduğu andan batıncaya dek tarlasında, tezgâhında, masası başında, mağazasında, kısacası her yerde işiyle uğraşan babalarınız, kardeşleriniz ölçüsünde çalışacaksınız. Ulus için alışılmış olan bu durum, bu sürekli çalışma sizin için alınyazısıdır. Siz de bıkmayarak, usanmayarak çalışacaksınız. Bilirsiniz ki, varlığımızı kurtarmak için, yedisinden yetmişine dek tüm ulus çalışarak Cumhuriyetin temelini kurmuştur. Yüreklerimizin üzerinde kurulan, yürek gücü ile tutulan, köklerini gönüllere salan Cumhuriyetimiz böyle bir yürek işi olduğu için sağlamdır ve sonsuzdur. Sonsuz yaşayacak olan bu Cumhuriyeti, yine her an kıskanarak korumaya özen göstermeliyiz. Bu özenler de ancak özverilerle yapılabilir. Bu uğurda çalışırken ödevimiz yalnız ders verme, okutma değildir. Her bir öğretmenin ayrıca örgütleme ve aydınlatma ödevi de vardır.
Bu yurtta oturanların hepsi okumuş ve aydın değildir. Ve bu durum dünkülerin hatalarının sonucudur. Doğaldır ki, bilgisizler ödevi çekip çeviremezler. Sizin herkese ödevini öğreten bir aydınlatıcı olmanız gerekiyor. Özel ve genel yaşamınızda her zaman halkla birlikte olduğunuzu bilmelisiniz. Size başarılar dilerim.
Maarif Vekili Mustafa Necati?
Değerlendirme Sürecinde Mustafa Necati
Yönetim süreci değerlendirme ve denetleme ile tamamlanır. Mustafa Necati?nin bu sürece ilişkin uygulamalarının başında yabancı okullar sıkı bir denetime alınması gelmektedir. (Vural, 2007:97).
Mustafa Necati, bakanlığının üçüncü yılında bir yıl kıdemli öğretmenlere bir anket uygulamış ve yaşadıkları sorunları saptamıştır. Anket ile toplanan veriler, kendi imzasıyla ?İlk Mektep Muallimleriyle Mesleki Bir Hasbıhal? adıyla yayımlanmıştır. Adı geçen yapıtta, özetle aşağıdaki bulgu ve yanıtlar yer almıştır (Akyüz, 2004: 378-379):
1. Öğretmenlerin büyük çoğunluğu, görev ve çevrelerinden memnundur ve halk dershanelerinden olumlu sonuçlar almaktadırlar.
2. Öğretmenlerin büyük bir kısmı, mesleki yayınları izleyemediklerinden yakınmışlardır. (Bu bulgu yorumlanırken, öğretmenlere kitaplar gönderildiği ve Doğuda 600 kütüphane açıldığı belirtilmiştir.)
3. Kendi yörelerine nakletmek isteyen öğretmenlere, bir öğretmenin ülkesini tanıması gerektiği yanıtı verilmiştir.
4. Araç-gereç yoksunluğundan yakınanlara, çevre ve doğanın en zengin araç-gereç koleksiyonu olduğu; okul binalarından yakınanlara da, ülkenin ekonomik durumu anımsatılmıştır.
5. Maaşların azlığı ve ödeme düzensizliğinden yakınanlara, beş yıl öncesine göre çok iyi durumda oldukları belirtilerek; sorun, ülkenin ekonomik durumuna bağlanmıştır.
6. Dedikodudan yakınanlara, bu küçültücü davranışlara kulaklarını tıkamaları öğütlenmiştir.
7. Öğretimlerini geliştirmek isteyenlere, bir kısmının Avrupa?ya gönderileceği bildirilmiştir.
