Milas Salı Pazarı

MİLAS PAZARI
Nazif Kurucu /

Mikonos'tan İzmir'e gelince, geziye götüren ortanca kızımızın Bornova'daki evinde iki gün kaldık. İki gün de, Özdere'deki yazlığında konuk etti. Gümüldür'den ayrı belediyesi olan Özdere, Menderes ilçesine mahalle olunca daha bir gelişmiş. Oradan çıkınca ağustosun ilk günlerinin sıcağında Selçuk'a uğramadan, Kuşadası ve Söke'den Milas' vardık. Eşim geçtiğimiz her il ve ilçenin ne gün pazarı olduğunu ezberinde tutar. Milas pazarına gireceğiz; arabayla yaklaşmak mümkün değil! Daha önce de bu pazara gelip arabayı yakın bir yere koyabilmiştik. Fakat o gün, kıyamet gibiydi. Muğla pazarına da uğrarız geçerken. Yüksekçe bir yerdedir; hemen kıyısına arabayı park ederim. Burada ne mümkün! Otopark sorduk gösterdiler; girdik. Bekçisi, yaşlı ve dilsiz bir adam! İşaretle 4 lira dedi. Ayrılıp pazara vardık; satıcı ve üreticiler geniş alanlardan başka, dört- beş sokağı da kaplıyor. Bodrum ve diğer çevrelerde, Milas köylerinde üretilen sebze ve meyveler satılır. Milas'ın 109 köyü varmış(16o diyen var.) Birçoğunun nüfusu 2000'den fazla! Beldelerde, sosyetik amaçlar uğruna hayvan beslemek ve diğer tarımsal uğraşlar yasaklandığı için; hiçbiri belediye olmak istemiyor. Merkeze çok yakın olanlar bile, ilçe belediyesine bağlanmayı kabul etmiyor. Bu üretici heves, tüm ülkemize yayılmalı. Akşehir ve Yalvaç pazarları da beni mest eder. Bir şey almasam bile; üreticilerin asil duruşlarını ve vatana bağlılıklarını seyrederim. Anadolu ve Trakya pazarlarında her şeyin en doğalı ve tazesi bulunur. (Milas ve Bodrum, il merkezi Muğla'dan daha kalabalık ve büyüktür. Tarihi il olmanın önceliği Muğla'ya yaradı. Üniversite kurulunca daha da büyüdü. Fakat öğrenci çatışmaları yüzünden eski huzur ve güvenlik bozuldu.)

Milas Pazarına daldık; satıcı köylü bayanların giyimi, kentliler gibi. Bazı Türkmen ve Yörük köylerinden gelenlerin başlarında, geleneksel hotozlar ve süslü takkeler var. O süslerin yanına bir demet de çiçek takılı! Bir milletvekili kalabalık çevresiyle birlikte, “Hayır” yazıları dağıtıp hemşerilerin hal ve hatırlarını soruyor. Geçkince biri, eski partiliymiş beni tanıdı. Epeyce uzaklaşmış olan mebusu getirip tanıştırmak için harekete geçti. Hanım bazılarına fiyat sorup sebzelerin tazeliğini incelemeye başladı. Kalite kontrolüne ve sıkı pazarlığa devam ederken, yanında olmamı şart koşar. Bir saat kadar pazarlık ve titiz seçmeden sonra, epeyce yük birikti. Çoğunu ben, azını hanım alarak uzakta kalan arabaya götürüp koyduk. “Fazla almayalım!” diyorum, ama “Çocuklar ve torunlar gelecek!” hatırlatması karşısında boynum kıldan ince! İç içe geçmiş geniş yerlerden oluşan pazarın uzak bölümünde, yeni aldıklarımızla ikinci yığın oluştu. Onları, bir köylü kardeşe emanet edip, üçüncü alım hamlesine giriştik. Sevdiğim meyvelerden ve dağ yemişlerinden birkaç poşet dolduruyorum; hanım onları inceleyip beğenmiyor; satıcının yığınına geri döküyor. Fazla titiz değilim; her sebze ve meyveyi kontrol etmek zahmetli. O yüzden benim bir şeyler almam yasak! (Gene de fark ettirmeden, kırmızı pancar, brokoli ve dağ yemişleri bulursam seçmeden alıp yığınımızın fark edilmeyecek bir yerine eklediğim olur.) Üçüncü yığını tamamlayıp epeyce yürüdükten sonra arabaya yöneldiğimizde; koyduğumuz otoparkı bulamadık. Tek otopark değil, onlarcası varmış meğer! Birçoğuna baktık, bizimki değil. Bir polis, epeyce otopark bulup gösterdi onlar da değil! Memur bizi belediye zabıta amirine götürdü. “Bunlar daha iyi bulurlar” deyip uzun-uzun vedalaştı.

Müdür Salim Tanış, bir vali kadar iyi yönetici ve öngörülü, çayları ısmarladı ve belediyenin arka tarafındaki otoparklara iki arkadaşını gönderdi. Plakamız kağıtta yazılı. Oğlu Ankara TED kolejlinin lisesini kazanmış. (Benim de iki torunum orada okuyor) Beş dakika sonra daha muhabbet koyulaşmadan, “Bulduk” diye geldi arkadaşları. Salim Beyle konuşmaya doyamadık; çok kültürlü. Önümüzdeki seçimde milletvekili adayı olacak; kazanacağından umutluyum. Biz yanında iken birçok vatandaş, çeşitli isteklerle geldi. Hepsinin işlerini kısa sürede müspet sonuçlara bağladı. Herkese yardımcı oluyor. Keşke tüm yöneticiler böyle olsa!