Milli Eğitim Bakanlığının en önemli işlerinden biri olan denetim için, 1923 yılında Teftiş Kurulu Başkanlığı oluşturulmuştu. Maarif Eminliklerinin kurulmasıyla Teftiş Kurulu Başkanlığı kaldırılmış ve Bakanlık müfettişleri Talim ? Terbiye Kuruluna bağlanmıştır. İlgili yönetmelik hükümlerine göre de, müfettişler merkez ve bölge müfettişleri olmak üzere iki gruba ayrılmış; merkez müfettişleri de eğitim-öğretim, yönetim, güzel sanatlar ve müzeler için olmak üzere üç grupta görevlendirilmiştir. Necati, denetim işini genel müfettişlerin yaptığını belirterek, bu kurumun tedricen ihtisasa götürülmesi, teftiş sisteminin bir merkeze bağlanması ve müfettiş yardımcılıkları oluşturularak bu kişilerin belirli bir süre Avrupa?ya gönderilmesi görüşünü dile getirmiştir. 1927 yılı bütçe görüşmelerinde de, müfettişleri, ?öğretmenlere öğretmenlik yapan kişiler? olarak tanımlamış; yetenekleri dikkate alınmadan gelişigüzel atanmalarından yakınmış ve özel bir eğitim almaları gereğini vurgulamıştır. Mevcut müfettişlerden 177?si, Sivas ve Ankara?da kursa alınmış ve Müfettişlik Talimatnamesi hazırlanmıştır (Eski, 1999: 137).
İlköğretim müfettişleri, 1926 İlkokul Programının uygulanmasında karşılaşılan sorunları çözmede uzmanlaşmaları için Viyana?ya gönderilmiş; Amerika Birleşik Devletlerinin Kolombiya Üniversitesinde öğrenim görmekte olan Rahmi Beyden de, okul-aile işbirliğini sağlamak amacıyla kurulmuş dernekler ve okullarda başarıyla uygulanan Dalton Planı hakkında rapor istenmiştir. Bu dönemde öğretmenlerin adaylık (stajyerlik) durumlarını düzenleyen bir yönetmelik de hazırlanmıştır. Ayrıca öğretmenlerin mesleki bilgi ve becerilerini geliştirmek amacıyla hizmet içi eğitim kursları düzenlenmiştir (Başar, 2004:206).
Necati, 1928 yılında eğitim müfettişlerinin yaptıkları çalışmanın bazı sonuçlarını yayımlayarak ilgililerin dikkatini çekmiştir. Bu yayında, öğretmenlerin dersin amaçlarını unutup kitaptan ezber yaptırdıkları, adeta takrir yönteminin esiri oldukları, deney yapmadıkları, öğrencilere araştırma ve gözlemler yaptırmadıkları ve böylece onlarda bilimsel düşüncenin oluşmasını sağlayamadıklarından yakınılmıştır (Akyüz, 2004:379).

Olağanüstü Kişiliği
Mustafa Necati?nin, gerek eğitim alanında yaşanan sıkıntılar gerekse Doğu illerindeki isyanlar nedeniyle oldukça kritik bir dönemde görev yaptığı bilinmektedir. O?nun döneminde, medresenin kapatılmasına tepkiler olmuş, İstanbul?daki öğretmenler dindar ve vatansever öğretmen yetiştirme ilkesinden uzaklaşıldığını iddia etmişler, öğretmen okulu öğrencileri boykot girişiminde bulunmuşlardır. Ancak genç ve idealist bakanın ileri atılımlarını engellemeye güçleri yetmemiştir (Eski, 1999:118).
Necati, üniversitenin bağımsız olması gereğine inanmış bir bakan olarak da günümüzden çok ileridedir. 1926 yılında TBMM?de üniversite bütçesi görüşülürken yaptığı konuşma bunun en iyi kanıtıdır:
?Üniversite doğrudan doğruya bağımsız bir kurumdur. Ulusun tinsel gücünün temsilcilerinden biridir. Kabul etmek gerekir ki, üniversite denilen kurum, doğrudan doğruya Milli Eğitim Bakanlığının buyruğu altında bir kurum değildir. Eğer gelişigüzel herhangi bir kişi, üniversite kurumuna ?şu biçimde, bu biçimde davranın? diye buyruk verecek olursa; orada üniversite yok demektir (İnan, 1980: 93).?

Necati?nin Bakanlık dönemindeki olağanüstü başarıları üç başlık altında toplanabilir (Kavcar, 2008:101):
1. Eğitime, milli eğitime getirdiği atılımlar, gelişme, hız ve canlılık
2. Eğitim örgütüne getirdiği uyum, içtenlik, dirlik, düzenlik ve bağlılık
3. Öğretmenliğe sağladığı büyük saygınlık, değer ve güven

Karakuş (2007:117) da, böyle güçlü bir etki yaratmış kişiliği, bugün kaç eğitim bakanının, kaç eğitim yöneticisinin bildiğini, anladığını merak etmektedir.

Sonuç
Ulusal kurtuluş savaşında çok önemli hizmetleri olan Mustafa Necati, kuruluş döneminde de bir devlet adamı için çok kısa olan yaşamı süresince, Atatürk?ün devrimlerinin yılmaz savunucusu ve içten uygulayıcısı olarak, adını tarihe altın harflerle yazdırmıştır. Çok genç bir yaşta yaşama veda etmesi, Atatürk?ün en yakın ve sadık izleyicisini de kaybetmesi anlamına gelmiştir. Genç Cumhuriyet için Mustafa Necati gibi inançlı bir devrimcinin kaybının ne denli büyük olduğu, Ulu Önderin ?Benimle beraber yola çıkanlar, kendi görüş ufuklarının sonuna gelince, birer birer beni bıraktılar? (Aydemir, 1992:306) sözüyle daha iyi anlaşılmaktadır. Üç yılda yaptıklarına bakıldığında, yaşasaydı Başöğretmen Atatürk?ün yanı başında, kim bilir daha ne büyük başarılara imza atacaktı.
?Maarifte asıl olan muallimliktir? görüşünü de yasalaştıran Necati, öğretmenliği tüm rol ve statülerin üstünde tutan bir anlayışa sahipti. Ne yazık ki, öğretmenlik mesleği hiçbir dönemde O?nun getirdiği saygınlık düzeyine ulaşamamıştır.
Necati?nin 1926 yılında başlattığı her düzeyde parasız eğitim uygulaması ve okul kitaplarının Bakanlık tarafından basılması kararı ise, 1973 tarih ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununda benimsenen fırsat ve olanak eşitliği ilkesinin ilk adımı olarak görülebilir. Kurduğu Gazi Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü de, Türk öğretmen yetiştirme tarihinde çok önemli bir yere sahiptir. Kuşkusuz karar ve uygulamaları içinde en önemlisi, 1 Kasım 1928 tarihinde kabul edilen Yeni Türk Abecesi ve 24 Kasım 1928 tarihinde tüm yurtta başlatılan okuma yazma seferberliğidir.
Bilindiği gibi, Atatürk?ün Başöğretmen unvanıyla tahta başında yeni harfleri öğretmeye başladığı 24 Kasım tarihi, 1982 yılından bu yana ?Öğretmenler Günü? olarak kutlanmaktadır. Türkiye Cumhuriyetinin değerbilir öğretmenleri, Başöğretmenlerini de öğretmen dostu Bakanlarını da her zaman saygı ve gönül borcuyla anacaklardır.

Kaynakça
Akyüz, Yahya (2004). Türk Eğitim Tarihi: M.Ö.1000 ? M.S.2004, Pegem A Yayıncılık, 9. Baskıdan Bazı Eklerle Tıpkı Basım, Ankara.
Alogan, Bedrettin (1967). ?İlköğretim Haftası Dolayısı ile Mustafa Necati?, Bilgi, Cilt:XXI, Sayı:244. 10-11.
Aydemir, Şevket Süreyya (1965). Suyu Arayan Adam, Remzi Kitabevi, İstanbul.
Aydemir, Şevket Süreyya (1992). Tek Adam 3. Cilt, 11. Basım, Remzi Kitabevi, İstanbul.
Baran, Tülay Alim (2002). ?Cumhuriyetin Eğitim Politikasına Kısa Bir Tarihçe ve Mustafa Necati?, Trakya Üniversitesi Bilimsel Araştırmalar Dergisi, C Serisi Cilt:2 No:1, 1-10.
Başar, Erdoğan (2004). Milli Eğitim Bakanlarının Eğitim Faaliyetleri (1920-1960), Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları: 3663, İstanbul.
Başaran, İbrahim Ethem (1998). Yönetimde İnsan İlişkileri Yönetsel Davranış, İkinci Kez Yeniden Yazım, Gül Yayınevi, Ankara.
Başgöz, İlhan (1999). Türkiye?nin Eğitim Çıkmazı ve Atatürk: Sorunlar – Çözüm Aramaları – Uygulamaları, İkinci Baskı, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları: 1754, Ankara.
Binbaşıoğlu, Cavit (2005). Türk Eğitim Düşüncesi Tarihi: Eğitim Kavram ve Uygulamalarının Tarihsel Gelişimi, Anı Yayıncılık, Ankara.
Bozan, Mahmut (2004). ?Bölge Yönetimi ve Eğitim Bölgeleri Kavramı?, Milli Eğitim Dergisi, Sayı:161, http://yayim.meb.gov.tr/dergiler/161/bozan.htm.
Bursalıoğlu, Ziya (2002). Okul Yönetiminde Yeni Yapı ve Davranış, Onikinci Basım, Pegem A Yayıncılık, Ankara.
Cırıltı, H. Hüsnü (2002). Güneşli Mektep: Kamu?nun Eğitimi, Karatepe Yayıncılık, Ankara.
Erdem, H. Haluk (2007). ?Eğitim Devrimcisi Mustafa Necati?nin Düşündürdükleri?, Yeniden İmece Dergisi, Sayı: 18, 60-63.
Eski, Mustafa (1990). Mustafa Necati Beyin Kastamonu?daki Konuşmaları, Kastamonu Eğitim Yüksekokulu Yayınları No:4, Ankara.
Eski, Mustafa (1996). ?Mustafa Necati?, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı:35, Cilt XII, http://www.atam.gov.tr.
Eski, Mustafa (1999). Cumhuriyet Döneminde Bir Devlet Adamı: Mustafa Necati, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara.
Eşme, İsa. ?Özlenen ve Aranan Eğitimci: Mustafa Necati?, Cumhuriyet Gazetesi, 1 Ocak 2002.
Göksel, Burhan (1982). ?Atatürk?ün Üç Maarif Vekili?, Milli Eğitim Dergisi, Sayı: 57, 39-42.
http://ttkb.meb.gov.tr/secmeler/sura/heyeti_ilmiye.pdf, 6.11.2008 tarihinde indirilmiştir.
İnan, M. Rauf (1976). ?Öğretmenliği Yücelten Adam: Mustafa Necati?, Yeni Toplum Dergisi, Yıl:1 Sayı:3, 37-40.
İnan, M. Rauf (1980). Mustafa Necati, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara.
Karakuş, Hidayet (2007). ?Bir Bakan, Bir Öğretmen ve Bir Kitap?, Yeniden İmece Dergisi, Sayı:17, 117-118.
Kavcar, Cahit (2008). ?Mustafa Kemal?in Milli Eğitim Bakanı: Mustafa Necati?, Yeniden İmece Dergisi, Sayı:18, 99-101.
Özer, Fuat (2008). ?Mustafa Necati Bey (1894-1 Ocak 1929)?, http://sbe.balikesir.edu.tr/dergi/edergi/c8s13/makale/c8s13m8.pdf, 21.10.2008?de indirilmiştir.
Vural, Halil (2007). ?Eğitim Bakanı Mustafa Necati?, Yeniden İmece Dergisi, Sayı:14, 96-97.
________________________________________
[1] Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği tarafından 2-3 Ocak 2009 tarihlerinde İzmir?de düzenlenen ?Ölümünün 80. Yıldönümünde Mustafa Necati ve Cumhuriyet Eğitim Devrimi Sempozyumuna sunulan bildiri. ISBN 978-975-00-9948-9
[2] Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Antalya Şube Başkanı